Mali kural ve Tobin vergisi mucize öneriler değil

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Dünya ekonomisi, krizin üçüncü yılına girdi. Artık hemen tüm ülkelerde kriz bitti mi, devam mı ediyor tartışması sona erdi diyebiliriz. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki yeni tartışma, krizin etkilerinin nasıl ortadan kaldırılacağı üzerine yoğunlaşmış durumda. Bu tartışmanın içine iktisatçılar ve politikacılar girince elbette hemen çözüm önerileri üzerinde ayrışmalar görüldü.

Bu ayrışmayı ilginç kılan, geleneğinde ekonomiye daha müdahaleci bakan, sosyal devlet anlayışını öne çıkartan Avrupa'nın, ABD'den farklı bir noktada durması ve genişletici maliye politikasına soğuk bakması. AB her şeye rağmen krizin bu aşamasında mali önlemlerin alınması gerektiğini, bütçe dengesinin kurulması, ülkelerin borçlanma yapılanmalarını düzeltmesi gerektiğini yani mali kurallara sıkıya sıkıya sarılması gerektiği düşünüyor. Buna karşın ABD bu iktisat politikaların önüne büyüme ve işsizliği azaltmaya yönelik hedeflerin koyulması gerektiği kanısında. Bundan dolayı da bu aşamada genişletici para ve maliye politikalardan vazgeçilmemesi gerektiğini söylüyor. Bu ayrışma son olarak yapılan G-20 toplantısında iyice belirginleşti.

Politikalar konusunda bölünme iki farklı kavramı yeniden hem bizde hem de diğer ülkelerde gündeme getirdi. Bunlardan ilki mali kurallar. Yani bütçenin gelir, harcama ve borçlanma kalemlerine hedefler koymak ve bu hedeflere erişmek için sınırlayıcı politikaları uygulamak. AB mali kurallar konusunda hassas. Çünkü AB üyesi (aynı zamanda Euro alanı ülkeleri olan) ülkeler arasında yer alan Yunanistan, Portekiz, İspanya, İtalya, Macaristan hatta İrlanda bütçe dengesi ve borçlanma konusunda ciddi sorunlar yaşıyorlar. Bundan dolayı artık herkesin aşina olduğu vergileri artıran, kamu harcamalarını azalmasına yönelik önlemler bu ülkelerde yürürlüğe sokuldu. Diğer yandan iktisat politikalarında mali kurallara ilişkin hedeflerin somut şekilde yer almasının ilk örneklerinden olan Maastricht Kriterleri'ni 1992 yılında uygulamaya sokan AB, bu kriterlerin esnemesini istemiyor. Çünkü daha sonra ortaya çıkacak olan sorunlar ile baş edemeyeceğini düşünüyor.

AB şunu biliyor; küresel sermaye hareketleri bu ülkelerin bütçe açığı ve borçlanma tuzağına düşüren etkenlerin başında yer alıyordu. Bundan dolayı AB sermaye hareketlerinin spekülatif ağırlıklı olanını engellemek için kısıtlamalara gitmek (bu konuda İngiltere ve Almanya başı çekiyor) istiyor. Tobin vergisi de burada devreye giriyor. Çünkü bu tür sermaye hareketlerinden elde edilen gelirlerin vergilendirilmesinde en bilinen öneri James Tobin'e ait. Uygulama kısaca şöyle, kısa vadeli olarak gelen sermaye üzerine o ülkenin devleti bir vergi oranı koyacak, buna karşın uzun vadeli sermaye üzerine ya vergi koymayacak ya da diğerine göre daha düşük oranlı bir vergi koyacak.

AB'nin bu düşüncesine karşın halen yüzde 9.5 işsizlik oranına sahip ABD, gelinen aşamada maliye politikasında daraltıcı önlemlere hiç sıcak bakmıyor. Çünkü onlar için öncelik büyüme ve işsizlik oranı. Bu iki grubun arasında kalan hem cari açık hem de bütçe açığı (ikiz açık) ile mücadele eden ülkeler ise bir taraftan mali kuralları kendi ülkelerinde de uygulamak istiyor, bir taraftan da krizin derinleşmesine neden olan kısa vadeli sermaye hareketlerinin önüne az da olsa engel koymak istiyorlar.

Bu ülkelerin niyetleri iyi. Ancak iki unsuru ihmal ediyorlar. Birincisi mali kural ve Tobin vergisinin mucize çözümler olmadıkları. İkincisi ise bu ülkelerin dileklerini gerçekleştirmek için izledikleri mevcut makro iktisat politikaların yanlış olmasıdır. Çünkü politikalarında kullandıkları yöntemde sorun var. Bu ülkeler bir taraftan hızlı büyümek istiyorlar ve bu durumda ortaya çıkan tasarruf açığını kapatmak için cari açık vermek zorunda kalıyorlar. Bunun yerine yurtiçi tasarruf oranlarını artırma yoluna gitseler hem cari açık vermeyecekler, hem de kısa vadeli sermaye hareketlerine muhtaç olmayacaklar. Ancak bunu yapmak için siyasi irade gerekir. Bu irade ise başta Türkiye olmak üzere bazı ülkelerde yok. Galiba ihtiyaç duyulan da bu.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019