Dünya popülizm çıkmazında bocalıyor

Osman ULAGAY
Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Günümüz dünyasında yaşanmakta olan çarpıcı gelişmeleri, vazgeçemediğim bir alışkanlıkla yakından izlemeye devam ederken, dünyanın ve dünya ekonomisinin çok kritik bir dönemece girdiğini hissediyorum. Son haftalarda IMF ve Dünya Bankası’nın yıllık toplantıları vesilesiyle yapılan açıklamalar ve yorumlar bu hissiyatımı daha da güçlendirdi. Dünya ekonomisinin ve finans sisteminin büyük bir çıkmaza doğru sürüklendiği sıkça vurgulandı bu toplantılarda. IMF’nin yeni başkanı Kristalina Georgieva, dünya ekonomisinin yüzde 90’ını oluşturan ekonomilerde senkronize bir yavaşlamanın yaşanmakta olduğunu açıkladı. Financial Times gazetesiyle Brookings Enstitüsü’nün öncü göstergelere dayanan araştırması, dünya ekonomisinde senkronize yavaşlamanın ötesinde, “senkronize bir duraklamadan” söz edilebileceğini vurguladı. İngiltere Merkez Bankası’nın eski başkanı Mervyn King ise “dünya ekonomisinin tıpkı bir uykudagezer gibi yeni bir krize doğru gittiğini” söyledi Washington’da yaptığı konuşmada.

Kötü haber yağmuru

Avrupa’nın lider ülkesi olan Almanya’da, Merkez Bankası Bundesbank, elindeki geçici verilere göre Alman ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinden sonra üçüncü çeyreğinde de küçülmüş olabileceğini açıkladı hafta başında. 14 Kasım’da açıklanacak olan kesin veriler bu öngörüyü doğrularsa Alman ekonomisi resesyona girmiş olacak. The Economist dergisinin başekonomisti Simon Baptist ise, IMF’nin ABD ekonomisiyle ilgili tahminlerini fazla iyimser bulduğunu, ABD ekonomisinin bu yıl yüzde 2.2, gelecek yıl ancak yüzde 1.6 büyüyebileceğini ileri sürdü. IMF Başkanı Georgieva, IMF Kalkınma Komitesi’ne yaptığı sunumda en fazla stres yaşamakta olan ülkeleri sayarken sırayla Arjantin, Türkiye, Venezuela ve İran’ın adını andı, Brezilya, Meksika, Rusya ve Güney Afrika’da da büyümenin tehlikede olduğunu belirtti.
Birbirinden çok uzakta bulunan ve son zamanlarda dünyanın gündeminde olmayan çok farklı iki ülkede, Şili’de ve Lübnan’da halkın sabrını taşıran bazı fiyat artışları ve yolsuzluk iddiaları geniş çaplı protestolara yol açtı, can kaybına neden olan gösteriler her iki ülkede hükümetleri zamlardan vazgeçmek zorunda bıraktı. Tüm bu olumsuz gelişmeler toplumsal tepkilerle siyaset ve ekonominin birbirini etkilediği bir sürecin yaşanmakta olduğunu gösteriyor.

Trump dünyayı çıkmaza sürüklüyor

Bu noktaya nasıl gelindiğini anlamak için önce 2008-2009’daki büyük küresel finansal krizden çıkış sürecinde yaşananları hatırlamak gerekiyor. ABD’de başlayan ve küresel finans sistemini tehdit eden finansal krizin dünya ekonomisini derin bir resesyona sürüklemesi, başta ABD Merkez Bankası(FED) olmak üzere başlıca merkez bankalarının muazzam bir likidite bolluğu yaratarak faizleri hızla düşürmesi sayesinde önlenebildi. Başta Çin olmak üzere küreselleşmenin dönüştürdüğü Yükselen Pazar ülkeleri krizden çabuk çıktı, ABD ekonomisi de dijital teknoloji devlerinin katkısıyla toparlandı ama Avrupa büyük darbe yedi.

Küreselleşmenin dönüştürdüğü ülkelerde geliri hızla yükselen bir yeni orta sınıf ortaya çıkarken ABD ve Avrupa’da geniş orta sınıf bu sürecin kaybedeni oldu. Başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinde, nüfusun yüzde 5’ini oluşturan grup küreselleşme, finansallaşma ve dijital devrim sayesinde zenginliklerine zenginlik katarken bu süreçte çok geride kaldığını hisseden geniş kesimin toplumsal tepkisi popülizmin yükselişine yol açtı.

Şimdi gelinen noktada başta ABD olmak üzere, birçok ülkede iktidarı seçimle ele geçirmiş olan popülist liderlerin ekonomiyi kısa vadeli siyasi hesaplarına alet etmek istemesi, dünya ekonomisini tehlikeli bir çıkmaza sürüklüyor. ABD örneğinde, kendisini iktidara getiren seçmen kesimine yaranmak amacıyla küreselleşmeye karşı savaş açan, Çin ve diğer ülkelere karşı ticaret savaşlarını başlatarak dünya ticaretini yavaşlatan Trump, dünya ekonomisinin yavaşlamasında da önemli bir rol oynuyor. Son 30 yılda hızlanan küreselleşmeye uyumlu olarak gelişen imalat sanayiinin ve küresel arz zincirlerinin işlevini kaybetmeye başladığı ortamda sanayi yatırımlarının gerilemesi dünya ekonomisindeki büyümeyi olumsuz etkiliyor.
Popülist liderlerin kendilerine destek veren seçmenlerin sorunlarına kalıcı çözümler bulması çok zor görünüyor ama onları iktidara taşıyan desteği korumak için her türlü maceraya atılmaya hazır olmaları yeni jeopoliik tehditleri gündeme getiriyor.

Panik borsalarda başlayabilir

ABD’de 2009’da başlayan tırmanışını Fed’in süregelen desteğinden de yararlanarak sürdüren hisse senedi borsaları dünyanın diğer borsalarına oranla büyük prim yapmış durumda. Ancak dünya ekonomisindeki olumsuz gelişmelerden olumsuz etkilenen ABD şirketlerinin karlarının giderek düşmekte olduğu ve yılın üçüncü çeyreğindeki kar beklentilerinin hiç de parlak olmadığı biliniyor. ABD borsalarında kalıcı bir düşüşün başlaması halinde bunun hangi gelişmeleri tetikleyebileceğini düşünmek bile ürkütücü olabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar