Popülist siyaset, müdahaleci ekonomi

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Trump dünyanın ipini çekecek dedim ya. “Yok canım” diye tepki geldi. Bu tür kuşkucu tepkiler haklı da olabilir. Benim de aklımda birkaç soru var doğrusu. ABD’nin dışa açıklık boyutu bunlardan birisi. ABD’nin ihracat ve ithalat toplamının GSYH’ya oranı yüzde 28. Diline doladığı ülkelerde dışa açıklık ise Meksika’da yüzde 72.8, Kanada’da yüzde 65.4, Çin’de ise yüzde 40.7. Yani ABD tartıştığı ülkelere kıyasla çok daha kapalı bir ekonomi. Dışarıdan bir zarar gelecekse sanırım bunun dozu ABD’de en düşük düzeydedir. Kavga etmeye değmez yani. Trump’ın kapıştığı ülkelerin ABD ticareti içindeki ağırlıkları da görece küçük sayılır. Örneğin, ABD’nin Meksika’dan ithalatı toplam ithalatının yüzde 13.5 kadar. Çin’den yapılan ithalatın oranı ise son yıllarda yüzde 20’nin üstüne çıkabilmiş. Yani bu ülkelerden yapılan ithalat ABD ekonomisini çok rahatsız edecek, radikal önlem alınmasını gerektirecek düzeyde değil. Öte yandan, ABD’nin bu çekişmeyi sonuna kadar götürebilmesi de zor görünüyor. Bunun nedeni de ABD’deki görece yüksek dış borç yükü. Kısacası, bu ip çekme işinde ilk sırada gelen Çin’e olan borcuna bakılırsa, Trump’ın pek öyle ip çekecek halde olmadığı düşünülebilir.

Bütün bunlar göz önüne alınırsa, Trump’ın sağa sola bulaşmasının arkasında başka bir neden aramak gerekir diye düşünüyorum. Bana kalırsa bu işin arkasındaki temel motif ip çekmekten çok yeni bir müzakere patikası açmak, uluslararası ticarette yeni bir avantaj sağlamak olabilir. Kendi adıma bu günün dünyasında buna uygun bir iklimin gelişmekte olduğunu düşünüyorum.
Küreselleşmenin hızlanmasıyla birlikte 1970’lerden itibaren uluslararası ticareti düzenleyen kural ver kararlar dizisinin yeni ve daha radikal bir liberal düzlemde yeniden tanımlanıp, devreye sokulmaya başladığını biliyoruz. Mal ve hizmetlerin yer kürede serbestçe dolaşmasının yanı sıra sermayenin de serbest dolaşımı benimseniyor, hatta günümüzde sorun haline geldiği gözlenen işgücünün serbest dolaşımı için de kapı aralanıyordu. 1990’larda iyice hızlanıp, yaygınlaşan bu süreç 2008 krizinden sonra sıkıntılı bir darboğaza girdi. Büyümenin iyice yavaşladığı bütün ülkelerde üretim ve istihdamın gerilediği bir dönem başladı. Küreselleşmenin zaten aşındırdığı refah devletini sürdürmek neredeyse olanaksız hale geldi. Yaygın bir refah sağlamayan küreselleşmeye ve liberal biçimlendirmeye tepkiler yoğunlaştı. Bu arada ekonomileri yeniden büyüme rayına oturtabilmek için hemen bütün ülkelerde parasal gevşeme ve fiskal destek uygulamaları başladı. Makro düzlemde etkili olan bu uygulamalar mikro ölçekteki sorunları çözemedi. Çözüm için firma ya da üretim alanı boyutunda müdahale edilmesi, destek sağlanması gerekiyordu. Oysa, liberal düzen ve küresel rekabet kurgusu bu tür desteğin uygulanabileceği alanı fevkalade daraltmıştı.

Bu ortamın mazlumu küçük ve orta boylu şirketler oldu. Liberal düzen ve bunun ürünü olarak kabul edilen küreselleşme de düşman haline geldi. Bu sadece ABD’ye ya da Trump’a has bir gelişme değil. Hemen her yerde, ama daha çok gelişmiş ülkelerde, özellikle de Avrupa da, ideolojik bir karşıtlık gelişti. Bu karşıtlık siyasi alanda popülizm ekonomide de müdahaleci- korumacı düzenlemeler şeklinde biçimlendi. Herkesin kendi evine dönmesi, başkasına sağladığı imkanları kısması gerektiği anlamına geliyordu bu.

Başından beri Trump’ın temelde kar peşinde koşan bir iş adamı olduğunu, zihinsel biçimlenmesinin tek boyutlu olarak bu yöne odaklandığını, bu yönde tüm imkanları kullandığını en azından bu tür iştahının yüksek olduğunu söylüyorum. Ticaret savaşları olarak tanımlanan son sürece de aynı güdüyle sarıldığını düşünüyorum. ABD üreticilerinin aleyhine olduğunu düşündüğü her türlü engeli olabilecek en kaba biçimde aşmaya girişmekte de tereddüt etmiyor. Küreselleşmenin geldiği noktadaki popülist müdahalecilik ortamı bu tür siyasetçilerin sahneye çıkmasına ve etkili olmasına imkan veriyor. Sanırım şimdi böyle bir döneme gidiyoruz.

Küreselleşmenin epey zemin kaybettiği, demokratik güçlerin geri plana kaydığı, ekonomiye iç ve dış müdahalelerin arttığı ve bunun ürünü olarak da ekonomilerin içe kapanıp, yavaşlayarak küçüldüğü bir dönem olacak bu. Hazırlıklı olmakta fayda var diye düşünüyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018