Lambadan Çin çıkacak mı?

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

ABD – Çin ticaret savaşı 34 milyar dolarlık Çin ithalatına %25 vergi konmasıyla cuma günü itibariyle fiilen başladı. Çin konuyu Dünya Ticaret Örgütü'ne taşıyacağını ve karşılık vereceğini açıkladı. Miktar olarak küçük ancak sinyal olarak çok rahatsız edici bir gelişme ile karşı karşıyayız.

1971 yılında Nixon döneminde konan yüzde 10’luk ithalat vergisi sonrasında görülen en saldırgan korumacı söylem ile karşı karşıyayız. 1995 yılında ABD ile Japonya arasında otomotiv sektöründe bir dış ticaret savaşı tehdidi yaşanmış ancak fiiliyata geçmemişti.

Trump’ın başlattığı dış ticaret yaptırımlarına Çin’in karşılık vermesi ve ABD’nin ilave yaptırımlar ile devam etmesi durumunda küresel büyümeyi tehdit eden bir ticaret savaşı ile karşı karşıya kalabiliriz. Ancak piyasa fiyatlamalarına baktığımızda henüz bu denli büyük bir riskin fiyatlanmadığını görüyoruz.

Dış ticaret savaşı endişesi ile ne ABD ne de Çin ekonomisinde rahatsız edici bir yavaşlama işareti görülüyor. ABD ekonomisi büyümenin hızlı, kar artışlarının güçlü olduğu, enfl asyonun tedricen yükseldiği bir dönemden geçiyor. Çin verilerinde sanayiden hizmetlere yöneliş ile birlikte görülen sınırlı bir yavaşlama söz konusu. Dış ticaret savaşı endişesiyle küresel risk iştahında genel bir bozulma görülmüyor. Piyasa fiyatlamaları olası bir savaşın faturasını Amerika’dan ziyade Çin’e kesiyor.

Dış ticaret savaşı endişesiyle Çin hisseleri 2018 zirvesine göre yüzde 22 gerileyip ayı piyasasına girerken, Wall Street’teki kayıp yüzde 5 ile sınırlı durumda.

Dış ticaret savaşlarını umursamayan Türkiye varlıkları 24 Haziran seçimleri sonrasında dünyadan pozitif ayrışmayı sürdürüyor. Hisse senediyle başlayan, Türk lirasıyla devam eden yükseliş, haftanın son iki gününde tahvil piyasasına da yayılmaya başladı. Veri akışında Türkiye’nin pozitif ayrışmasını destekleyecek bir gelişme yok. Ucuz değerlemeler ve rasyonel davranması beklenen bir Ankara yükselişin arkasındaki itici gücü oluşturuyor.

24 Haziran seçimleri sonrasında politik belirsizliğin ortadan kalması ve olağanüstü halin kaldırılacağının sinyalinin verilmesi risk primini kısmen düşürdü. Türkiye değerlemelerinde kalıcı bir iyileşme olması için sırada “yeni dönemde uygulanacak ekonomik politikalara yönelik belirsizliğin kalkması” var.

Bu anlamda Pazartesi saat 21.00’de açıklanacak yeni kabine büyük önem taşıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni dönemde ekonominin başına kimi geçireceği önümüzdeki dönemde uygulanacak politikalara yönelik önemli bir ipucu verecek.

Dış ticaret savaşlarında lambadan Çin çıkacak mı bilmiyoruz. Ancak pazartesi akşamı açıklanacak kabine ve kullanılacak söylem piyasa dostu ekonomi politikalara işaret ederse Türkiye dünyadan pozitif ayrışmaya devam edebilir.

Böyle bir senaryoda üç varlık grubunda güçlü bir performans bekleriz: (i) Aşırı değer kaybetmiş Türk lirası sene başından beri kaybının bir kısmını geri alabilir; (ii) Adeta bir felaket senaryosu fiyatlayan banka hisseleri uzun bir aradan sonra yeniden atağa kalkabilir; (iii) Yabancı payının son altı yılın en düşük seviyesine gerilediği 10 yıllık devlet iç borçlanma senetlerinde sert bir yükseliş görebiliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019