İhracat Pazarındaki KOBİ 3

Şefik ERGÖNÜL
Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ sefik@utided.org

Bir başka başarı haberini paylaşmak istiyorum. 

U20 Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda Türkiye U20 Atletizm Takımı, İsveç’in Boras kentinden 10 madalya ile ayrıldı. Ayrıca Türkiye’nin iki 17, iki de 18 yaşında genç atletten oluşan dörtlüsü, 4x400 metre erkekler yarışında Çekya ve İspanya’nın önünde şampiyonluğa uzandı. Madalya sıralamasında Britanya, İtalya, Hollanda ve Ukrayna’nın arkasında beşinci olan Türkiye; Almanya, İspanya, ev sahibi İsveç, Fransa ve Polonya gibi atletizm devlerini geride bıraktı.

Yurtdışında ülkemize katkıda bulunan herkesten sohbetimizde söz etmeye karar verdim. Zira medyanın, özellikle bu tür başarıları seslendirmekte çok zayıf kaldığını görüyorum. Bilgi paylaşılınca çoğalır derler.

Ben de elime geçtikçe, karınca kararınca bu bilgileri paylaşmaya ve çoğaltmaya çalışacağım.
Aynı başarıları ihracat takımlarında gördüğüm zaman inanın çok daha fazla mutlu oluyorum. Şampiyon olmalarına gerek yok amma 4x400 koşucularında görmemiz gerektiğini düşündüğümüz işbirliği, hızlı iletişim ve karşılıklı destek verme olayının ihracat ekibi içerisinde olması gerektiğine inanıyorum.

İhracat ekibi ifadesini biraz açıklamam gerekli sanırım…

İhracat ekibi dediğim zaman, sadece ihracat bölümünde veya sadece ihracat için çalışanları kastetmiyorum. Bizlerin, bu ihracat işini bir veya birkaç kişilik pazarlama ekibine yıkma fikrine şiddetle karşı çıkıyorum.

İhracat bir işletme için bir ortak amaç olmalı ve işletmede çalışan herkesin bu ortak amaca hizmet etmesi gerek şarttır. Yurt dışına pazarlama yaparak, ihracat müşterisi bulmaya çalışan kişiyi yalnız başına bırakamazsınız.

İşletmenin patronundan başlayarak satın almacısından, finansman ve/veya muhasebe sorumlusuna, üterim sorumlusundan, çalışan işçisine kadar herkesin, ihracatın ne olduğu konusunda farkındalık kazanması ihracatın olmazsa olmazıdır.

Olmazsa ne olur?

Bakın ne olur anlatayım size…

Patron sızlanıp duruyor ve ihracat siparişlerinin niye yetişmediğini anlamaya çalışıyor. Üretim tarafı, topu ihracat pazarlaması yapanlara atarak sipariş alırken, teslim sürelerini kısa tuttuklarını söylüyor. Onlar ise üretimin işi, olması gereken şekilde planlamadığını ve işin o nedenle geciktiğini söylüyor. Tüm bu kargaşa sırasında da müşteri, mallarının bir an önce yüklenmesi için baskı kurarak patronun ensesinde boza pişiriyor.

İhracat pazarlamasını yapanlar ile üretim ekibine yakın olan birileri, bu tartışmaya arabulucu gibi değil de dert dinleyici gibi yaklaşıyor. Her iki tarafla da dert dinleme seansları yaparak, ihracat ve başka konulardaki serzenişlerini dinleyip olayın ardındaki gerçekleri anlamaya çalışıyor.
İhracat ekibi üretimin, iç piyasa siparişlerini öne çekerek, ihracat siparişlerini geciktirdiğini ileri sürüyor. Üretim ise ihracat satışlarında teslim sürelerinin kısa tutularak kendilerinin zora sokulduğunu söylüyor.

Görüşmelerin satır araları okunduğunda ise ortaya tam anlamıyla feci bir tablo çıkıyor.
Üretimin başında olan kişi ve yakın ekibinin, ihracat pazarlamacılarının yurt dışı seyahatlere gitmelerini, oralardan yaptıkları alışverişleri ve iş dışında çevrede geçirdikleri vakitleri pek de hoş algılamadıkları anlaşılıyor.

“Asıl işi biz yapıyoruz, biz burada makinaların arasında eziyet çekerken, bu beyefendiler çok yıldızlı otellerde keyif yapıyorlar “ düşüncesiyle ve “ İç piyasa müşterisini küstürürsek yarın ne yaparız “ savıyla, üretimin göstergesini iç piyasa siparişlerine doğru çeviriyorlar.

Eğer ihracat yapan bir işletme, koşullar ne olursa olsun herkesin kendi görevini yapması gerektiği gibi yapmaları konusunda işletme bilinci oluşturamıyor ise böyle sonuçlar kaçınılmazdır.
Hepimiz kendi seçtiğimiz iş ve yaşam koşullarını kabullenmek zorundayız.
Hepimiz seçimlerimizi yaşarız…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
96 yılda ihracat... 29 Ekim 2019
Tahterevalliye Dikkat 15 Ekim 2019
İhracat ve Facebook 17 Eylül 2019
Promosyon mu o da ne? 10 Eylül 2019
Müşteriye Doğru Erişim 27 Ağustos 2019