Özgürlük ve gelişmişlik

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Ülkemizde efsanelere ilgi fazladır. Bunların bazıları halkımız tarafından, bazıları da ülkeyi yönetenlerce üretilmiştir. Efsanelerle üretilen malumatların bir kısmı da genel kabul görmenin ötesine geçmiştir. Hele ekonomiye ilişkin efsaneleri burada sıralamaya kalksak bu köşeye sığmaz.

Her Türk vatandaşı ülkesinin kalkınmasını ister. Kalkınma ile büyüme arasındaki farkı pek bilmese de yollar, barajlar, okullar, otomobiller, gökdelenler onlar için kalkınmışlık göstergesidir. Daha çok kalkınmak için ise formülü hazırdır: “Batının bilimini, teknolojisini alacaksın, diğer batı değerlerini dışarıda bırakacaksın”. Halk buna inanır iken, politikacılar, bürokratlar da bu efsaneye sıkı sıkıya sarılırlar. Böylece hem batılı olunacak, hem de batının çürümüşlüğünden (ne ise bu çürümüşlük) uzak durulacak. Bu mantığa göre, bilim ve teknoloji adeta mahallenin manavında satılan bir maldır diyebiliriz.

Bu mantık nedeni ile, Osmanlının hatasına Türkiyeli de düşüyor. Çünkü bilim ve teknoloji manavdaki mal değil ve öyle birden bire üretilmiyor. Bilim ve teknolojinin varlığı, sürekliliği için ortam gerekiyor. Bu ortamın da birinci şartı özgürlük. Siyasal olarak özgürlüğü kısıtlanmış ülkelerde, ekonomik özgürlük sağlansa da, kalkınmak ya mümkün olmuyor, ya da kalkınmada küçük bir adım atmak için bile uzun bir süre gerekiyor, maliyeti yüksek oluyor. 

Almanya ve Polonya komşu, Fransa ile İspanya yine komşular. Üstelik bu ülkelerin  tümü AB üyesi ülkeler. Fakat aralarında gelişmişlik farkı var. Peki neden? Biraz geriye gidelim, 1974’de Türkiye Kıbrıs’a çıkarma yaptığında Yunanistan’ı albaylar Cuntası yönetiyordu. Çıkarma Yunanlıların Cuntayı devirmesini sağladı. Yunanistan hızla ayağa kalktı, AB üyesi oldu. Türkiye ise darbeler, post darbeler sürecinden geçti, kimi zamanlarda sivil iktidarlar darbe dönemini aratmadı. Bu farklılık nedeni ile Yunanistan’da 2007/2008 krizine rağmen, kişi başına düşen gelir (OECD satın alma gücü paritesine göre) 25.586 dolara yükseldi, ülke İnsani Gelişmişlik Endeksinde 29. sırada (UNDP, Human Development Report, 2013) yer tuttu.  Türkiye’de ise kişi başına düşen gelirde (yine aynı kaynaktan ve SGP’ne göre) 18.315 dolarda, İnsani Gelişmişlik Endeksinde ise 90. sırada kaldı. 
Bu ülkeler neden farklı sorusunun yanıtı iki kavramda gizli; özgürlük ve kurumsal yapılanma. Özgürlükler bir bütün, ekonomik özgürlük olsun, politik özgürlük olmasın ya da vice versa. Bunların hiçbiri gelişmişliğin yolunu açmıyor. Çünkü özgür olmayan toplumlarda şeffaflık olmuyor, hukukun üstünlüğü kurulamıyor, bunlarda olmayınca gelişmişlikte yerinde sayıyorsun. Polonya Almanya’dan, Fransa İspanya’dan, Yunanistan Türkiye’den daha önce özgür oldukları için kurumsal yapılarını oturttular, kalkındılar, geliştiler. 

Aslında bugün farklı bir yazı yazacaktım. Fakat perşembe sabahı gazetelerde şu haberi okuyunca bu konuya daldım. İşte haber:

“Ankara 10’uncu Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararına göre polis, 13-27 Şubat tarihleri arasında Çankaya, Altındağ, Keçiören, Mamak, Yenimahalle ve Pursaklar ilçelerinde genel arama yapabilecek. Ankara Emniyet Müdürlüğü valilik kanalıyla 12 Şubat 2014’te asayişin sağlanması için 6 ilçede 15 gün süreyle kişilerin üstleri, araçları ve özel evraklarının önleme amaçla aranabilmesi için başvurdu. Emniyet talebin gerekçesinde, “Milli güvenlik ve kamu düzeninin, genel sağlık ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silah, patlayıcı madde veya eşyanın tespiti amacıyla, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca doğabileceğine” dikkat çekti”.

Hadi kalkının bakalım, nasıl kalkınabilirseniz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019