Tasarımda "Vay canına!" etkisi

Edip Emil ÖYMEN
Edip Emil ÖYMEN YENİLEŞİM edip.oymen@outlook.com

 

İKSV İstanbul Tasarım Bienali, iki ayrı mekanda, iki ayrı kavramsal çerçevede ilk kez "tasarım" konusunda bu kadar kitlesel bir etkinlik olarak sürüyor.
Hem, tasarımın endüstriyel boyutuna dair örnekler...
Hem, tasarımın çok daha sosyal ölçekli mimari-toplumsal boyutuna dair örnekler... Üstelik, İstanbul başta olmak üzere başlatılan "kentsel dönüşüm" projelerinin ve TOKİ mimari anlayışının (ve yarattığı, yaratacağı sosyal sorunların) tartışıldığı bir sırada. Bu ikinci konunun "Musibet" başlığı altında 165 tasarımcı ve mimar tarafından ele alınma gerekçesi: "Kerameti kendinden menkul meşruiyet düzlemlerini sorgulamak."
***
Bizi daha yakından ilgilendiren birinci konu ise, tasarım-inovasyon ilişkisi: Yerli ve yabancı 120 tasarımcı ve 60'dan fazla mimarın projeleri...
Şimdi, Alman elektronik cihaz devi Braun
un –tasarım çevrelerinde efsane gibi tanınan- tasarımcısı Dieter Rams'ın on ilkesini hatırlatma zamanı:
İyi tasarım nasıl bir şeydir?
İnovatiftir, ürünü faydalı kılar, estetiktir, ürünü anlamaya yarar, göze batmaz, olmayanı var göstermez, uzun ömürlüdür, en ince ayrıntıya kadar düşünülmüştür, çevrecidir, iyi tasarım ve asgari tasarımdır.
Seri üretime tasarım eklemek, Sanayi Devrimi'yle ortaya çıkan bir kavram. Bu tür seri üretime "ilk" örnek: 1709'da İngiliz Abraham Darby'nin (1678-1717), Coalbrookdale'deki demirhanesinde tasarladığı kazanı "çoğaltması." Şimdi müzede duran kazana bakınca, "bunu nesi tasarım?" diyor insan ama, 1700'ler için yenilikçi bir üründü.
Fransız Michael Thonet (1796-1871), daha önce kimsenin aklına gelmeyeni yaptı: İskemlenin ayağı ve arkalığındaki çubukları buharda yumuşattı. Kalıba koydu. Yuvarlak şekiller verdi. Sonra fırınladı. Ortaya bir "tasarım" iskemle çıktı.
Bugünkü anlamda "tasarım"ın, İngiltere'de Christopher Dresser'ın (1834-1904) ilk kez bir çaydanlığı "tasarlayarak" seri üretime geçmesiyle başladığı kabul edilir. Almanya'da 1907'de devlet eliyle mimari-tasarım amaçlı kurulan Deutscher Werkbund'u (Alman Çalışma Federasyonu) anmamız gerek: Sonra Bauhaus tasarım "okulu"na dönüştü. Nazilerce "dejenere" bulundu ve kapatıldı. 1949'da yeniden açıldı.
İstanbul Tasarım Bienali'nde, BİT'i kullanan bugünkü tasarımcıların, neleri nasıl yapabildiğini görmek "Vay canına!" dedirtiyor.
***
3D "baskı" cihazları da şu sırada İstanbul'da. Tasarım Bienali'nin birinci konusu kapsamındaki işlerden: Üç boyutlu yiyecek imalatı. Yiyeceğin de 3D tekniğiyle üretilebileceğini gösteren sempatik bir ilginçlik. İspanyol Jose Ramon Tramoyeres ile Deniz Manisalı adlı bir Türk mimarın İspanyol GGLab adlı öncül (avantgarde) mimaritasarım şirketiyle ortak çalışması olan bir yepyeni iş.
Bu yenilikçi ortaklıkta, İspanya'da tanınan bir de ahçı şef var: Fransisco Morales. Bu bey, gastronomiye getirdiği yepyeni uygulamalarla ünlü. 3D ile üretilecek yiyeceğin içeriği ile de bir yemek ustasının ilgilenmesi doğal her halde!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hollywood’a yapay zekâ 02 Ağustos 2019