İşbirliği ve ortaklık: “Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz”

Tamer MÜFTÜOĞLU
Tamer MÜFTÜOĞLU KOBİ'LERDEN GİRİŞİMCİLİĞE

Yunus Emre’nin yukarıdaki sözlerini işbirliği ve ortaklık konusuna ilişkin olarak şöyle de ifade edebiliriz: “Bölüşürsek Çok, Bölünürsek Yok Oluruz.” 

Bu bağlamda, işbirliği ve ortaklığın başarılı olma ve sürdürülebilme şartını, aşağıdaki ortaklık hikayesi anlamlı bir şekilde ortaya koyuyor. 

Kendine güveni yürüyüşünden bile belli olan irice bir tavuk çayırda otlamakta olan ineğe yaklaşır. “İnek kardeş, seninle ortaklaşa bir iş yapalım mı?” diyerek ona işbirliği teklif eder. İnek bu teklifi, fazlaca düşünmeden, “pek tabii ki tavuk kardeş, büyük bir mutlulukla” diye cevaplandırır. Arkasından da hemen sorar: “Birlikte ne yapacağımızı da düşündün mü? Bir teklifin var mı?” Tavuk bu soruya hazırlıklıdır. Hemen cevap verir: “Düşünmez olur muyum! Ben buraya hazır bir proje ile geldim. Hem de projemi iyi bir piyasa araştırması yaparak hazırladım. Özellikle sonbahar kış aylarında yumurtalı sucuğa büyük bir talep var. Sonbahara da girmek üzereyiz. Güzel bir lokanta açıp sadece yumurtalı sucuk yapacağız. Yumurtası benden sucuğu da senden olacak. Ben çalıştıracağımız lokantayı bile buldum. Sahibiyle de hemen hemen her konuda anlaştım. Sen evet dersen, bir hafta sonra işe başlayabiliriz.” 

İnek tavuğun bu projesinden etkilenir ve fazlaca düşünmeye ihtiyaç duymadan, “evet, olur!” diyerek tavuğun ortaklık teklifini kabul eder. 

Bir hafta sonra tavuk, yanında bir kasapla, çayırda yayılmakta olan ineğin yanına gelir. Karlı bir işe girişmenin mutluluğu ve birine kazık atmanın hinliğiyle ineğe yaklaşır. Yaptığı hazırlıkları ineğe anlatır: “İnek kardeş, inek kardeş! Her şey tamam. Lokantayı kiraladım. Masalar, koltuklar, garsonlar, aşçımız hepsi tamam. Ben yumurtalarımızı da lokantaya bıraktım. Senin işini de en kolay şekilde halletmek için tecrübeli bir kasabı yanımda getirdim. Şöyle çimene güzelce uzanıver. Kasabımız senin işini kolayca halledecek. Sucuklarımızı da hazırlayacağız. Kıymetli müşterilerimize sucuklu yumurtalarımızı birkaç gün içinde sunabileceğiz.” 
İnek, aldatılmış olmanın hüznü ama canını kurtarmaya kararlı bir tavırla, “sevgili tavuk kardeşim, ben bu ortaklıktan vazgeçtim” der. “Zira bu ortaklık bana çok pahalıya gelecek!” diyerek canını kurtarmayı başarır. 
Herhalde tavuğun iş teklifi yumurtalı sucuk değil de peynirli omlet olsaydı, bu ortaklık hem karlı ve hem de sürekli bir işbirliğine dönüşebilirdi. O zaman “yumurtası tavuktan sucuğu inekten” değil; “yumurtası tavuktan peyniri inekten “ olacaktı. İşbirliği de karlı bir şekilde sürecek, hatta yeni tavukların ve ineklerin de ortaklığa katılmasıyla büyüyerek yoluna devam edebilecekti. 

Başarılı bir işbirliğinin en önemli şartları muhakkak ki “kazan kazan ilkesi”ne uymak ve bunun gerektirdiği karşılıklı güvene sahip olmaktır. Başarı şansı ise tarafl arın birbirlerini tamamlayan niteliklere sahip olmaları, sinerjik bir etkileşime yol açacak potansiyele sahip olmalarıdır. Özellikle tarafl ardan birinin niyetinin kötü olması işbirliğinin gerçekleşmesini, gerçekleşse bile sürekliliğini imkansız kılacaktır. Rahmetli iş adamı Ertuğrul Soysal’ın “Kötü Alışkanlıklar” başlığıyla kaleme aldığı yazısında aşağıdaki değerlendirmeyi yapmaktadır: “Bizim sanayicimiz ortak sevmez. Sever de, sesi çıkmayan ufacık hisse sahiplerini sever. Kendisi gibi güçlü bir partneri işine karıştırmak istemez. Uzun yılların biriktirdiği öyle tatlı alışkanlıklar ve bazılarında kapalı işler vardır ki, bunlar aile içinde kalmaktadır.” 

Maalesef ülkemizde bölüşmesini bilip işbirliğine giderek çoğalıp büyüyen, ölçeklerini katlanarak artıran işletme sayısı çok az. Buna karşılık bölünerek yok olup giden, yaşam süresi bir nesli bile geçmeyen işletme sayısı epeyce fazla. Yok olup gitmeyenlerin büyük çoğunluğunun, hatta kendileriyle gurur duyduğumuz “asırlık şirketlerimiz”in çoğunun KOBİ olarak kaldıklarını görüyoruz. Onların da önemli bir kısmının KOBİ grubunun alt segmentlerinde, küçük işletme ve hatta mikro işletme grubunda çakılıp kaldıklarına şahit oluyoruz. 
Bölüşmenin, başarılı bir işbirliği geliştirmenin başta gelen şartları ise karşılıklı güven ve “kazan kazan ilkesi”ne uymaktır. Türk toplumu olarak güven konusundaki notumuz maalesef iyi değil. 1990 yılından beri 14’üncüsü 2012 yılında gerçekleştirilmiş olan “Değerler Atlası ” raporunda Türkiye epeyce alt sıralarda yer alıyor. Bu kapsamda, “Türkiye Değerler Atlası 2012” araştırma sonuçları, Prof. Dr. Yılmaz Esmer tarafından açıklandı. Sosyal Bilimler alanında dünyanın en kapsamlı projesi olarak kabul edilen bu araştırmanın Türkiye sonuçlarına göre, “genel olarak insanlara güvenilebilir” diyenlerin oranı yurdumuzda yüzde 12 olarak tespit edildi. Bu oran yüzde 76 ile Danimarka’da en yüksek seviyede (Bu araştırmanın Türkiye’de 64 kente dağılmış 2205 denekle görüşülerek gerçekleştirildiği belirtilmektedir). 

Karşılıklı birbirlerine ihtiyaç duyma ise, işbirliğine girecek tarafl arın birbirlerini tamamlayan niteliklere ve imkanlara sahip olmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla işbirliğinin sinerjik bir etkileşim yaratabilmesi açısından önem taşır. Birinin iyi pazarlamacı olması halinde ikincinin iyi bir finansmancı, üçüncünün iyi bir üretimci olması işbirliğinin sinerjik etkisini artıracaktır. Yine birincinin iyi bir İngilizceye vakıf olması halinde, ikincinin Almancayı, üçüncünün Rusçayı, dördüncünün Çinceyi iyi bilmesi aynı sonucu doğuracaktır. 

Sonuç olarak kör ile kötürümü bile hedefe ulaştırmayı sağlayan işbirliği, işletmelerimizi, hele hele KOBİ’lerimizi mevcut hedefl erine ulaştırmanın da ötesinde, hedefl erini yukarı seviyelere çıkarmalarının yolunu açacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir deneme 09 Kasım 2018
Geleceğin tarihini yazmak 01 Aralık 2017
Bayramlaşma köprüsü 23 Haziran 2017