İşletmelerin tek amacı CEO'nun tek işi olur mu? El cevap: Olur

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Geçen yazımda birçok yönetici işlerini tanımlayamazlar diye yazmıştım. Kimseden "Vay ne demek!" veya "Aynen!" filan diye tepki gelmedi. Herhalde "Tamam, tamam" deyip geçildi. Halbuki ben bunu laf olsun diye söylemedim. Hep söylüyorum rahmetli annem üniversite öğretim üyeliğini bırakıp yönetici olduğum 1989 yılından ölene değin benim ne iş yaptığımı dostlarına anlatamamanın ızdırabıyla "Diplomat" deyip geçmişti.

Bu hafta sonu bir nişana oğlan tarafı olarak davetliydim. Damadın babası bir üniversitede kimya profesörü. Gelinin babası bir üniversiteden emekli coğrafya profesörü. Dost ve akrabalarını tanıştırdılar. Damadın teyzesi ilkokul öğretmeni. Bir tanıdıkları bir hastanede hematoloji uzmanı.  Damadı en son üç beş yaşlarında gördüğümden ne iş yaptığını sordum, "Elektrik mühendisi, bir bilişim şirketinde çalışıyor" dediler. "Ya gelin?" dedim "O da bir sigorta şirketinde yönetici" dediler.

Şimdi bakın profesör, hemotoloji uzmanı, öğretmen, meslek unvanlarıdır. Bu lakaplar iş unvanlarıdır ama size o kişinin ne iş yaptığı konusunda bilgi de verirler. Elektrik mühendisi bir iş unvanı değildir. Kişinin eğitimini gösterir. "Mühendis değil idareci" hiç bir şey ifade etmez. İşletme yönetimi ile uğraşanların kendilerine, yakınlarına ne iş yapıyor diye sorun, cevap olarak hep bu tür unvanlar duyarsınız. Filan şirkette genel müdür, fişman şirkette finansmancı gibi. Duyarsınız da duyduklarınızdan bu kişilerin ne iş yaptıkları konusunda hiç bir fikir edinemezsiniz. Bu yöneticilerin kendilerine sorun onlar da anlatamaz. Çünkü meslek tanımlanmamıştır. Halbuki bir doktora "Ne iş yapıyorsun?" diye sorsanız size başka gezegenden gelmişsiniz gibi bakar. Çünkü onların yaptığı iş, beş aşağı beş yukarı bellidir. Bu demek değildir ki yöneticiler boş geziyorlar. Tam tersine. Dünyadaki en yoğun çalışan kişiler arasındadır yöneticiler.

Bu konun üstünde durmamın nedeni anneme mesleğimi anlatamama ayıbım değil. Yöneticilerin işlerini tanımlayamamalarını da sorun etmiyorum. Nedeni, tanımlanmamış bir şey için o şeyi nasıl daha iyi yaparsınız diye nasihat vermenin ayıp olduğunu düşünmem. Nasihatsiz tanımlama bilimsel olabilir ama tanımsız nasihat malpraktisdir. Nasıl iyi yönetici olunur diye nasihat vermeden önce yöneticinin ne iş yaptığını veya en azından nasihatinizin uygulanacağı işi tanımlamanız gerekir. Yoksa teşhis koymadan reçete yazan doktordan (veya şarlatandan) farkınız kalmaz. Yöneticilere nasihat verecek kişiler tanımlama işini ciddiye almak zorundadırlar. İşletme yöneticileri de tanımsız tavsiye verenlere teşhissiz reçete yazan doktor muamelesi yapmalıdırlar. Literatürdeki yöneticilere dönük daha mükemmel nasıl olunur, boş laf bombardımanı başka şekil bitmeyecek. 

8 Nisan 2010'da İzmir'de yapılan reklamcılık kongresine lütfetmişler konuşmacı olarak taa Boston'dan davet etmişlerdi. Diyorum ya guru (Drucker'ın deyişiyle şarlatan) olmadığım için oturup hazırlandım. Reklam dünyasında neler oluyor diye. Pek bir şey olduğu yok. Hemen her ülkede, her iş kolunda olduğu gibi bu iş kolunda da işler biraz daralmış. Bazı ülkelerde iyice daralmış. Bu ülkelerin reklamcıları "Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini" diye darlık dönemini atlatmanın çarelerini ve sıkıntının nedenlerini aramak için 2010 yılında Kanada'da yaptıkları bir toplantılarında şu deklarasyonu yayınlamışlar: "İşletmeler ve onların iletişim ortakları temel işletme ilkelerini bir kenara itiyorlar."

Nedir bu bir kenara itilen temel işletme ilkeleri? Bunların başında şirket amaçlarının ne olduğunun ve şirketin amaçlarına ulaşmasından sorumlu yöneticilerin ne iş yaptıklarının tanımı geliyor. Vizyon, misyon, o hedef bu hedef filan derken şirketler neredeyse niye kurulduklarını unuttular. Şirketlerin sahipleri unutmasa bile, çalışanlar unuttu. Kenara itilen en önemli temel işletme ilkesi bir şirketin neden ortalarda olduğudur.

Bakın temel işletme ilkelerinin ilki için bir yazar "Kar amaçlı işletme, amacı kar olmayan işletme diye bir şey yoktur karın nasıl ölçüldüğüne bakar" dedikten sonra ne demiş: "...işletmeler sermayedarlarına onların bu sermayeyi yatıracakları en iyi öbür seçeneğin üreteceği getiriden daha fazla getiri kazandırmak için kurulan örgütlerdir."

Her organizma kaynak tüketir. Her organizma en az harcadığı kadar kaynağı da geri kazanmak zorundadır. Henüz Con Ahmet'in devr-i daim makinası icat olmadığına ve enerjinin korumu yasaları değişmediğine göre harcadığından daha az girdi sağlayan organizmalar yaşamlarını sürdüremezler.  Resmi amacı kar olsun olmasın, örgütler için bu kural değişmez. Bu kural her organizma için geçerlidir. Örgütler de ne iş yapıyorlarsa o işi yapmak için harcadıkları kaynakları geri koymak zorundadırlar.  İster Kızılay, ister siyasi parti, ister briç kulübü olun, bu değişmez. Son senelerde popüler olan deyimiyle 'sosyal girişimcilik' dediğimiz şirket-hayır kurumu karmaları, vakıflar, hatta din kurumları da doğanın bu kuralına uymak zorundadırlar. İşte reklamcılar "İşletmeler ve onların iletişim ortakları temel işletme ilkelerini bir kenara itiyorlar" derken önce bunu söylemek istiyorlar. Türkçesi, herkes masadan ya tapi kalkacak veya kazançlı. Hiç bir masada bir yerden akar olmadan devamlı oturamazsınız.

Ben karı nasıl ölçtüğünüze bağlı derken, karın sadece muhasebede gelir-gider şeklinde ölçülen klasik ölçümünden başka şekillerde de ölçülebileceğini kastediyorum. Daha ilerde iş tanımını tartışırken, bu tanımın kar ölçümünü nasıl biçimlendireceğini detaylarıyla irdeleyeceğiz. Gelirler ve masraflar farkı olarak ölçtüğümüz kar, karın ölçümünün en yaygın şekillerinden biridir. Şimdilik sohbetimizi 'kar amacı güden' şirketler denilen şirketlere odaklayalım. Sonraki sohbetlerimizde 'kar amacı gütmeyen' kurumlardan özellikle dış ticareti teşvik kurumlarından bahsederken bu tür örgütlerin karlarını da tartışırız.

Gelelim kar amacı güden şirketlerin amacına: Hatırlanacağı gibi bu konuya 'yönetici ne yapacağını biliyor mu?' sorusundan girmiş, neyin yapılacağının belirlenmesinin amaca bağlı olduğunu söylemiştik. Lafı uzatmadan söyleyelim; kar amacı güden şirketlerin kısa, orta ve uzun vadede kazanabilecekleri kadar para kazanmak, kar etmekten başka amacı, vizyonu, misyonu falan yoktur ve olmamalıdır.  Adı üstünde kar amacı güden şirket. Bir şirketin edebildiği kadar kar etmekten başka amacı olamaz. Şimdi bazı okurlar büyük olasılıkla "Anladık kar maksimizasyonu anlatacak biliyoruz" diyorlar. Ama kar maksimizasyonu saçmalığına girmeyeceğiz söz veriyorum.

Bir öneride bulunayım. Eğer şirket yöneticisi iseniz vizyon, misyon gibi pirinç veya bronz üstüne kazılı edebiyatı, müşteri memnuniyeti, lider firma, gibi hedefleri bir kenara itip şirketinizin her yerine "Bu şirketin bir amacı vardır. Amacımız buraya yatırılan sermayenin başka yerlerde kazanabileceğinin olabildiği kadar üstünde kar etmek ve bu karlılığı devam ettirmektir" diye bir tabela asın. Sonra da ilan edin "Benim tek işim bunun olabilmesi için ne gerekiyorsa yapmaktır." Sıkılmayın millet ne derse desin hiç mi hiç ayıp olmaz, zaten herkesin şu veya bu şekilde içine doğan doğruyu söylemiş olursunuz.

Bu amaç tanımlayan cümlenin ileride anlatacağım gibi uygulamada çok önemli sonuçları olacak. Yöneticilerin işlerini bu amaç tanımından hareketle tarifleyeceğiz. O nedenle bu amaç tanımına bir itirazı olan varsa şimdiden söylese iyi olur. Böylece ileride "Bu da nereden çıktı?" gibi soruları şimdiden önlemiş oluruz. Bakın Brian Tracy isimli konuşmacı (İşi hakikaten bu. Konuşmalar yaparak hayatını kazanıyor) ne demiş: "Başarılı bir şirketin tanımı aslında çok basittir. Başarılı şirket müşterilerin maliyetin yeteri kadar üstünde, tercihan dört beş kat üstünde bir para vererek aldıkları ürün ve hizmetleri sunabilme yeteneğine sahip şirkettir." Hoca hiç bir şey beğenmiyor diyenler varsa Tracy'nin bu sözünü çok beğendiğimi hemen söyleyeyim. Bu söze geri geleceğiz.  

Sağlıcakla kalın

1 Description without prescription can be science. Prescription without description is malpractice, Matematikçi Tomlin tarafından söylendiği ileri sürülür.  

2 "Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini, yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini (mader Farsça anne demektir)" Namık Kemal' in ünlü bir deyişi.

3 Dr. Osman Ata Ataç, "The Theory and Practice of Competitive Cotainment: The Business Management Grid,  The Association of Training İnstitutions for Foreign Trade in Asia and the Pacific (ATIFTAP), Manila, Philippines, 1995.

4 Bazı okurlar bilmiyebilir Con Ahmet'in devr-i daim (perpetual motion) makinası, halk arasında hiçbir işe yaramayan buluşlar gibi boşuna çabalarla emek ziyan eden uğraşları anlatmak için kullanılan bir deyimdir. Con Ahmet lakaplı bir meraklının bir aküyle bir motoru ve bu motorla bir elektrik dinamosunu çalıştırıp, dinamoyla da aküyü yükleyerek sonsuza kadar kendi kendine çalışacak bir devr-i daim makinası icadı fikrine kendi adına ithafen "Con Ahmet'in devr-i daim makinesi" denir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019