Petrol savaşları

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF dunyaweb@dunya.com

Petrol fiyatlarındaki gerilemenin şaşkınlığı devam ediyor. Özellikle, Ortadoğu’daki istikrarsızlık ve devam eden terör olaylarına rağmen fiyatların azalması alışılmadık bir durum. Konunun uzmanları arasında buna anlam veremeyenler ve nedenlerini anlamaya çalışanlar az değil. ABD’de galonu (yaklaşık 3.8 litre) bazı eyaletlerde 2 dolara kadar gerileyen fiyatlar, son dört yılın en düşük düzeyinde. Sadece hazirandan bu yana fiyatlardaki düşüş yüzde 20. Halk durumdan memnun olsa da, yüksek maliyet-düşük fiyat dolayısıyla kâr marjları azalan Amerikan petrol şirketleri memnun değil. Daha önceleri fiyat azalmalarına karşı anında cevap veren, dünya petrol üretiminin yüzde 40’ını sağlayan Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı (OPEC), bu defa rahatsız görünmüyor. Beklentiler, OPEC’in fiyatlardaki düşüşü önlemek için şimdilik bir adım atmayacağı yönünde. 

Peki, OPEC neden üretimi kısmıyor? Bunun, Amerika’nın artan petrol üretiminden ve arz fazlasından kaynaklandığını düşünenler olduğu kadar, kuruluş içindeki anlaşmazlığa ve ekonomik büyümedeki yavaşlamaya bağlayanlar da var. Hatta bazıları, İran ve Rusya’yı zayıflatmak için Amerika ve Suudi Arabistan arasında gizli bir anlaşma olduğu, fiyatlardaki düşüşe bundan dolayı müdahale edilmediği düşüncesinde.
***
The Economist’in 26 Ekim 2014 tarihli sayısında “Düşük petrol fiyatlarının kazanan ve kaybedenleri” başlıklı yazıda, Amerika ve dostlarının fiyatlardaki düşüşten kazanacağı, karşıtlarının ise kaybedeceği ileri sürülüyordu. Amerika’nın kazançlı çıktığı yönünde emareler mevcut. Fiyatlardaki gerileme, tüketime dayalı Amerikan ekonomisinde harcamaları artırarak büyümeye destek oluyor. Ancak, ABD’nin yakın dost çevresi içinde yer alan Avrupa ülkelerinin gelişmelerden nasıl etkileneceği henüz belli değil. Avrupa’da büyüme hızlanabileceği gibi, hedefin altında seyreden enflasyon petrol fiyatlarındaki gerilemenin etkisiyle deflasyonu da tetikleyebilir. Batı karşıtı ülkeler arasında yer alan Çin kârlı çıkanların başında. Fiyatlardaki düşüşten istifade eden Çin stoklarını artırıyor, Çin’in bu yılın başından eylül ayına kadar geçen sürede günlük petrol alımı ortalama 460 bin varil. Uluslararası Enerji Ajansı’nın tahminine göre, Çin 2030’a kadar petrol tüketiminde ABD’nin önüne geçecek. Dünya petrol üretiminde üçüncü sırada yer alan Rusya dışında, İran ve Venezuela da olumsuz etkilenen ülkeler arasında. Ekonomik büyümenin yavaşladığı Rusya’da enflasyonun bu yıl yüzde 9’u geçeceği tahmin ediliyor. Batı’nın uyguladığı ekonomik yaptırımlar ve azalan petrol gelirlerinden dolayı Rusya’nın, önümüzdeki yılda resesyona girmesi ihtimali yüksek.
***
Ekonomilerdeki gelişmeler tek bir nedene bağlanamasa da, geçmişte petrol fiyatlarındaki artışların
resesyonlardaki payı önemli olmuştur. Petrol gibi temel ürünlerin fiyatlarındaki değişmeler, ekonominin diğer sektörleri dışında istihdamı da etkiliyor. Amerika’da 1973’ün sonunda 2 dolar olan petrolün varil fiyatının 1980’in Temmuz’unda 32 doları aşması, sadece harcamaları etkilememiş; o zamana değin büyük arabalara alışkın halkın daha ekonomik olanlara yönelmesi otomobil sektöründeki istihdamın azalmasına ve yapısal işsizliğe yol açmıştı. Petrol fiyatlarındaki artış, tüketim ve yatırım harcamalarını olumsuz etkileyerek resesyon riskini artırıyor. Fakat, azalan fiyatların etkisi konusunda ekonomiler şimdiye kadar ciddi bir tecrübe yaşamadı. Cevabı merak edilen soru; petrol fiyatındaki gerileme dünya ekonomisinde büyümeyi hızlandıracak mı, yoksa yeni bir resesyona mı yol açacak? FED, Amerikan ekonomisinde bir deflasyon riski görmediğini açıkladı. Yetkililer, azalan petrol faturasından kaynaklanan gelir artışının tüketimi artıracağından emin. Hatta son aylarda artan otomobil satışlarını buna bağlayanlar da var. Avrupa’da ise durum karışık.

Fiyatlardaki azalma ECB’nin işini daha da zorlaştırıyor. Öte yandan, Türkiye gibi petrol ithal eden ülkeler açısından olumlu dış şok olarak nitelendirilen fiyat düşüşlerinin büyüme üzerinde normal şartlar altında olumlu etki yapması beklenir. Tahminler, Türkiye’de büyüme hızının artacağı yönünde. Tahmin doğru çıkabilir. Ancak, büyüme hızının sürekliliği yapısal reformların gerçekleştirilmesine bağlı. Vergi reformu bunların başında geliyor.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016