Evdeki hesap...

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Bizde enflasyon ile faiz politikası arasındaki bağ biraz tuhaf bir hale geldi. Faiz enfl asyon bağlantısı hakkında karşıt görüşler var. Bunlar sanki yüz seksen derece farklı görüşler. Aslında enflasyon ile faiz oranı arasında bir bağ olduğu konusunda herkes aynı fikirde. Böyle bir bağ var. Farklılık bağlantının niteliği ve yönü üzerinde ortaya çıkıyor. Yani bu iki değişken arasındaki bağlantıda nedenselliğin yönü bizde tartışmalı. 

Siyaset alanı mal ve hizmet fiyatlarıyla faiz oranı arasındaki bağlantıda belirleyici olan değişkenin faiz olduğunu, fiyatların faizdeki değişmelere göre hareket ettiğini savunuyor. 

Yani siyasetçilerin savunduğu görüşte, faiz-fiyat arasındaki bağda, nedensellik faizden fiyatlara doğru akıyor. Faiz oranının değişmesi fiyatların hareket yönünü ve dozunu belirliyor. Örneğin, fiyatların artış hızı (enfl asyon) yüksekse bunun faizin yüksek olmasından kaynaklandığı düşünülüyor. Yani, yüksek faiz enfl asyona neden oluyor. Bu durumda enflasyonu düşürmek için önce faizin düşürülmesi gerektiği şeklinde bir para politikası önermesi ortaya çıkıyor. 

Buna karşılık profesyonel iktisatçılar faiz-fiyat ilişkisinde fiyatların bağımsız değişken olduğunu düşünüyorlar. Buna göre, fiyatlar birçok etkenden etkilenerek hareket ediyor ama bu etkenler arasında faiz yok. Tersine, faiz oranı, doğrudan fiyat hareketi tarafından belirlenmese de, piyasa güçleri faizi fiyatlara göre değiştirip, uyumlu hale getiriyor. Yükselen fiyatlar (enfl asyon) faizleri de yükselmeye zorluyor. Yani, iktisatçıların faiz- fiyat arasındaki ilişki algısına göre, nedensellik fiyatlardan faize doğru akıyor. Bu düşünce de fiyat-faiz ikilisinin hareketinde faiz hiç etkisiz değil. Tersine faiz, doğrudan olmasa da, dolaylı yoldan fiyatlar üzerinde etkili olabiliyor. Fiyat hareketlerini etkileyen makro büyüklükler, talep değişkenleri, faiz değişmelerine karşı duyarlı. Fiyatlar yükselirken faiz de yükseltilirse bu enfl asyonun frenlenmesine katkıda bulunuyor. Çağdaş iktisat düşüncesinin bu algısı siyasetçilerin önerdiğinden farklı bir para politikası tasarımına yol açıyor. Fiyatlar yükselirken parayı sıkılaştırılıp, faiz oranını yükselten bir para politikası öneriliyor. 

Bu konuda politikacılarla para politikası düzenleyicileri arasında hep bir çekişme olduğu bilinir. Ama alışılmış çekişme faiz-fiyat ilişkisinde zıt önermelerden çok faiz- ekonomide canlılık arasındaki bağdan kaynaklanır. Politikacılar ekonominin canlı, istihdamın yüksek, işsizliğin görece düşük olmasını sağlayacağı düşüncesi ile faizin düşük (paranın bol) olmasını isterler. Merkez Bankacılar da, enfl asyon üreteceği gerekçesiyle bu tür gevşemelere karşı çıkarlar. Ama bu çekişme yerleşik bir iktisadi düşünceyi ters yüz etmeye kadar götürülmez. Siyasetle para yönetimi arasında bir nedensellik bağını ters yüz edecek kadar kökten bir uzlaşmazlık içinde olan başka bir ülke var mı bilmiyorum. Üstelik bizdeki karşıtlık bir tür baskı niteliği de kazanmış gibi görünüyor. 

Bu ortamda enfl asyon gelişmeleri bizde olağanın ötesinde önem kazanmış durumda. Fiyat hareketlerine ilişkin verilerin Merkez Bankası üzerindeki baskının dozu, bundan hareketle para politikasının yönü üzerinde etkili olduğu, örneğin son bir iki aydır enfl asyonun yavaşlayıp, gerileyeceğinde dair beklentiler oluştuğunu biliyoruz. Merkez Bankası da bu görüşü savunuyor. Gelişmeler de tam olarak bunun zıttı olmadı. Sonuçta, Merkez Bankası, adeta önden doldurmalı, faiz indirimleri yaptı. 

Enflasyonun gerilemesine ilişkin beklentinin başlama noktasının haziran ayı olması, aylık fiyat artış oranının negatife dönmesi bekleniyordu. Bunun yeni bir faiz indirimine olanak vereceği ve böylece Merkez Bankası üzerindeki baskıyı hafifl eteceği düşünülüyordu. 
Haziran ayı fiyat hareketlerine ilişkin veriler dün açıklandı. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Negatif olması beklenen aylık enfl asyon oranı pozitifte kaldı. Küçük de olsa bir artış (Yüzde 0.31) söz konusu. Bu yıllık bazda enfl asyon oranında beklenen aşağı yönlü kırılmaya engel oldu. Böylece mayıs ayında yüzde 9.7 olarak ölçülen yıllık (12 aylık) enfl asyon haziran ayında ancak yüzde 9.2’ye geriledi. 

Bu gelişmenin Merkez Bankasını ne kadar rahatlatacağını bilmiyorum. Buradan bakınca yeni bir faiz indirimi için gerekli marj ortaya çıkmamış gibi görünüyor. Ama bilinmez. Evdeki hesap burada da tutmayabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018