İthalat işte böyle düşüyor!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Geçen yıl ihracatımız yüzde 7 arttı, ithalatta yüzde 5’e yakın bir küçülme oldu, bu sayede cari açık tahmin ettiğimiz düzeyin bile altında kaldı. Görünürde böylesine bir gelişme tabii ki herkesi memnun eder. Etmeli de... Daha az ticaret açığı ve daha az cari açık döviz gelir-giderindeki dengenin daha sağlıklı oluşması demek çünkü.

Ama ekonomide her şey böylesine yalın değil. Nedenler ve daha sonraki dönemde ortaya çıkacak sonuçlar da önemli. Yani bir bakıma “şeytan ayrıntıda gizli”... Dış ticarete konu mallar çeşitli şekillerde sınıflandırılıyor. Biz bugün ekonomik gruplara göre olan sınıfl ama üstünde durmak istiyoruz.

Bu sınıflamada mallar “yatırım, yani sermaye malları”, “hammadde, yani ara mallar”, “tüketim malları” ve “diğerleri” olmak üzere dört grupta toplanıyor. Diğer grubundaki tutarın pek önemi olmadığını belirtelim.

Bizim gibi gelişme yolundaki bir ekonomi için temel olan yatırım mallarının durumu. Yatırım malı ithal edeceğiz ki yeni yeni yatırımlar gerçekleştirebilelim, yeni üretim alanları açalım, artı istihdam sağlayabilelim.

Çeyrek yüzyılın en düşük oranı

Geçen yılki 223 milyar dolarlık ithalatta yatırım malları 29 milyar dolarla yüzde 13.1’lik pay aldı.
Peki bu değerler ne ifade ediyor; çok mu, az mı; geçmiş dönemlerle kıyaslamak gerek.
Yatırım mallarındaki yıllık ithalat 2014, 2015 ve 2016 yıllarında 35-36 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. 2017’de 33 milyar dolarda kalınmış ve nihayet geçen yıl 29 milyar dolarlık bir gerçekleşme olmuş.

Yatırım mallarının toplam ithalattaki payı açısından ise çok daha vahim bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Geçen yılki yüzde 13’lük pay, tablomuzda da görüldüğü gibi son beş yılın en düşük payı. Ama daha beteri var!

Biz 1996 yılına kadar veri bulabildik. 1996 da dahil 2018 sonuna kadar tam yirmi üç yıl geçti. Neredeyse çeyrek yüzyıl...

İşte yatırım mallarının toplam ithalattaki payı bu çeyrek yüzyıl içinde en düşük düzeye geçen yıl indi.

Türkiye’nin çok büyük bir ekonomik kriz yaşadığı 2001 yılındaki pay yüzde 16.8...

Türkiye’yi de etkisi altına alan 2008 küresel krizindeki pay yüzde 13.8...

Ve geldik 2018’e, yatırım mallarının toplam ithalatta aldığı pay ancak yüzde 13.1...

Yani yirmi üç yılın, neredeyse son çeyrek yüzyılın en kötüsü yaşanmış.

İthalat düşmeseydi...

Şimdi biz bu verileri, bu detayı görmezden gelerek «Aman ne güzel, bakın ithalat düştü” diye sevineceğiz!

Acaba geçen yıl 29 milyar dolarlık değil de 39 milyar dolarlık yatırım malı ithal etsek, toplam ithalatımız da 2017’ye göre azalmasa, ekonomi yatırım malı ithalatı sayesinde mevcut duruma göre canlı seyretse daha iyi olmaz mıydı?

İthalattaki ya da buna bağlı olarak dış ticaret açığındaki ve sonuçta cari açıktaki her azalmaya alkış tutmamak gerektiği ortada. Önemli olan bu düşüşlerin nedeni ne?

“Düşük büyüme”den “küçülme”ye...

İşte geçen yılı görüyoruz. Büyüme hızı ilk üç çeyrekte belirgin olarak yavaşladı. Son çeyrekte yüzde 5 dolayında bir daralma hiç sürpriz olmayacak. Bu daralma eğilimi bu yılın ilk yarısında da devam edecek gibi görünüyor.

“Az ithalat yap, az üret, az büyü” durumundan “Çok az ithalat yap, çok az üret, küçül” durumuna geçmiş bulunuyoruz.

Tercihimiz bu olabilir mi? Tercihimiz refahın artması değil de azalması olabilir mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar