‘Hamlet Obama’ ve küreselleşmeye fren dönemi

Osman ULAGAY
Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Haksızlığa karşı duyduğu tepkiyi ve isyanı eyleme dönüştürememenin derin bunalımını yaşayan Prens Hamlet, Shakespeare’in yarattığı karakterlerin belki de en ünlüsüdür.İngiltere’de yayınlanan Standpoint dergisi, ekim sayısının kapağında Başkan Obama’yı Hamlet’e benzetmiş. Dergide yer alan yorumlarda, ABD Başkanı’nın kritik konularda bir entelektüel gibi fikirlerini ve tepkilerini ortaya koyduğu, ancak eyleme geçmekte kararsız kaldığı belirtiliyor ve bu tavır eleştiriliyor. Prospect dergisinin kasım sayısının kapağında da Başkan Obama’nın resminin yanındaki başlık şöyle: “Yönetilmesi Olanaksız Hale Gelen Ülke”.

ABD’nin kendi bünyesinde yaşadığı sorunlar ve Ortadoğu sorunu gibi kritik sorunların çözümünde belirleyici rol oynayamaması bu tür yorumlara yol açtı ve gündemi belirledi son haftalarda. ABD’nin dünyadaki rolü hala çok önemli ama ABD’nin dışında, dünyanın ve küresel ekonominin geleceği açısından çok önemli sonuçlara yol açabilecek, dikkate değer başka gelişmeler de yaşanmakta.

Dünya ticareti hız kesti

Küreselleşme sürecinin belirleyici göstergesi, uluslararası mal, hizmet ve sermaye hareketlerinin büyük ölçüde hız kazanmasıydı. Tarihte ilk kez gerçekten küresel bir ekonomi ve küresel arz zincirleri oluşurken dünya ticaretindeki büyüme, dünya ekonomisindeki büyümeyi katlamaya başlamıştı. 1980 – 2011 döneminde dünya ekonomisi yılda ortalama olarak yüzde 3.4 büyürken dünya ticareti yüzde 7 büyüdü.

2013 yılında ise dünya ekonomisinin yüzde 2.9 büyümesi beklenirken dünya ticaretindeki büyümenin yüzde 2.5’te kalması bekleniyor. 2014 için yapılan tahminler de dünya ekonomisindeki büyümenin yüzde 3.6, dünya ticaretindeki büyümenin de ancak yüzde 4.5 olacağını gösteriyor. Yani küreselleşmenin hız kazandığı 1980 sonrasındaki 30 yıllık dönemde gözlenen, dünya ticaretinin ekonomideki büyümeyi ikiye katladığı ilişki kopmuş görünüyor.

Bu sonucun ortaya çıkmasında, 2008 krizinin, dünya ticaretinde büyük payı olan Avrupa’da yarattığı kalıcı ekonomik gerilemenin rolü önemli ama bunun ötesinde etkili olan faktörler de var. Bunların başında, küreselleşmenin öncülüğünü yapmış olan gelişmiş ülkelerde, krizle birlikte artan işsizliğin ve tıkanan büyümenin küreselleşmeye karşı tepkileri artırmış olması geliyor. Söz konusu ülkelerde yabancı düşmanlığının artmasının da giderek ciddi bir siyasi sorun haline geldiği görülüyor.

Küreselleşmede yeni dönem mi?

Bu tepkilerin uzantısında korumacı eğilimlerin arttığı, dünya ticaret görüşmelerinin tıkandığı, ikili ve bölgesel anlaşmaların yaygınlaştığı görülüyor. Öte yandan küresel arz zincirini yeniden tasarlama çabalarının da gündeme geldiğini görüyoruz. ABD’de “yeni sanayi devrimi” diye nitelenen “3D baskı” teknolojisiyle sanayi üretimini yeniden anavatana çekme girişimi bunun bir örneği. Çin gibi küresel arz zincirinde büyük pay sahibi olan ülkelerde ücretlerin hızla yükselmeye başlaması ve ihracata dönük ekonomik modelden iç pazarı geliştirmeye yönelik modele geçme çabalarının artması da dünya ticaretindeki büyümeyi sınırlayıcı bir etki yapmaya başlıyor.

Küresel sermaye hareketlerinin 2007’den 2012’ye kadar geçen dönemde yüzde 65 azalmış olduğunu da hesaba kattığımızda, küreselleşme sürecinde yeni bir döneme girilmekte olduğunu söyleyebiliriz. Bu yeni dönemde hem dünya ekonomisindeki hem de  dünya ticaretindeki büyümenin önceki dönemi aratması beklenebilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar