Her şey pek bir “ılımlı”!

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Salı günü açıklanan 3. Çeyrek milli hasıla büyüme rakamı %4.4 ile beklentilerin bir miktar üzerinde geldi. İlk 9 ayın büyüme rakamı da %4.0 olarak açıklandı. Kağıt üzerinde iyi bir büyüme oranı, hele genel olarak dünyada hüküm süren büyüme oranlarıyla karşılaştırıldığında. Ayrıca son çeyrek performansının kurların hareketlenmeye başladığı, belirsizliklerin ve faizlerin kısmen arttığı bir ortamda gerçekleştiğini de unutmamak lazım.

Üretim tarafında baktığımızda 3. çeyrekte büyümeye en çok katkıyı %1.0 ile imalat sanayi yapmış gözüküyor. İkinci sırada “toptan ve perakende ticaret” var. Madencilik sektörü dışında diğer sektörlerin tamamı da büyümeye bir miktar katkıda bulunmuşlar. Ancak, büyümeyi harcamalar yönüyle irdelediğimizde resim o kadar da parlak değil.

Sene başından beri olduğu gibi bu dönemde de büyüme ağırlıklı olarak özel tüketim artışı ile sağlanmış (%3.4). İlk bakışta toplam yatırım harcamalarının büyümeye %1.3 oranında katkı yapmış olması olumlu gözükse de, bu artışın %0.9’unun “makine-teçhizat”a yatırımdan değil de, inşaattan gelmiş olması çok olumlu değil. Daha endişe verici olan ise 3 çeyrektir dış ticaretin büyümeye daraltıcı yönde etki yapması, diğer bir ifadeyle ithalat artışının ihracat artışının üzerinde seyretmesi. (Burada ilk 9 ayda net altın ithalatının 7 milyar doların üzerinde olduğunu, bu durumun da bu etkiyi olduğundan daha fazla gösterdiğini belirtmek gerekiyor. Bu durum milli hasıla rakamlarında “stok değişmeleri” ile düzeltiliyor. Nitekim, beklendiği gibi, ilk 9 ayda stoklarda nette bir artış söz konusu.)

Sonuçta milli hasıla verileri geçmişle ilgili. Bizi ise 4. Çeyrek ve özellikle de önümüzdeki sene ilgilendiriyor. Nitekim, dün, açıklanan milli hasıla rakamları sonrasında, neredeyse tüm analistler 2014 ile ilgili büyüme tahminlerini düşürdüler. Bunun sebebi ise bu sene büyümenin tahminlerin bir miktar üzerinde gelmiş olmasının önümüzdeki sene daha kuvvetli bir baz etkisi yaratacak olması.

Ayrıca, önümüzdeki sene, kredilerdeki büyüme oranının bu seneki %27-28’lerin altında kalarak %20’ler seviyesine gerileme ihtimali de güçlenmeye başlamış durumda. (Öte yandan, önümüzdeki senenin bir seçim senesi olduğunu, ve küresel piyasalarda ciddi bir sıkışıklık olmadığı sürece kamu harcamalarında bir miktar ek genişleme olmasının da kaçınılmaz olduğunu unutmamak gerekiyor.)

Bu sene büyümenin büyük bir sürpriz olmaz ise %4.0 civarında gerçekleşeceği kesinleşmiş gibi. Her ne kadar takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış ekim ayı üretim verisi geçen aya göre %3.1 düşüş göstererek son çeyrekle ilgili bazı soru işaretleri doğurduysa da, bu verinin son dönemde aydan aya çok fazla oynaklık gösterdiğini de dikkate almak gerekiyor. (Üretim Eylülde %5.8 artmıştı.) Öte yandan, kapasite kullanım oranları ve çeşitli güven ve satın alma endeksleri de şimdilik belirgin bir yavaşlamaya işaret etmemekte. Ayrıca, belki %8.8’lik Kasım ihracat artışı kalıcı olmayabilir, ama gene de ümit vaat eden bir artış olduğu muhakkak. 

Sonuçta, son çeyrek büyümesinin %4’ün çok az altında gelmesi süpriz olmayacaktır. Önümüzdeki sene ile ilgili olarak da, beklenmedik küresel bir bozulma olmadığı takdirde, bu civarlarda bir büyüme oranı görmemiz çok olası.

Zaman zaman Merkez Bankası’nı kendi iddia ettiği gibi “sıkı” değil de, “az gevşek” bir para politikası uyguladığı için eleştiriyoruz. Ancak, kabul etmek gerekir ki, cari açıkta endişe verici bir artış görülmediği sürece büyümeyi gereksiz yere boğmaktansa, bugünkü gibi ılımlı bir seviyede sürdürmek daha doğru.

Öte yandan, enflasyon konusunda da son veriler bu seneyi %7.5 gibi bir seviyede kapatacağımızı göstermekte. (Daha da düşük olabilirdi ancak bir anda çöken kış koşulları işlenmemiş gıda fiyatlarını ciddi şekilde etkileyecektir.

Bir de LPG zammının etkisi söz konusu olacak.) Evet, düşük bir oran değil. Ancak unutmayalım ki, bu sene TL önemli sayılacak bir değer kaybı yaşadı ve sonuçta bu kayba rağmen (eğer trend enflasyonu %6 gibi görürsek) enflasyondaki (geçici) artış sadece %1.5 kadar. Şahsen bu durumu tolere edilebilir buluyorum. 

Sonuçta, şimdilik her şey pek bir “ılımlı” seyrediyor. Enflasyon ılımlı, büyüme ılımlı, cari açık ılımlı, kredi artışı ılımlı, TL ılımlı. Bakalım böyle “ılım, ılım” nereye kadar gideceğiz?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019