Kriz döneminde maliye politikası

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Son günlerde hükümetin arka arkaya vergileri artırması okuyucularımın "Hocam, IMF bile maliye politikasında kamu harcamaları artırmayı ve/veya vergi kesintilerine gidilmesini önerirken kriz döneminde vergiler artırılır mı?" diye soru yöneltmesine neden oldu. Bir anlamda, bu ne lahana bu ne turşu demek istiyorlar. Doğrusu bu sorularında haksız sayılmazlar.

Nitekim IMF'nin aylık dergisi Finance and Development dergisinin son sayısında (Aralık 2009), Emanuele Baldacci ve Sanjeev Gupta imzalı "Fiscal Expansions What Works" (Mali Genişlemeler Nasıl Çalışır) başlıklı makalede durgunluk dönemlerinde genişlemeci maliye politikalarının nasıl kullanılacağını anlatmakta ve bu tür politikaların uygulanması gerekliliğini sağlık vermekteler.

Maliye politikasının kriz döneminde genişlemeci olması gerekliliği ülkelere önerilirken, birçok ülkenin ciddi bütçe açıkları ile karşı karşıya olduğu elbette biliniyor. OECD'nin son yayınladığı verilere göre belli başlı ülkelerin bütçe açıkları istenilenden çok yüksek olduğu açıkça görülüyor. Burada istenilen oranın ne olduğunun yanıtını kısaca Maastricht Kriterleri olarak kabul edebiliriz.  Kritere göre AB üyesi ülkelerinde bütçe açıklarının Gayrisafi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYİH) yüzde 3'ü geçmemesi gerekmektedir. Aşağıdaki tabloya baktığımızda birçok AB ülkesinde durumun hiç de böyle olmadığı açıkça görülmektedir.

Bütçe Açıklarının GSYİH'ye Oranı, %

Ülke 2008 2009* 2010*

Avusturya 1,0 2,7 3,5 

Fransa 2,9 3,7 3,9

Macaristan 3,4 3,6 3,5

İrlanda 5,6 7,1 7,0

İtalya 2,5 2,9 3,1

İngiltere 3,6 5,3 6,5

Almanya 0,0 0,9 1,0

Japonya 1,4 3,3 3,8

ABD 5,3 6,7 6,8

OECD Ortalaması 2,5 3,8 4,2

. Tahmin

Kaynak: OECD Economic Outlook 84 Database.

Görünen o ki birçok ülke yaşadığımız krizi aşmada bütçe açıklarına razı gelerek ekonomideki daralmayı aşmaya çalışıyorlar. Sıkı para ve maliye politikasına ideolojik olarak sarılmaya alışmış bu ülkelerin uyguladıkları politikalardan vazgeçmeleri kolay olmamıştır. Ancak aklı selim davranmışlardır. Sıraladığımız ülkelerin tamamı 2009 yılında Türkiye'den daha küçük oranlarda küçülmüşlerdir. Bu ülkeler bütçe açığı verirken kamu harcamalarında, etkinliği göz ardı etmeksizin genişlemeci politikasını uygulamaktan çekinmemişlerdir.

Türkiye ise ilk üç çeyrekte yüzde 8,4 küçülmesine rağmen bütçe açığının GSYH oranını yaklaşık olarak yüzde 5,7'ye çıkmasını engelleyememiştir. Ekonomideki yüksek oranlı küçülmeye rağmen bütçe açığının bu kadar yüksek olmasının altında kibar bir ifade ile kamu harcamalarında etkinliği sağlanamamasına bağlanmalı.

Yeni yıl ile birlikte bütçe açığını kapatmaya yönelik yapılan vergi artışları, kamunun yaramaz çocuk gibi, "camı ben kırmadım başkası kırdı, onarma parasını ondan alın" demesine benziyor. Üstelik dolaylı vergilerde yapılan bu artışlar, 2008 yılına göre OECD ülkelerinde toplam vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin payının Meksika'dan sonra (Onlarda oran yüzde 56,7) ikinci olduğumuz (biz de yüzde 49,3) göz ardı edilerek yapılmaktadır.

Sizleri maliye politikasını sorgulamaya iten bu yapılanmadır. Peki ne yapılmak istenmektedir. Kamu vergileri artırarak özel tüketimi kısmak ve bize yaptırmadığı tüketimi kendisi yapmak istemektedir. Nereden biliyoruz? 2009 yılı GSYH gerçekleşmelerine bakınız. Özel kesim tüketimi hızla düşerken kamu tüketmeye devam etmektedir.

Hayırlı alışverişler demekten başka çaremiz yok gibi.   

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019