Kimin ÖTV’si

Ali Argun KARACABEY
Ali Argun KARACABEY VERİDEN BİLGİYE argunkaracabey@arel.edu.tr

Taksi şoförleri ve berberler sokaktaki insanların nabzını tutan meslek erbabının başında gelirler. İşin doğrusu saç eksikliği sebebiyle berberler ile çok sık görüşme olanağım olmuyor ama ben bu durumu gördüğüm her taksi şoförüyle sohbet ederek telafi etmeye çalışıyorum. Biliyorsunuzdur çok yakın bir geçmişte ticari araçlar için bir ÖTV istisnası tanındı. Bu uygulamaya göre ticari araçlar yenilenirken, ticari araç sahibi yüzde 45’lik ÖTV ödemesinden muaf olacak. Taksi şoförleri ile son iki sohbetimin konusunu oluşturan bu uygulama hakkında, hani derler ya şeytanın aklına gelmez, cinsinden bir bilgi edindim.

Ülkemizde taksi plakalarının, sunulan hizmet ve hizmet için kullanılan ticari araçtan bağımsız bir değeri olduğunu bilirsiniz. Taksi plakaları hiç de az olmayan bir bedelle kiralanmaktadır. Bu nedenle bindiğimiz taksilerin bir çoğunda araç sahibi ile plaka sahibi ayrı kişilerdir. En son bindiğim takside de araç sahibi bir başkasından aylık bir bedel karşılığı plaka kiralamıştı. ÖTV indirimi çıkınca aracını değiştirmeye karar verip plaka sahibiyle konuşmaya gidince bazı şeylerin kitapta yazdığı gibi olmadığını öğrenmiş. Almayı planladığı aracın fiyatından ÖTV nedeniyle yaklaşık 16 bin liralık bir indirim olmasına karşılık, plaka sahibinin bu paranın 10 bin lirasını kendisine istemiş. Yani aracını yenileyen şoför devletin kendisine sağladığı parasal kazancın sadece üçte birini kullanabilirken, olayla dolaylı ilişkisi olan plaka sahibi ise kalan üçte ikisinden faydalanabilmektedir. Durgunluğun ekonomideki en büyük sıkıntılardan biri olduğu günümüzde devletin kendi gelirinden feragat ederek ticari araç pazarında yaratmayı istediği hareket bu gibi akıl dışı uygulamalarla engellenmekte aslında. Gerçi ben ekonomist değilim ama bu tür kısa vadede köşe dönme hareketleri uzun vadede hepimizi de etkilemektedir.

Ekonomist demişken, geçen yılın son haftasında dünyadaki en etkili 100 ekonomist sıralamasında kendisine yer bulan Kemerburgaz Üniversitesinin rektör yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin katıldığı bir seminerde dinleyicilerden birisinin “yıl sonunda dolar artacak deniyordu, ne diyorsunuz bu duruma” şeklinde bir soru yönelttiğini anlattı.

Bu sorunun sorulduğu günler itibariyle son 6 ayda dolar kurundaki artış miktarının %20’nin üzerine çıktığını ve ülkemizde TCMB sektör bilançolarına göre faaliyet karının net satışlara oranının %6, net karın net satışlara oranının ise %2 olduğu bir dönemde, bir işadamının %20’lik artışın önemli bir artış olmadığını düşünmesine neden olan nedir diye sorgulamak lazım. Bu konuda birkaç teori geliştirmek olanaklı. Bunlardan bana en akılcı geleni toplum olarak içinde bulunduğumuz koşulları çok kısa bir süre içerisinde rasyonalize edebilme ve uyum sağlayabilme yeteneğimiz.

Bu hikâyeyi dinlediğim zaman yüzümde oluşan tebessüm henüz yok olmadan enflasyon oranları da açıklandı. Çoğumuzun takip ettiği bu değerlerden ziyade benim ilgili çeken beklentiler ile gerçekleşenler arasındaki devasa farklar. Beklenti ölçen çalışmalar aslında sektör uzmanlarının geleceğe yönelik tahminlerini belirlemeyi amaçlamaktadır. Sektör uzmanlarının bahse konu olan değişkenler hakkında hepimizden daha çok bilgiye ve öngörüye sahip olmasını beklemek doğaldır. Buna karşılık beklentilerle gerçekleşenler arasında bu kadar büyük fark olmasının gerekçesi belki de Nobel ödüllü Kahneman’ın dikkat çektiği istenen ile tahmin edileni birbirinden ayırmak gerekliliğidir.

Yazması kolay uygulaması zor bu kurala dikkat ettikçe yaşayabileceğimiz bazı hayal kırıklıklarından da kurtulabiliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Abone 13 Mayıs 2019
Paylaşım ekonomisi 29 Nisan 2019
Eğitimde değişim 18 Mart 2019
Sistem bozucular 21 Ocak 2019
Dijitalleşme, ama nasıl? 31 Aralık 2018
Dalgalar ve Atatürk 21 Mayıs 2018