Faiz oranları ve yükselen ekonomiler

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Dünya ekonomisi yılın ikinci yarısını tüketmeye başlarken henüz istikrarlı bir iktisadi ortama ulaşamadı. Bir anlamda yolunu arıyor. Fakat ilginç olan geçmiş yıllarda yapılan bazı hatalar kimi ülkelerce yeniden tekrarlanmaya başlandı. Üstelik 1990'lı yılların başında olduğu yeni kavramlar üreterek değil, eskilerini çekinmeden kullanarak yapıyorlar. Bu kavramlardan biriside "carry trade" kavramı. Yani düşük faizle bulduğun bir fonu ya da finansal kaynağı daha yüksek faizle başka bir ülkeye, firmaya, bankaya satmak.

Bu ülke içinde yapıldığı gibi (kimi itibarlı müşterilerin kredi alıp, bunu tefecide değerlendirmesi gibi), ülkeler arasında da yapılıyor. Carry trade varlığının nedeni ülkeler arasında faiz oranı farklılığının çok yüksek olması. Örneğin, Japonya'da kısa vadeli faiz oranı (üç aylık) yüzde 0.22, buna karşın Türkiye'de kısa vadeli faiz oranı yüzde 7.73. Sonuçta Türkiye'deki faiz oranı Japonya'dan 7.5 kat daha fazla. Nasıl mı? Basit aritmetik hesabı: Türkiye ile Japonya arasındaki faiz farkı (% 7.73 - % 0.22) = % 7.51 oluyor. Siz bu durumda Japonya'da bir fon yönetici olsanız yerinizden kalkmadan bu işlem yoluyla fon sahiplerine muhteşem getiriler sağlayabilirsiniz. Nitekim öylede yapıyorlar.

(Anımsıyorum geçen yıl Almanya'ya gittiğimde akıllı Türkler şöyle diyorlardı: "Türkiye' de devlet emeklileri süründürüyor, Almanya'da ise emeklilik fonları yüksek faizden Türkiye'nin çıkardığı devlet tahvillerine yatırım yapıyorlar. Alman emekliler bundan dolayı Türkiye büyük devlet, bizim maaşları ikiye katlıyor diye Türk hükümetlerine övgüler yağdırıyorlar." Ne diyelim geçmiş ve şimdiki hükümetimiz huzur içerisinde yaşasınlar.)

Üstelik bu yapılanma sadece Japonya ile de sınırlı değil. Gelin belli başlı ülkelerin faiz oranlarına (3 ay vadeli) bir göz atalım, ABD'de yüzde 0.30, İngiltere'de yüzde 0.80, Kanada'da yüzde 0.51, Fransa'da yüzde 0.84, hatta borç krizindeki Yunanistan'da bile faiz oranı yüzde 0.84. Sıraladığımız bu ülkelerde faiz oranı yerlerde sürünürken, Türkiye, Brezilya, Malezya, Mısır, Güney Afrika gibi göreli olarak diğer ülkelerden daha yüksek büyüme oranlarına sahip olan ülkelerde ise tam tersi faiz oranı yüksek. Ortada sanki iktisat teorisine aykırı bir durum var. Yüksek faiz oranı demek yüksek büyüme oranı gibi bir aykırılık.

İlişkiyi bu şekilde yorumlarsak elbette yanlış yapmış oluruz. Onun yerine neden bu ülkeler yüksek faiz oranını tercih ediyor, diye sormalıyız. Elbette ilk yanıtımız bu ülkelerin enflasyonla mücadele programlarının özellikleri olmalı, ikincisi ise bu ülkelerde yurtiçi tasarruf yetersizliğinin olması.

Böyle bir finansman yapısının kısa dönemde herkesi rahatlatacağını biliyoruz. Hatta bu tür ülkeler için çekici ülkeler bile denebilir. Bu ülkelerin iktidardaki partileri ülkelerini düze çıkarttıkları için (onlara göre), bankacıları muhteşem kârlar elde ettikleri için övünebilirler. Ancak bu rahatlama geçicidir. Uzun dönemde bu sermayenin ülkeyi riskli bulduğunda çıkıp gittiğini biliyoruz. Bu ise ülkeler için ciddi kriz demek oluyor. Bunu engellemek için Brezilya gibi ülkeler şimdiden önlem alıyorlar. Spekülatif sermayeyi istemediklerini ifade ettikleri gibi, onların elde ettikleri gelirleri de vergilendirme yoluna gittiler.

Brezilya bize göre doğru olanı yaptı. Tersini yapan ülkelerin durumu ne olacak? Çok merak edenler için biraz iktisat tarihi okumalarını öneririm. Ama mutlaka bir cevap istiyorsanız söyleyelim, sonları pek iyi olmadı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019