Teşvik meselesi

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Hafta başında yeni bir teşvik paketi açıklandı. En azından eski teşvik anlayışından pozitif yönde bir sapma olduğu izlenimini veriyor olması nedeniyle bunun olumlu bir girişim olduğunu söylemek mümkün.

Bu teşvik meselesi bizim yabancımız değil. Ekonomide teşvik uygulaması hep gündemimizde oldu. Osmanlının geç dönemlerinde yerli üretimin teşviki gündeme taşındı. Seçilmiş kimi ürünlerde yerli üretimin özendirilmesi uygulaması başlatıldı. Ardından gelen karmaşık süreçte bunun sürdürülmesi mümkün olmadı. Cumhuriyetin ilk döneminde bir liberal deney yapıldı. Liberal deneylerde aleni teşviklere pek yer olmaz. Üstü örtük bazı girişimler yapılsa bile ekonomi serbest rekabetin etki alanına teslim edilir. Bu örnekte de böyle oldu. Kısa bir süre için ekonomide rekabet denemesi yapıldı. Deney maya tutmadı. Ardından gelen büyük buhran ticaret yollarını daralttığı için bazı ürünlerin içeride üretilmesi kaçınılmaz hale geldi. Dış ticarete müdahale ile içeride üretim özendirilmeye başlandı. Bu uygulama bizde devletçiliğin yolunu açtı. Bu noktadan itibaren değişik niteliklerde ve değişik karakterde gündemimizde hep üretimin teşvik edilmesi gibi bir mesele oldu. Başlangıçta daha devlet ağırlıklı olan üretim gittikçe özel karakterli bir kulvara girdi. Bu süreçte özel sektörün teşviki ağırlık kazanmaya başladı.

Hafta başında açıklanan yeni teşvik paketi aktörleri itibariyle pek yeni bir uygulama sayılmaz. Yine bütünüyle özel sektör aktörlerinin üretimini teşvik etmeye yönelik bir yaklaşım söz konusu. Ancak bu defa teşvik yaklaşımında bir farklılık var. Sanırım ilk defa “özelden özele fark var” anlayışı ağır basmış gibi görünüyor. Önceki uygulamaların daha çok genellik özelliği ağır basardı. Teşvikler belli bir alana, örneğin tarım, sanayi, inşaat gibi sektöre genelde dağıtılmak üzere düzenlenirdi. Bu çerçevede teşvik edilen üretim alanında üreticiler, aktörler arasında bir ayrım yapılmazdı. Hangi alan ya da alanlar seçilmiş ise bu alanda üretim yapan bütün aktörler öngörülen teşvikten yararlanırdı. Son yıllara kadar teşvik genellikle üretime yönlendirilir, üretim dışında teknolojik yenilik, üretim öncelikleri vb. gibi farklı nitelikler pek dikkate alınmazdı. Kalkınma planlarının devreye girmesiyle birlikte işin bu yanı da dikkate alınmaya başlandı ama teşvik mantığımızda temelli bir değişim olmadı.

Uzun zamandır bizdeki bu teşvik anlayışının sakıncalı ve etkisiz olduğunu savunurum. Teşviki yöneldiği alanda genelleştiren yaklaşımın teşvikten çok mali imkan dağıtıma işlevini gördüğünü düşünürüm. Bu biçimi ile teşvik amaç ve hedefinden uzaklaşır, üretimde yaratılması öngörülen verim düzeyinin sağlanması mümkün olmaz. Sonuçta teşvikin etkisi fonu sağlayanın, yani siyasi iktidarın, kendi önceliklerine yardım etmenin ötesine geçemez. Bazı durumlarda bu siyaset etkisi o denli belirgin hale gelir ki neyin, hangi gerekçeyle teşvik edildiğini anlamak dahi mümkün olmaz. “Teşvik genelleştiği zaman teşvik özelliğini kaybeder” diye söylenip durmamın nedeni budur.

Hafta başında açıklanan teşvik paketinin ayırt edici özelliği ve önemi önceki uygulamalarda hakim olduğunu gördüğümüz “genele tahsis” özelliğinden vazgeçilmiş olmasıdır diye düşünüyorum. Yeni uygulamada öngörülen teşvikler ismen belirlenmiş tekil firma düzeyinde tahsis ediliyor. Firma sayısı 19 ile sınırlanmış. İlk izlenim itibariyle de firma ve sahibinden çok firmanın üretim faaliyetinin özendirildiği anlaşılıyor. Siz ne düşünürsünüz bilmem ama bu nitelikleriyle bana önemli gelen bir yaklaşım söz konusu gibi görünüyor.

Ekonomiye dönük bu yeni teşvik uygulamasında eleştiriye açık yönler de var kuşkusuz. Örneğin ilk adımda az sayıda firmaya epeyce yüklü kaynak tahsis edilmiş olması siyasi iktidarın yandaşlarına imkan sağladığı şeklinde yorumlanıp, eleştirildi. Bunda hakikat payı olabilir. Eğer böyleyse bir defa daha teşvik uygulamasından olumlu sonuç alınamayacak demektir. Önceki dönemlerdeki gibi teşvik edelim derken kıt kaynakların kaynak israf edileceği anlamına gelir bu. Öte yandan, ekonomide risklerin hızla yükseldiği, hacimli kaynak çıkışının olduğu, harcamaların ertelendiği ve bunların sonucunda zaten cılız olan toplam talebin iyice güç kaybettiği bir dönemden geçiliyor. Bu koşullarda üretimin teşvikinden çok talebin, yani harcamaların desteklenmesinin gerektiğini ve siyasi iktidarın kaynakları yanlış yönde kullandığını ifade eden bir eleştiri grubu daha var. Bu eleştirideki doğruluk payı daha güçlü görünüyor. Karakteri itibariyle daha doğru ve daha güçlü olduğu görünen yeni teşvik uygulamasının salt zamanlama hatası nedeniyle etkisiz kalması önemli bir fırsatın heba edildiği anlamına gelir. Yazık olur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018