Seçim sonrasının beklentilerinde niye kur artışı ilk sırada?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

31 Mart seçiminin siyaseten en çok merak edilen iki sonucu var:

Birincisi her ne kadar Cumhurbaşkanı seçimiyle bire bir kıyaslama yapılamayacaksa da ittifakların oy oranının nasıl değiştiğine bakılacak. Bu çerçevede en çok merak edilen de tabii ki Cumhur ittifakının çoğunluğu kaybedip kaybetmeyeceği olacak.

İkincisi dikkatler Ankara ve İstanbul'u hangi ittifakın kazandığına çevrilecek. Bu iki kenti birden kazanan ittifak büyük olasılıkla Türkiye genelinde de önde olacak.

Ankara ve İstanbul'u Cumhur ittifakı kazanırsa bu ittifak çok büyük olasılıkla Türkiye genelinde de üstünlüğünü koruyacak.

Bu iller Millet ittifakına geçer, ama Cumhur ittifakı Türkiye çoğunluğunu korursa bu ittifak ciddi bir sarsıntı yaşar ama devam eder.

Ve taşları yerinden oynatacak son olasılık; Millet ittifakı Ankara ve İstanbul'u kazanır, Türkiye genelindeki oy oranında da çoğunluğu elde ederse çok şey değişir.

Ekonomi ve döviz kuru

Herkes kendince bir tahminde bulunuyor; kimi gönlünden geçeni tahmin olarak dile getiriyor, kimi daha gerçekçi yaklaşıyor. Ama sonuçta herkes dönüp dolaşıp ekonomiye geliyor; seçimden sonra ekonomide nelerin değişeceği, değişmesi gerektiği üstüne kafa yoruyor.

Elimizde somut bir veri yok tabii ki ama gözlemlerimiz bize seçimden sonra en çok döviz kurunun ne olacağının merak edildiğini gösteriyor.

Yaygın kanı, döviz kurunun seçimden sonra fırlayıp gideceği yönünde.

Vatandaş da böyle düşünüyor, şirketler de... Ama bu kez yalnızca düşünmekle, tahmin edilmekle kalınmıyor, bir anlamda bu tahminin "gereği" de yerine getiriliyor. Hem vatandaşlar, hem şirketler döviz topluyor.

Son üç yılın ocak ve şubat ayları ile martın ilk haftasındaki döviz tevdiat hesabı artışına bakalım...

2017'de 10 Mart'a kadar vatandaşların döviz hesapları 1.2 milyar, şirketlerin 665 milyon dolar artmış.

2018'de 9 Mart'a kadar vatandaşın döviz hesabında 1.6 milyar, şirketlerin hesabında 1.5 milyar dolar artış olmuş.

Geliyoruz bu yıla. 8 Mart'a kadar olan dönemde vatandaşın döviz tevdiat hesabında 6.6 milyar, şirketlerin hesabında 2.7 milyar dolar artış gerçekleşmiş.

Bunlar, bankalara yatırılan tutarlar. Yastık altına giden tutarı bilme şansımız hiç yok tabii ki.

Döviz kurunda düşüş olacağını bekleyen döviz alıp stoklar mı?

İyi de, vatandaş ve şirketler döviz kurunda neden belirgin bir hareketlenme bekliyor olabilir?

Tamam kur artışını her dönem bekleyen vardır, enflasyon oldukça kur da yükselecektir, bu normaldir de, bu kez seçim sonrasının en başta gelen beklentisi neden kurun çok hızlı yükseleceği?

Kurla ilgili iki yönlü bir hareket beklentisinden söz etmiyoruz; dikkat! Hızlı bir artış üstünde duruluyor genellikle.

Kurda enerji birikmesi mi var?

Yazımız ekinde bir grafiğe yer veriyoruz. Bu grafikte ay ortalaması itibarıyla dolar kuru yer alıyor. Mart ayı tabii ki ilk 20 günün verisini gösteriyor.

Dolar kuru geçen yılın kasım ayından bu yana son beş aydır adeta sabit.

Dolar sanki 5.25 ile 5.40 arasına sıkışmış gibi. Bu durum biraz da "enerji birikmesi" gibi yorumlanıyor.

Vatandaş bunu gözlemiyor olabilir mi? Kurun seçim öncesinde özellikle düşük tutulduğu, düşük tutulmaya çalışıldığı düşüncesi hakim. Vatandaştan bunun nasıl yapıldığı sorusuna pek yanıt alamıyorsunuz ama bu yargı oluşmuş durumda.

Merkez Bankası'nın döviz depo uygulamasının etkisiyle ve kamu bankalarının tüm olanaklarının zorlanması yoluyla döviz üstünde bir baskı sağlanmaya çalışıldığı ekonomi çevrelerince de dile getirilen bir görüş.

Durgunluk-kur artışı bağlantısı

Eski bir bürokrat dostum dün bu konuda sohbet ederken Türk halkının kafasında yer eden bir bağlantıya dikkat çekti:

"Türkiye çok ciddi bir durgunluk yaşıyor ve bu tüm kesimleri etkiliyor. Ücretle geçinen ve işini kaybetmeyenler neyse de özellikle küçük esnaf ve küçük sanayici işlerin her kötü gittiği dönemin sonunda bir devalüasyon şoku yaşadığı için bu bilinçaltına işlemiş durumda. 1994'te bunu gördük, 2001 krizinde gördük. Şimdi de işler kötü gidiyor ve bunun sonunda bir devalüasyon geleceği algısı giderek hakim oluyor. Yani kur artışı beklentisinin psikolojik boyutu çok fazla..."

"Biraz faiz kaybım olur, o kadar"

TL birikimini kurda tırmanış yaşanacak düşüncesiyle dövize çevirme niyetinde olanların görüşleri de ilginç. Bakın bir tasarruf sahibi ne diyor:

"Mevduat faizi yüzde 20'nin altına indi. Enflasyon kadar bile faiz yok. Zaten param bankada bir ay vadeli duruyor. Aylık faiz net yüzde 1.5 kadar. Dönerim dövize, kur yükselirse kâr ederim, yok yükselmezse en fazla bir iki ay dururum dövizde, toplamda da yüzde 3 dolayında bir faiz kaybım olur. Ama ya kur yükselir giderse... Hem kurun tırmanma ihtimali var ama aynı şekilde dibe çakılma ihtimali yok ki..."

Kuru yükseltebilecek etkenler

Psikolojik etkenler bir yana önümüzdeki dönemde Türkiye'nin ABD ile arasının açılmasına yol açabilecek bir S-400 konusu var. Rusya'dan alınmasına karar verilen bu füze sistemleri yüzünden ABD ile ilişkilerin gerilmesi bir ambargoya kadar uzanır mı bilinmez ama böyle bir gerginlik en azından Batılı fonların Türkiye'den uzak durmasına yol açabilir.

Ayrıca, seçimden sonra seçimsiz dört buçuk yıllık bir dönem olduğu dile getirilirken kastedilen herhalde ekonomide bir dizi radikal adım atılacağı. Bu radikal adımların başında da kuşku yok ki piyasayı canlandıracak önlemler gelecektir. Peki bu önlemler piyasaya bir şekilde para pompalanması ve bu da kurların yükselmesi sonucunu doğurursa?

Bu önlemler çerçevesinde örneğin İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları kullanılır ve buradan milyarlarca lira piyasaya girerse?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar