Küreselleşmede gerilim

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Son G20 toplantısında ABD Başkanı Trump yine uyumsuz davranışları nedeniyle göze battı. Hazretin kendisine has itici davranışları var kuşkusuz ama Donald Trump kendi karizması ve üstün yetenekleriyle tepeye çıkan birisi değil. O aslında bir sonuç. Son yarım yüzyıla damgasını vuran küreselleşmenin sonuçta bir başarısızlığa yuvarlanmasının bir çok sonucundan birisi Donald Trump.

Yeni yüzyılın son çeyreğinde küreselleşme oldukça ümit veren, zenginlik ve dinginlik vaat eden bir yeni gelişme dinamiği olarak algılandı. Destek de gördü. Bu gün bu havadan söz etmek mümkün değil. Adeta bir noktaya takılmış, ileriye gitmekte, yol almakta sıkıntı çeken bir süreç haline gelmiş gibi. Küreselleşmenin gelip takıldığı noktada ortaya çıkan memnuniyetsizlik, ve gittikçe yaygınlaşan küreselleşme dinamiğini durdurma, dönüştürme talebi bu gerilimin bir sonucu. Küreselleşme karşıtları başından beri vardı. Son dönemde finansal kriz ve ardından gelen sürekli durgunluk bu karşıtlığı çoğaltıp, güçlendirdi. Dolayısıyla, şimdilerde küreselleşeme oldukça sert eleştirilere ve tepkilere neden oluyor.

Bu memnuniyetsizlik ve eleştirel tavır sadece ABD’ye ya da Trump’a has bir durum da değil. Gelişmekte olan ülkelerde de bu karşıtlıklar seslendiriliyor. Ama esas dinamo dünya ekonomisinin büyükleri. ABD’nin yanı sıra Avrupa Birliği ve İngiltere bu grubun ana aktörleri. Şimdilerde Çin gittikçe artan ölçüde ve Japonya da azalan ölçüde önemli roller oynuyorlar. İskandinavya’nın sessiz büyüklerini de bu gruba iliştirmek mümkün. Bu büyükler, özellikle Sovyetler Birliği’nin çözülmesinden sonra, adeta dünyanın hakimi gibi davranmaya, dünya ahvaline yön ve yordam veren bir ana merkez gibi hareket etmeye başladılar.

Bu merkez küreselleşmenin ilk evresinde, dünya ekonomisinde büyümenin de hızlanmasıyla, bu işlevlerini pek de rahatsız edilmeden yerine getirmeye başladı. Küresel eklemlenme pazarları büyütürken finansal serbestleşme de özellikle ikinci ligdeki ülkelerin sorunu olan kaynak temini meselesini halletmiş gibi görünüyordu. Dünyada dolaşmaya başlayan sıcak para gittiği her ülkede iyimserlik yaratıyor, gidişattan, yani küreselleşmeden memnun olan kitle hacmini arttırıyordu. Bu yeni gelişme dinamiğinin iki boyutu vardı. Ekonomik boyutta küreselleşme ekonomik kazanımlar yaratıyor gibi görünüyordu. Siyasi alanda ise liberalizm, ya da Avrupa’da tanımlandığı gibi neo-liberalizm günün düzeni haline geliyordu. O evrede neo-liberalizm ve küreselleşmenin erdemleri hakkında ciltlerle kitap yazıldı, yayın yapıldı. IMF, Dünya Bankası vb gibi uluslararası kurumlar serbestleşmenin ve küreye yayılmanın önemli bir ögeleri haline geldiler. İktisadi sınırların ortadan kaldırılmasının, malların ve sermayenin yer küre üzerinde serbestçe dolaşmasının teorik ve ideolojik güdümlemesi bu kurumlar aracılığıyla kabul edilebilir hale getiriliyordu. Yeni bir düzen kuruluyor, iktisadi ve siyasi ilişkiler yumağı yeni bir karakter kazanıyordu.

Aslında küreselleşme yer küre için yeni bir olgu sayılmaz. Son dönemde bunun yeni gibi görünmesi bunun yaygınlığı ve sağladığı popüler destekten kaynaklandı. Ama yeni küreselleşmenin ömrü eskileri kadar uzun olmadı. Önce, finansal serbestleşmenin gerekli özenle yönetilememesi sonucu gelişmekte olan ülkelerde, adına “türbülans” denen krizler oluşmaya başladı. Dünyanın hakimi gibi davrananlar ve etraflarındaki ikinci halka bu krizleri önemsemedi, doğru çözümlemedi ve dolayısıyla bu oluşumların yeni düzenin çarklarındaki akut aksaklıklardan kaynaklandığını algılayamadı. Sonuçta da kendileri dünyanın merkezinde oluşan, derin ve hızla yayılan bir krizin kurbanı oldular.

Bu süreçte küreselleşmenin açık ya da örtük olarak vaat ettiği adalet, zenginlik ve güvenlik gibi gelişmeler de sağlanamadı. Uluslararası sürtüşmelerde adil çözümler sağlanamadı. Gelişen krizler refah ve zenginlik beklentisini de boşa çıkarttı. Bölgesel çatışmalar ve yayılan terör de öngörülen güvenli dünya yerine güçlü bir güvensizlik duygusunu yaygın hale getirdi.

Bu gün gelinen noktada küreselleşmenin iktisadi ve siyasi boyutlarında ciddi gerilimler var. Gerilim kuşkusuz genel başarısızlıktan kaynaklanıyor. Bu başarısızlıkları siyasi zemin olarak kullanan hırslı politikacılar çıkıyor ortaya. Güçlü bir popülizm fırtınası estiriyor bunlar. Küresel eklemlenmeye karşı nasyonalizmi, serbest ticaret ve serbest dolaşıma karşı korumacı iktisadi düzeni savunan siyasetçiler güçleniyor. Küreselleşmenin ilk evresinde hakim rolünü üstlenen güçlülerde dahi siyasi ve iktisadi çözülme işaretleri çıkıyor ortaya. Trump bu sürecin bir ürünü. Çözülme düzgün yönetilemeyip, farklı bir eksene yönlendirilmediği sürece daha çok Trumplar görürüz diye düşünüyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018