Hükümetler finansal kurumlara destek sağlamayı sürdürüyor...

Fatma MELEK
Fatma MELEK PİYASA GÖZÜYLE fatma.melek@akbank.com

 

Bankaların  bilançolarındaki sorunlu aktiflerinden ve global ölçekte ekonomik faaliyetlerin senkronize bir şekilde bozulmasından dolayı zararları yükselmekte. Halihazırda zararlar 1 trilyon $'a ulaştı; IMF'nin tahmini zararların  2  trilyon $'a yükseleceği yönünde.

Global krizle baş edebilmek için de özellikle ABD'den olmak üzere yeni paketler açıklanmakta. ABD Hazine Bakanı Geithner, 2 trilyon $'a kadar ulaşabilecek bir kurtarma planı açıkladı.  Bu çerçevede  aktif büyüklüğü 100 milyar $'ın üzerindeki finansal  kurumlar  çarşamba günü başlatılan kapsamlı bir "stres test"ten geçirilerek sermaye gereksinimleri  belirlenecek ve gerekirse  hükümet adi hisse senedine dönüştürülebilir imtiyazlı hisse yoluyla "geçiçi sermaye desteği" sağlayacak. 

Bu gelişmelerin doğrudan bir kamulaştırmaya işaret etmediği ancak ABD hükümetinin, İngiltere'de olduğu gibi, ülkenin önde gelen bankalarında önemli ölçüde hisse alması ihtimalinin arttığı değerlendirilmektedir. İngiltere'de ise kamulaştırılmış olan Northern Rock'un 14 milyar  poundluk kredi artışına gideceği açıklandı. Ayrıca, İngiltere hazinesinin ülkenin başlıca bankalarının 500 milyar pound tutarında konuta ve diğer kredilerine dayalı aktiflerine garanti veren bir planı somutlaştırmakta olduğu belirtiliyor. Programla, riskli varlıklardan kaynaklanabilecek zararlara garanti sağlanacak.

Avrupa'ya baktığımızda ise, geçtiğimiz yıllarda Doğu Avrupa ülkelerinde ciddi ölçüde kredi  genişlemesine giden Avrupa bankalarında da problemlerin arttığını görmekteyiz:  Bazı kaynaklara göre  1.5 trilyon $ mertebesinde  olduğu belirtilen bu kredilerin önemli bir kısmı yabancı para-İsviçre Frangı ve Euro-cinsindendir. Doğu Avrupa ülkelerinin para birimlerinin son zamanlarda önemli ölçüde değer kaybetmesi  de  kurumların ve hanehalkının yabancı para cinsinden aldığı borç yükünü artırarak temerrüde düşme olasılığını yükseltmektedir.

Orta-Doğu Avrupa bankacılık sektörü  %70-%100 arasında Euro bölgesi bankalarının kontrolünde olup  söz konusu ülkeler piyasa ekonomisine geçiş süreçlerinin ilk yıllarında bir veya birden fazla bankacılık sektörü krizi yaşadılar. Bu ülkelerde bankacılık sektörünün yeniden sermayelendirilmesine ihtiyaç vardı.  Söz konusu ülkelerin bankalarını yeniden sermayelendirme için yeterli kaynakları olmadığı gibi potansiyel yurt içi yatırımcı da yoktu. Bu durum 1996'dan itibaren çok büyük yabancı banka girişi ile sonuçlandı. Doğu Avrupa hızlı bir büyüme potansiyeli olan dinamik bir pazar olarak dikkate alındı ve bu sebepten dolayı Batı Avrupa bankaları AB'nin genişlemesi vizyonu ile bu piyasalarda varlık gösterebilmek için çok istekli oldular. Bölgede en fazla mevcudiyeti olan bankalar Avusturya bankaları olup bunu sırasıyla Alman, Fransız ve İtalyan bankaları izlemektedir. 

Bu bölgeye baktığımızda ise son yıllarda borçlanmanın hızla arttığını, bir çok ülkede kredi büyümesinin mevduatın çok üzerinde gerçekleştiğini görmekteyiz. Dolayısıyla artan borçlanma yurt dışı borçlanma ile karşılandı ve cari işlemler açığı birçok ülkede hızla arttı.  Halizarda ise büyük bölümü Euro bölgesine yapılan  ve bölgenin büyümesinde temel rol  oynayan  ihracat yavaşlamakta ve global kredi sıkışıklığı sonucu sermaye girişleri azalmaktadır. Bazı tahminler Doğu -Orta Avrupa'da bölgesel bir resesyon yaşanacağı ve yüksek borcu olan Balkanlar, Baltık ülkelerinin, Ukrayna ve Macaristan'ın iki haneli daralma göstereceği, buna karşın Polonya ve Çek Cumhuriyeti'nin nisbi olarak daha az zararla kurtulacağı yönünde. Dolayısıyla yakın gelecekte de Batı Avrupa bankalarının almış olduğu riskler konusunda endişelerin ve kısa vadede Euro'daki aşağı yönlü baskının devam etmesi beklenmekte.  Doğu Avrupa ülkelerinde döviz cinsinden borçların yüksek olduğu göz önüne alındığında yerel paradaki zayıf görünümün devam etmesi finansal sektörün istikrarı açısından da olumsuz olacaktır.  Bu nedenle bazı merkez bankaları koordineli  bir tavır sergileyip,  döviz piyasalarına müdahale edebileceklerine işaret ettiler.

AB liderleri de bu ülkelerdeki problemlerle birlikte IMF kaynaklarının 500 milyar $'a yükseltilmesi talebinde bulundular. IMF de şu ana kadar içlerinde Ukrayna, Macaristan ve Letonya'nın da olduğu krizden etkilenen bir grup ülkeye 48 milyar $ tutarında fon sağlamayı taahhüt etmiş idi.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
2016 Beklentiler 07 Ocak 2016