Resesyon çanları çalıyor mu?

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF dunyaweb@dunya.com

2016 tüm ekonomiler için zor geçecek. Amerika ve Çin’deki gelişmelerin özellikle gelişmekte olan ülkeleri etkilemesi bekleniyor. Çin’le ilgili olarak IMF’nin açıklamaları, fazla endişe edilmemesi; ekonomide görülen iniş ve çıkışların yatırım ve ihracata dayalı büyüme modelinden, tüketim ve hizmetler sektörünün ağırlıklı olduğu bir ekonomik yapıya geçmenin doğal sonucu olduğu. Öyle de olsa, başta Amerika olmak üzere tüm dünya durumdan tedirgin. Geçtiğimiz ay faizleri arttıran FED’in önümüzdeki dönemdeki para politikasında Amerikan ekonomisindeki gelişmeler öncelikli öneme sahip olmakla birlikte, dünya ekonomisindeki gelişmeler de haliyle dikkate alınacaktır. Zaten, FED’in açıklaması da bu doğrultuda. Amerikan Çalışma Bakanlığı’nın geçen hafta yayınlanan raporunda tarım dışı istihdamın Aralıkta 292,000 arttığı, buna karşılık işsizlik oranının yüzde 5’te kaldığı bilgisine yer verilmiş. 7.9 milyon olarak açıklanan işsizlerin sayısında da bir değişme yok. Toplam işsizlerin yüzde 26.3’ünü oluşturan uzun dönemli işsizlerin sayısı ise 2.1 milyon. İstihdam artışı inşaat dışında ağırlıklı olarak hizmetler sektöründe gerçekleşmiş. 

★★★ 

FED başkanı Yellen yakın geçmişte, faizlerde değişiklik için işsizlik oranı dışında işgücüne katılım oranı ve ücretler gibi ekonominin istikrarını yakından ilgilendiren başka göstergelere de baktıklarını söylemişti. Peki, bu göstergelerde bir iyileşme mi oldu da FED faizleri arttırdı? İşsizlik oranı ekonominin durumunu gösteren değişkenlerden sadece biri. İşsizlik oranı, işgücüne katılım oranı, ücretler ve gelir bölüşümü gibi göstergelerle birlikte ele alındığında bir anlam ifade ediyor. Bu üç gösterge de Amerika’da iyi değil. Clinton yönetiminin çalışma bakanı Robert Reich 2016 için iyimser tahminlerde bulunmamış. What to expect from the U.S. Economy in 2016-Hint: Does the word ‘recession’ ring a bell?” (2016’da Amerikan ekonomisinden beklenen-İpucu: resesyon çanları çalıyor mu?) başlıklı yazısında Reich bakın ne diyor: “Sorun yapısaldır; ekonomide üretilen mal ve hizmetleri satın almaya yetecek talep yok. 

Tüketim harcamalarının gayrisafi yurtiçi hasılanın hemen hemen yüzde yetmişini oluşturduğu ülkede halkın, bozulan gelir dağılımından dolayı ekonomiyi destekleyecek gücü kalmadı. Enflasyona göre düzeltilmiş ortalama ücret 2000 yılındakinin yüzde 4 altında. Aralarında yüksek eğitimlilerin de yer aldığı genç nüfusun ücretlerindeki gerileme sürüyor. Yuva kurma hayalleri suya düşen gençlerin aileleriyle birlikte yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmaları nedeniyle mal ve hizmetlere olan talep daha da azalıyor. 

İşgücüne katılım oranı son 40 yılın en düşük seviyesinde. İç talepteki gerilemenin ihracatla da kapatılması mümkün değil. Avrupa ekonomileri resesyonun eşiğinde, Çin’de ve diğer gelişmekte olan ülkelerde büyüme yavaşlıyor. Yatırımlar da günü kurtarmayacak; zira yeterli tüketim talebinin olmadığı bir ülkede şirketlerden yatırımlarını arttırmaları beklenmemeli. Bütün bunlara yakın gelecekte iç ve dış siyasetteki belirsizlikler de eklendiğinde 2016’da yatırımlar azalırsa şaşırmam. Hükümet talebi azaltmak yerine arttıracak politikalara yönelseydi iyimser olabilirdim. FED ortada enflasyon belirtisi olmadan faizleri yükseltti.” 

★★★ 

Reich’in görüşleri böyle. Benzer görüşler, Nobel ödüllü iki iktisatçı Paul Krugman ve Joe Stiglitz tarafından da zaman zaman dile getirilmişti. FED açıklamasında enflasyonun orta vadede hedeflenen yüzde 2 oranına yaklaşacağı belirtilerek; faiz artışının ekonomik koşulların izin verdiği ölçüde tedrici olarak yapılacağı görüşüne yer veriliyor. Yazının başlığındaki soruya dönersek; resesyon riski ortadan kalkmış değil. Amerika gibi tüketim harcamalarının gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde yetmişini oluşturduğu bir ülkede en az istihdamın artması kadar ücretler de önemli. Ücretler yerinde saydığı, gelir bölüşümünün bozulduğu; zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olduğu bir ekonomide büyümenin sürekliliğini sağlamak zor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016