Sistem gençleri elimizden alıyor

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Bu haftaki yazımı yazmak için çayımı aldım. Pipomu yaktım. Her şey yazıyı yazmam için hazırdı. Tam ilk cümleyi yazacağım esnada büyük oğlum Tuluhan Olcayto geldi.

-Ne yazıyorsun baba, diye sordu.

-Dünya Gazetesi'ne makalemi yazıyorum, dedim.

Konuyu sordu.

- Dünya'daki faiz oranları üzerine, dedim.

Karşılığı biraz sert oldu.

- Ben olsam önce Türkiye'nin en güncel konusunu yazardım, dedi.

- En güncel konu nedir, diye sordum.

- Biziz, dedi.

- Ekonomi ile siz gençleri nasıl biri birine bağlayacaksın?

Sorumu soruyla yanıtladı.

- Söyle dedi: Türkiye'nin dünya çapında kaç markası, kaç şirketi, kaç bilim insanı, kaç sanatçısı, kaç sporcusu var? Soruyu kendisi yanıtladı. Bir elin parmağı kadar yok, dedi. Ama bunun nedeni ne bizim insanımız ne de şirketlerimiz, dedi.

Kafasına takılan her soruyu araştıran, beni de kimi zaman sorgulayan bir genç olduğu için temkinli bir yanıt vermem gerektiğini biliyorum .(Doğrusu ondan  çok şey öğrendim).

- Bilmişlik taslama. Peki ne, diye sordum.

- Sistem, dedi.

- Nasıl, dedim.

- Dinle o zaman, dedi. Ben başkentte, Ankara'da Anadolu lisesinde fen bölümünü bitiriyorum. Daha laboratuara  gitmedik. Çünkü sarf malzemesi yok. Beni o zaman ki adı ile OKS sınavına soktunuz. Kazanmak için saçlarım döküldü. Sonuç bu. Üstelik üniversite sınavına şimdi hazırlanırken yine aynı eziyeti çekiyorum. Sınav nedeni ile neredeyse bütün on ikinci sınıf öğrencileri doğru dürüst okula devam etmiyor. Bu nasıl bakanlık ki kendi okulunu hiçleştiriyor, bizleri dershanelere mahkum ediyor? Ben yanıt bulamıyorum, dedi. Sen söyleyebilir misin?

- Hayır dedim. Ama korktum. Darbeler çok sertti. Vurucu darbeye hazırlıklı olmalıyım diye düşündüm.

Nitekim yanıtı beklediğim gibi de oldu.

-Sence, dedi. Burada yenilik yaratamayan, teknoloji üretemeyen bilim insanları neden yurtdışına gittiklerinde bunları başarıyorlar?

Yanıtı yine kendisi verdi ve kısa idi.

-Sistem dedi ve devam etti. Türkiye'de eğitim sistemi politikaya feda ediliyor. Yüz doksan bin İmam Hatipli öğrencinin sorunları bir milyondan fazla düz liselilerin önüne geçti. Üniversite de öğle değil mi? Beş on bin başörtülü öğrencinin sorunu ile Türkiye belki yirmi yıldır uğraşıyor. Ama yurt sorunu çeken öğrencilerin çektiklerini  kimse makale konusu ya da gösteri konusu yapmıyor.

-Kem küm etmeye çalıştım.

- Bak baba, dedi onlarca yeni üniversite açıldı. Ama eğitim kalitesi nedir diye sorgulayan yok. Bu üniversitelerde okuyanlar mezun olduklarında iş bulabilecekler mi? Neden bu tartışılmıyor? Söyler misin bana eğitimli gençlerde işsizlik oranı kaç?

- Yüzde 25 dolayında, dedim.

- O zaman eğitim almanın ne anlamı var. Bu sisteme kurban giden Fethiye'deki arkadaşımız neden öldü? Eğitim kurumlarının yöneticileri bunu neden sorgulamıyorlar?

- Son darbeni vur da bu iş bitsin dedim.

- Tekrar, bak baba dedi. Sen istediğin için üniversite sınavına giriyorum. Ama ben bu ülkede okumayacağım, bu ülkeden gideceğim. Ne bu sistemin beni öğütmesine izin vereceğim ne de bu sistemin bir parçası olacağım. Sen şimdi istediğin yazıyı yaz dedi.

Ve odadan çıktı, gitti. Aklıma Jack Landon'un Martin Eden adlı romanı geldi.

Oğlumu sistem elimden alıyordu. Kendi kendime vatan sağ olsun dedim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019