IMF ile anlaşma ne getirir?

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Türkiye ekonomisi krize girdiğinden bu yana IMF ile anlaşma yapılmasına yönelik yılan hikayesine benzeyen bir yol izledi. Hükümet bir taraftan krizin IMF'siz  atlatılacağına ilişkin kamuoyu oluşturmaya çalışırken, bir taraftan da IMF ile görüşmeleri kesintiler olsa da görüşmeleri sürdü. Bu arada 2009 yerel seçimler badiresini atlattı.

Geldiğimiz bu aşamada krizin başlangıcından bugüne yaklaşık on sekiz ay geçtikten sonra neden IMF ile anlaşılıyor sorusuna yanıt aramalıyız diye düşünüyorum.

Anlaşmanın yapılmasının nedeni ne çöken sanayi sektörünü ayağa kaldırmak ne de işsizlik oranını aşağıya çekmektir. Anlaşmanın yapılmak istenmesinin ilk nedeni bu bütçe gelirleri ile 2010 yılının tamamlanamayacak olmasıdır. Hazine 2009 yılında, bir yılda yaklaşık olarak 50 milyar TL borçlanmasına rağmen 2010 yılını bu şekilde tamamlanamayacağını galiba görmüş durumda. Her ne kadar piyasalara Eurobond ihracı ile hala borçlanabildiğini kanıtlamak istemiş ise de bu borçlanmanın maliyetinin yüksek olduğunu da fark etmiş durumda. Bunun sonucunda daha düşük maliyetli borçlanmanın yolunun IMF'den yeşil ışık almaya bağlı olduğu bir kere daha ortaya çıktı.

İkinci neden ise en küçük bir büyüme artışının cari açığı artıracağı geçmiş deneyimlerden dolayı biliniyor olmasıdır. Cari açığın finansmanı için sermaye girişine ihtiyaç duyulacak. Kısa vadeli sermaye girişleri de yüksek faiz isteyecektir. Dolayısıyla faiz oranlarını bu düzeylerde ya da en azından mevcut düzeyin biraz üzerinde tutmanın yolu da IMF'den gelecek olan paraya bağlı. Çünkü eğer anlaşma yapılmaz ise en geç yılın ikinci yarısından itibaren faiz oranlarının yükseleceği de nerede ise kesin gibidir.

Üçüncü neden ise sürdürülen enflasyon hedeflemesi politikası ile enflasyon oranını bu düzeylerde tutmak için kurların yukarı doğru gitmemesi gerekiyor. Çünkü Türkiye'de enflasyon oranı mevcut ithalat yapısı nedeni ile hala kurlara çok duyarlı. Yani TL değer kaybederse enflasyon oranı da yukarı doğru tırmanacak.

Son neden büyük ölçüde politik. Mevcut hükümetin 2007 seçimlerini kazanmasında kurların belli bir istikrar kazanması ile enflasyon oranını düşük düzeylerde seyretmesinin önemli payı bulunmaktadır. Hükümet genel seçimlere bir buçuk yıl kala bu yapılanmayı bozmak istemiyor.

Bu gerekçelerle anlaşma yapılmadan hükümet klasik IMF reçetesine uygun olarak kamunun fiyat belirleme gücünü koruduğu alanlarda fiyat artışlarına ve vergi artışlarına yoluna girerken diğer taraftan sosyal güvelik kurumu açıklarını kapatmak için özellikle sağlık harcamalarını kısıcı önlemeleri devreye soktu. Çünkü IMF bu ve benzeri önlemleri hükümetin öne koymuştu ve hiç çekmedi.

Bu noktada bir soru sormalıyız. Hükümetin eleştirdiği (ama nimetlerini sahiplendiği) 2001  krizi sonrası alınan önlemlerle bu önlemler ararsında ne fark var? Hiç. Halbuki bu önlemler Türkiye'yi dış finansman dayalı bir büyüme cenderesine sokmamış mıydı. Değişen ne var? Hiç.

Anlaşma ile ne olacak? Faiz oranları mevcut düzeyini bir süre daha koruyacak (bir süre, çünkü dünyada artık faiz indirimleri değil faiz oranı artışları gündeme gelecek), kurlar yine bu düzeylerde hatta daha da aşağıya düşecek. Ancak ekonomide yapısal sorunlar daha da artacak. Olumlu yanı ne olur? Hükümet seçimlere daha rahat girer. Yine yardım programları devreye girer ama yoksulluk baki kalır. KOBİ'lerinde ağzına birkaç parmak bal çalınır.

Ne diyelim anlaşma hayırlı olsun.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019