Riskler, TCMB ve faiz

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Son yıllarda tam bir risk bombardımanı altındayız. Bunların önemli bir kısmı dışımızdan geliyor. İçeride kendi söylem ve eylemimizle ürettiğimiz riskler de var. Türkiye’nin hem coğrafi konumunun hem de tarihsel bağlarının çizdiği riskli bir bölgede olduğunu biliyoruz. Özellikle güneyimizdeki bölge hem siyasi hem de ekonomik risk kaynağı. Burada yaşanan sürtüşme ve çatışmalar bizi de içine alıyor. Siyaseten ittifaklarımız ve bağlantılarımız bundan etkileniyor. Ekonomik olarak da iktisadi kararları etkiliyor bu riskler.

Bunun ötesinde kendi içimizde üreyen risklerimiz de var. Ekonomimizin tarihsel yapılanmasında zaten risk unsurları var. Bunun ötesinde bizde siyaset de eylemi ve söylemiyle risk üretiyor. Bu riskler yaşamın her alanında etkili oluyor. Bu alanlardan birisi de ekonomi. Özellikle son yıllarda içimizde ya da çevremizde oluşan gelişmelerden üreyen riskler ya da risk algıları kaynak kullanımı ve üretim süreçlerimiz üzerinde adeta ipotek tesis etmiş gibi. Riskler yükseldiği zaman riskten kaçma eğilimi güçleniyor, harcamalar erteleniyor, uzun dönemde sonuç verecek harcamalardan(yatırımlardan) kaçınılıyor. İhtiyat motifi iktisadi kararlara egemen oluyor. Biz ve çevremiz sakinleştiğimiz zaman riskler geriliyor, risk algısı gevşiyor ve ekonomik hayat biraz daha normale yaklaşıyor. Risklerin gerilediği, ekonominin normale dönüldüğü algısı güçlendikçe kararlar gevşiyor, davranışlar da daha harcama ve yatırım dostu bir noktaya kayıyor.

Bu çizdiğim tablonun somut bir örneğini son sıralarda içeride ve dışarıda gelişen olaylarda görebiliriz. Küresel ölçekte siyasette bir gevşeme, rahatlama olduğunu söylemek mümkün. Geçtiğimiz yıllarda yoğunluğu görece yüksek olan terör olayları ve sıcak çatışmalarda bir duraklama var. En azından bunlardan ekonomilere yansıyan gerilimler ivme kaybetmiş gibi görünüyor. Risk algısındaki olumlu yönlenme sonucunda özellikle gelişmiş büyük ekonomilerde ekonomik kararlar üzerindeki risk baskısının gerilediği, harcamaların hızlandığı ve yatırımların yoğunluk kazandığı gözleniyor. Bu ülkelerde uzun süredir devam eden durgunluğun aşıldığına dair işaretler de çoğalıyor.

Bunların tümünün ve aynı boyutlarda bizde ve yaşadığımız çevremizde de yaşandığını söylemek zor. Bütün bölge bu gelişmelerin biraz kıyısında kalmış gibi görünüyor. Bu coğrafyada da terör ve çatışmanın hacim ve hız kaybettiği söylenebilir. Ancak bölge dışındaki gelişmelere kıyasla cüce kalan bu gelişmeler ne risk algısında hacimli bir gerileme ne de iktisadi kararlarda ciddi bir rahatlama yaratmış değil. Türkiye bunun önemli bir örneği. Bizde de olumlu gelişmeler var.

Ancak bunlar uzun süredir yerleşik ve sürdürülebilir bir konuma erişemiyor. İçeride ve/veya dışarıda gelişen olaylar olumlu gelişmelerin süreklilik kazanmasını engelliyor. Büyümemiz biraz hızlanır gibi oluyor, ardından tekrar potansiyelin altına geriliyor. İşsizlik yüksek ve bu nokta etrafında bir katılaşma olduğu gözleniyor. Aynı şeyi enflasyon için de söylemek mümkün. Kısa dönemli finansal kararlara bakarsanız hala risk algısının baskısı altında. Neredeyse günü birlik rahatlamaların ardından yeni bir gerginlik finansal göstergeleri yukarıya itiyor. Ekonomideki yorgunluğu aşmak pek mümkün olmuyor.

Son gelişmelere bir bakın. Güneyimizdeki bölgede DAEŞ saldırganlığı gerilemiş olmasına rağmen henüz risk algısını değiştirecek bir rahatlama yok. Tersine, bölge coğrafyasında genel bir sessizlik gelişirken sıcak çatışma potansiyeli sınırımıza dayanmış durumda. Askeri hareketlilik tırmanıyor. Söylemde de rahatlamış değiliz. Dört yanımıza sert söylemlerle ver yansın etmeye devam ediyoruz. Bir süredir devam eden “bir gece ansızın gelebiliriz” söyleminin düşman üzerinde nasıl bir etki yarattığını bilmiyoruz ama risk algısına tavan yaptırdığı aşikar. İçeride yıllardır sürüp giden “sürekli seçim” iklimi de hala peşimizi bırakmış değil. Bu iklimde siyasi söylem ve eylem daha da sertleşerek devam ediyor.

Şimdi bütün bunları üst üste koyun ve düşünün. Risk algısının finansal fiyatlar ve ekonomik kararlar üzerindeki baskısının sonlandığını söyleyebilir misiniz? Sizi bilmem ama Merkez Bankası söyleyemiyor. Dün yapılan PPK toplantısında TCMB yine faizi değiştirmedi. Bunu kendi meşrebinize göre yorumlayabilirsiniz. Ama Merkez’in “bu riskler böyle devam ettiği sürece faizi indirmek intihar gibi olur” dediğine ben eminim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018