Ne hafta ama…

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Hani üstünden zaman geçtikten sonra dönüp bakınca “ne haftaydı ama” dediğiniz haftalar vardır. Bu hafta da öyle bir hafta olmaya aday. Kritik seçimler var. Kritik toplantılar yapılacak. Önümüzdeki dönemi belirleyecek kararlar alınacak. Finansal fiyatlar belirlenecek, belki siyaset yeniden biçimlenecek. Yoğun sisli bir haftaya başladık anlayacağınız.

Haftaya Hollanda seçimleri ile başlayacağız. 15 Mart çarşamba günü Hollanda seçmeni sandık başına gidecek. Başka zaman olsa, Hollanda’daki seçimlerden yapıldıktan sonra haberdar olurduk. Medyada üç kelime ile yer alırdı. Neymiş, ne olmuş sorularını hiç sormadan, bir göz atar geçerdik. Bu defa durum böyle değil. Bunun iki nedeni var. Birincisi kuşkusuz bizdeki referandum ile Hollanda’daki seçimlerin yakın tarihlere rastlaması nedeniyle kopan fırtına. Hadi bu da olur diyelim ama Hollanda siyasetçilerinin kaba güç de kullanarak bizim siyasetçilerimize uyguladığı müdahale, sergilediği tavır hiçbir şekilde kabul edilebilir nitelikte değil. Nitekim kabul edilmedi ve Türk siyasetinden sert tepki gördü. Bu tepki işi daha da büyüttü ve ısıttı. Sonuçta iki ülke arasında siyasi bağların dahi sorgulandığı bir noktaya gelindi. Nasıl olsa bu noktadan dönülür ama bu ne zaman olur, geriye kalan tortu ne kadar tatsız olur şimdiden kestirmek mümkün değil.

Hollanda seçimlerini ön plan çıkartan ikinci neden bizimle doğrudan ilgili değil. Kıta Avrupası ve giderek tüm batı dünyasında önemli yansımalar yaratma potansiyeli taşıyan bir seçim bu. İlk kez ABD Başkanı Trump tarafından herkesin ortasında yüksek sesle dile getirildi ama ulusal ekonomilerin koruma duvarları arkasında konumlandırılması siyaseti yeni bir yaklaşım değil. Avrupa’nın pek çok ülkesinde oldum olası bu siyasetin aşırı sağcı- ırkçı yandaşları var.

Hollanda’da da böyle bir parti var ve seçimlerde şimdi iktidarda olan merkez sağ parti ile çekişiyor. Kamuoyu yoklamaları iktidar ve ile bu parti arasındaki oy farkının çok azalmış olduğunu gösteriyor. Şimdilerde Hollanda bu gerilimi yaşıyor. Sonuçta büyük olasılıkla geride kalacak olan ırkçı parti seçim sürecinde eteğindeki bütün taşları döküyor, ortamı ısıtıyor ve merkez sağdaki iktidar partisini sıkıştırıyor. Bizimle olan gerilimin tırmanmasında bu sıkıştırmanın önemli rolü olduğu düşünülüyor. Hollanda seçiminin bir adım sonrasında, 23 Nisan’da Fransa’da genel seçimin birinci turu yapılacak. Le Pen’in benzer nitelikli ırkçı partisinin birinci turu ilk sırada geçmesi olasılığı var. Hollanda’daki parti seçim başarısı sağlarsa Fransa’dan başlayacak bir zincirle Avrupa aşırı sağının siyaset sahnesinde ağırlık kazanacağı düşünülüyor. Avrupa için hayati bir dönüm noktasını simgeliyor bu. Hollanda’nın durup dururken önem kazanmasının bir nedeni de bu. Hollanda seçimlerinin ardından FED sahne alacak. 15-16 Mart günlerinde FED’in açık piyasa komitesi toplanacak. Faiz düzeyi değerlendirilecek. Beklentiler bu toplantıda büyük bir olasılıkla FED faizi yükselteceği yönünde. ABD ekonomisinin doğru bir büyüme rayına oturduğu izlenimi veren gelişmeler var. En son açıklanan istihdam-işsizlik verileri ile ortalama saat ücreti verileri de bu izlenimi teyit ediyor. Dahası, bir süredir FED Başkanı Yellen ve öteki yöneticilerin yaptığı açıklamalarda da ABD ekonomisinde artık faizi yükseltme noktasına gelindiği görüşü hakim olmuş gibi görünüyor. Bu koşullarda faizin yükseltilmesi beklentisi adeta tavan yapmış durumda. Artık ezberledik. Her FED toplantısı öncesinde piyasalarda bir asabiyet oluşuyor. Dolar paritesi yükseliyor, faizler yukarıya doğru hareketleniyor. Bu defa da böyle oldu. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde kur ve faizler yükselme eğilimine girdi. Şimdi beklenti yayılıyor ve Aralık 2016’daki yükseltmeden sonra Mart ayında da FED’in 0.25 boyutunda bir faiz yükseltmesi yapacağı düşünülüyor. Hafta ortasında bu gerilimin sonucu alacağız.

FED’in olası faiz artırımının mana ve ehemmiyeti önemli. FED’in faiz artırımları bulaşıcı. Böyle bir artırım gerçekleşirse neredeyse herkese bulaşacak. Kendisine bulaştırmak istemeyenler kendi faizlerinde uyumlu bir artırım yapacak, yoksa piyasalar böyle bir düzeltmeyi dayatacak. Bunun ilk adayı da biziz. TCMB 16 Mart’ta, yani hemen FED’in arkasından, Para Politikası Komitesi’ni toplayacak. Bana kalırsa haftanın “esas oğlanı” bu. TCMB bir kez daha çapraz sıkışma konumunda kalacak. FED’in kararına ilaveten, hızlanan enfl asyon gibi faizin yükseltilmesini gerektiren gelişmeler var. Fazlasıyla yavaşlamış olan büyüme temposu ise faizin düşürülmesini gerektiriyor. Siyasetin de böyle bir düşüşten yana olduğu biliniyor. Bakalım “esas oğlan” ne yapacak.

Dedim ya, geri dönüp bakınca “Ne haftaydı ama” diyeceğimiz bir haftaya giriyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018