Ok yayından çıkmadan…

Levent AKBAY
Levent AKBAY AÇI KARŞI AÇI levent.akbay@dunya.com

Seçimin siyasetçilerin hareket tarzlarını sıra dışı olarak etkilediği muhakkak. Oy kaygısı tarafları daha çok ‘vermeye’ zorluyor. Beğenilmek, tercih edilmek arzusu çok daha net olarak ortaya çıkıyor.

Baksanıza herkes sizi kazanmaya çalışıyor. Bu günler dört-beş yılda bir yaşanan, pazarlık masasında oy kullananlar için elin kuvvetli olduğu kısa sürek güzel günler Kısa diyoruz çünkü sürdürülebilir değil.

Güzel diyoruz çünkü seçimden sonra kaçınılmaz gerçeklerle yüz yüze kalınacak. Çok da uzak olmayan bir seçimdi, ‘mazot 1,5 lira olacak’ sloganları atılıyordu. Olmadı… Çünkü vaatlerin arkasında durmak için ‘irade’nin yanında para gerekli. Tüm ‘verilenler’ gerçekleştiği takdirde para nereden bulunacak?

Devlet dediğimiz organizasyon parayı nereden bulur? Vergilerden. Yani verdikçe aldığının da artması gerekiyor. Aldığında ya da verdiğinde bir nedenle ani sıçramalar, ani düşüşler olursa, denge bozuluyor, istikrar tehlikeye giriyor.

Zaten ‘bütçe’ de bunun için yapılıyor. Vergi dahil gelirler yazılıyor, giderler yazılıyor. Hatta yasa ile ‘zapturapt’ altına alınıyor. Sonra bu hedeflere uymak için çaba gösteriliyor. İstediğini, istediğin kadar harcayamıyor, istediğini istediğin kadar toplayamıyorsun.

Paranın bittiği günler tekrar bir yasaya ihtiyaç duyup, gelirse gelir, giderse gider yeni hedefler koyuyorsun. Olmadı, bir hizmeti yerine getiremiyorsun. Hatırlarsınız ABD’de ‘hükümetin kapanması’, bazı kamu kuruluşlarının harcama yapamayacak duruma gelmesi, memurların eve gönderilmesi gibi gelişmeler yaşanmıştı. Onların derdi de bütçe, bütçenin harcama kısıtlarıydı.

ABD’nin başına gelen neden bizim başımıza gelmesin ki! Ders almadığımız da ortada. Genel olarak harcama yapmayı tercih eden siyaset mekanizması geçmişte bütçenin yüzde 15’i kadar ek ödenek kullanırdı. Krizler sonrası bu yöntem yasaklanınca bu kez yine Hazine tahvillerini aldırarak borçlanmaya devam etmeyi tercih etti. İçeriden böyle oldu, dışarıdan da farklı olmadı.

Sonucu enflasyon olsa da borçlanarak, harcayarak memnuniyet üretme çabası değişmedi. Seçim öncesi bütçe açığındaki sıçramalar da ‘kısa-güzel günler’ hatırına oluyor. Öyle olunca borçlanma zorunluluğu kemikleşiyor, maliyeti artıyor. Maliyet piyasalara yansıyor. Haliyle ‘yay yeni geriliyor’.

Üstelik derdimiz sadece TL değil, bir de döviz sorunumuz var. Rezerv, müdahale, rekabetçi kur, KKM filan derken bugünlerde ikili fiyat, üçlü fiyat, dörtlü fiyat diye terennüm ediliyor. Yay biraz daha geriliyor. Enflasyon sorunumuz var… Enflasyon düşüyor ama fiyatlar yine yukarıda kalıyor. İçerde faiz sorunumuz var. Biri düşük, biri yüksek...‘Neler oluyor, para nereye akıyor?’ diye tartışıyoruz. Fazla ithalat sorunumuz var, borç ödeme sorunumuz var, borç bulma sorunumuz var.

Biriktikçe doğal olarak yay daha da geriliyor. Bu kısa ve güzel günlerin biteceğini deneyimlerimizden öğrendik. Seçimi kimin kazanacağı ayrı bir tartışma konusu. Ancak seçimi kim kazanırsa kazansın ok yayından çıkmadan bu sürecin yönetilmesi, hem de iyi yönetilmesi gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Planlamaya geri dönüş 18 Eylül 2023
17. Madde 15 Eylül 2023
Asıl fren 2024’te… 13 Eylül 2023
Enflasyon birikirse!.. 06 Eylül 2023
Enflasyonda atalet 04 Eylül 2023
Kepenkler kapanmasın… 01 Eylül 2023