Referandum belirsizlikleri ortadan kaldırmış değil

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

3 hafta önce yazdığım yazıda piyasalardaki 16 Nisan sonrasında ekonominin otomatik olarak düzelme yoluna gireceği yönündeki beklentinin gerçekçi olmadığı iddiasında bulunmuştum. Nitekim, belki biraz erken ama 3 gün geçmiş olmasına rağmen piyasalarda olumlu yönde belirgin bir hareket gözlemlenmiyor. Belki bunda yapılan itirazlar ve YSK’nın aldığı kararlar nedeniyle referandum tartışmalarının bir süre daha devam edecek olmasının da etkisi var. Ancak bunlar hiç de beklenmedik gelişmeler değil. (Aynı yazıda şöyle de bir yorumda bulunmuştum: “Referandumun sonucunun son derece küçük bir farkla belirleneceği muhakkak. Halbuki (eğer “evet” çıkarsa) bir ülkenin siyasi sisteminde böyle radikal bir değişikliğe çok daha geniş bir konsensüs ile karar verilmesi gerekir. Oylarda ortadan ikiye bölünmenin toplumda bazı çatlaklar meydana getireceği bariz.”)

Referandum öncesinde “evet” sonucunun özellikle uluslararası portföy yatırımcıları açısından olumlu değerlendirileceği iddiası gündemdeydi. Ancak, ne kur sepetinde, ne tahvillerde, ne de borsada anlamlı bir değer kazanımı söz konusu değil. Bu durumda Sn. Erdoğan’ın referandum sonrasındaki konuşmasındaki sert üslubun etkisi olmadığı söylenemez. Böylece, kimse kusura bakmasın ama daha birinci dakikadan itibaren Başkanlık sisteminin netameli unsurlarından birine de maruz kalmış olduk. O da ülke yönetiminin tek kişiye devrediliyor olması nedeniyle o kişinin söylemlerinin piyasalarda daha da önem kazanacak olması. (Bir ülke ile ilgili siyasi ve ekonomik analizleri bir kişinin üzerinden yapmak belki çok da doğru değil. Ancak “başkanlık sistemi” ister istemez bunu gerekli kılıyor. Denge ve denetim mekanizmalarının (checks and balances) çok güçlü olduğu bir ABD’de bile Trump’ı denklemin içine sokmadan bir analiz yapmak imkansız.)

Sn. Erdoğan’ın idam cezası konusunu gündemde tutması da piyasalar tarafından bir başka risk unsuru olarak algılanıyor. Evet, AB ile ilişkilerimiz hep sorunlu oldu. Bugünkü konjonktürde ağzımızla kuş tutsak bile AB’ye girmemiz imkansız. Ancak AB gene de bizim için önemli bir çıpaydı. Müktesabata uyum çalışmaları ülkemiz mevzuatının modernleşmesi açısından önemli bir kriterdi. Zaten yeni siyasi sistem AB tarafından (doğru veya yanlış) anti-demokratik bulunuyor. Bir de “idam yasası”nın yeniden uygulamaya geçirilmesi AB ile üyelik müzakerelerinin sonlanması anlamına gelecek. Ayrıca, gümrük birliği anlaşmasının yenilenmesi sürecinde de karşımızda daha sert ve tavizsiz bir AB bulabiliriz. Fitch ise referandum sonrasında yayınladığı açıklamada artık 2019 Kasım’ına kadar bir seçim olmayacak olmasını yeniden ekonomiyi öncelleyen politikalara geri dönüş fırsatı vermesi açısından olumlu bulmuş. Ancak, şimdiden kulisler milletvekillerinin 2 senelik emekliliğe hak kazanma periyodunun hemen sonrasında bir erken seçim ihtimali olduğundan söz etmekte.

Fitch’in bir başka yanılgısı da maliye politikasında daha genişleme imkanı olduğu yönündeki görüşü. Açıkçası son gelen bütçe rakamları böyle bir imkanın varlığını ortaya koymaktan çok uzak. Eğer ilk 3 aydaki bütçe trendi tüm seneye sarkarsa bütçe açığının 100 milyara tırmanması bile imkan dahilinde. Fitch böyle bir öngörüde bulunurken son 6 ayda uygulamaya konulan genişlemeci tedbirlerin (çeşitli vergi ve istihdam teşvikleri, kredi garanti fonunun 250 milyara yükseltilmesi, kamu bankalarının hızla artan kredileri, bütçe-dışı garantiler vs.) kümülatif birikimini de hiç dikkate almamış gözüküyor. Ayrıca bu alınanlar salt referanduma yönelik ve sonrasında musluk kısar gibi kısılacak tedbirler değil, bizatihi ekonomiyi yüzdürmeye yönelik tedbirler. Tabii, bir de bütün bu genişlemeci tedbirlerin enfl asyon dinamikleri üzerindeki son derece menfi etkisini de gözden kaçırmayalım. Ayrıca, unutmayalım ki diğer çıpaları yitirdiğimiz bugünlerde maliye politikası disiplini kalan son çıpamız ve bunu da kaybetmememiz gerekiyor. Kısaca Fitch’in görüşüne katılmak mümkün değil.
Görüldüğü gibi, referandumun atlatılmış olması ekonomide düzlüğe çıktığımız anlamına hiç gelmiyor. Evet, referandumla belki bir belirsizlik ortadan kalktı. Ancak, piyasalara, yatırımcılara ve tüketicilere gerekli güveni ve yatırım iklimini kim ve nasıl sağlayacak, sorusu gündemi meşgul etmeye devam edecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019