Tombala

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

ODTÜ'de hocalık yaptığım yıllarda çok ünlü ve zengin, artik rahmetli olduğu için adını vermiyorum, bir holding patronu İdari İlimler Fakültesi İşletmecilik Bölümü öğrencilerine nasıl başarılı olunur diye konferans vermeye gelmişti. Bir öğrencimizin konukseverliğe aykırı ama haklı sorusu nedeniyle konuşma traji-komik bir şekilde bitmiş, soruya kızan patron üniversiteyi apar topar terk etmişti. Başarının sırlarını özetle Allah'a inanmak, iyi bir aile hayatına sahip olmak ve çok çalışmak diye aktaran patron'a "Bu listenin doğru ve tamam olduğuna emin misiniz? Bizim kapıcı günde beş vakit namazında, üç çocuğu ile harika bir eşi var ve de sabahın köründen akşama kadar eşşek gibi çalışıyor ama beş parası yok" diyen öğrenci konferansı örgütleyen Hocayı zor durumda bırakmıştı. Şimdi adını hatırlamıyorum ama umarım bu her duyduğuna, hele hele, böyle saçma sapan önerilere, inanmama huyunu ve şüpheciliğini (skepticism) kaybetmemiştir. Kulakları çınlasın.

Geçen yazımda listeler halinde verilen işletmecilik 'sırlarından!'  birine değinmiştim. Chrysler'in patronu Lee Ioccaca yazdığı bir kitapta başarılı olduğunu ileri sürüyor ve bunu kedisinde bulunan liderlik özelliklerine bağlıyordu. Bu özellikleri de Merak (Curiosity), Yaratıcılık (Creativity), İletişim (Communication), Karakter (Character), Cesaret (Courage), İnanç (Conviction), Karizma (Charisma), Yetenek (Competence), Sağ Duyu (Common Sense) olarak sıralıyordu.  İşin aslı; başarı denilen şeyin başarı maşarı olmadığı ve verilen listeyle bir alakasının bulunmadığıydı. Lee'nin görünürdeki başarısı liderlik özelliklerinden değil; şirketi daha sonra sıkıntıya sokan ve normal şartlar altında sendikalarla anlaşmak, devlet garantisi almak gibi siyasi ve ekonomik sonuçları tartışmalı tasarruf tedbirlerinden  kaynaklanıyordu. O yazımın sonunda "Eğer bu tür listeler hoşunuza gidiyorsa size aşağıda on nitelikten oluşan başka bir liste vereyim. Bu hafta bir düşünün bakalım bu liste hangi gurudan? Iacocca'nin 9C'si mi yoksa bu onluk liste mi liderliği daha iyi tanımlıyor?" demiş ve bugün bu listenin kaynağını açıklıyacağıma söz vermiştim. Liste şöyleydi: (1)-Cesaret; (2)-Kararlılık; (3)-Özgüven; (4)-Kuvvet; (5)-Atılganlık; (6)-Dayanıklılık; (7)-Sabır; (8)-Kararlılık; (9)-Dostlara bağlılık; (10)-Fedakarlık. 

Düşündünüz mü, düşünmediniz mi bilemiyorum ama  ben size bunun nereden geldiğini anlatayım. Bir gurudan falan değil. Bana aktarıldığı kadarıyla 1300'lerde yazılmış. Osmanlı'ların bir küçük Beylikten İmparatorluğa uzanan hikayesinde önemli bir rol oynayan sufilerin davranış kurallarıymış. Yani, bunlar iyi bir sufiden beklenen davranışlarmış. Eğer bu böyle değil ise ben başkasının yalancısıyım tarihçi ve filozof dostlar kusuruma bakmasınlar. Bana sorarsanız bu liste Iacocca'nın listesinden iyi. Bu devirde bu özelliklerle 'başarılı işletmeci'  olarak tanımlanmak için gereken parayı kazanamıyabilirsiniz ama, iyi bir lider sayılabilirsiniz.  

Iacocca'nın kitabı bir vakadan genellemeydi. Şimdi bir kaç vakadan yapılan başka bir genellemeye bakalım: 'In search of Excellence' kitabının önerilerine. Eğer 1990'ların başında yönetici veya yönetim bilimi öğrencisi olup bu kitabı duymadınızsa o da ilginç bir vaka. Bu kitabı işletmecilikle uzaktan yakında alakalı olan biri duymamış görmemiş olamaz. 1988 yılında Tom Peters ve Robert Waterman isimli yazarların kırkyedi 'başarılı şirket' vakalarına dayanarak yaptıkları genellemeleri içeren kitap büyük ün kazanmış, yazarları zengin olmuştu. Kimse "One minit. Bunları söylemek için mi kırk-yedi şirkete baktınız?" demediği gibi, yöneticiler konferans salonlarını doldurup konuyu daha iyi öğrenmek için çırpınmışlardı. Peters ve Waterman'a göre başarılı olmak istiyorsanız aşağıdaki özelliklere sahip olmanız gerekiyordu:

" Eylemcilik

" Müşteriye yakınlık

" Serbestiyet ve yaratıcılık 

" İşgücü verimlilği

" Eli işin içinde, işletme değerlerine sadık yöneticilik

" Bildiği işin dışına çıkmama

" Sadelik ve az sayıda yönetici

" Merkeziyetçi vizyon ve değerlerle aynı zamanda işin yapıldığı yerde serbestiyet.

Tom Peters ve Robert Waterman, sizin de benim de hatta sevgili Kayınvalidemin bile oturup söyliyebileceği sekiz şey için büyük bir gürültü kopardılar. Aslında çalıştıkları McKinsey şirketinin hiç önem vermediği bir proje için öylesine görevlendirilmişlerdi. Kimsenin bilmediği nedenlerle kendilerine hemen hemen limitsiz seyahat bütçesi ve vakit verilmişti.  Enflasyonun yüksek olduğu, piyasa durgunluğunun uzayıp gitiği ve ABD'nin bazı büyük şirketlerinin rekabet güçlerinin yok olduğunun iddia edildiği bir dönemde 'In Search of Excellence' iyi haberler getiriyordu. Kitabın aktardığı bulgulara göre ABD'de IBM, Ford, ve International Harvester gibi büyük şirketler iddiaların aksine dim dik ayaktaydı. Fortune 500 şirketleri bozulan moralleri düzeltmek için kitabın onbinlerce nüshasını satın alıp her yere dağıttılar. Gerisi artık tarih.

'In Search of Excellence' işletmecilere dişe dokunur bir şey söylemedi ama çok başarlıydı. Bu başarının ne kadarı Fortune 500 şirketlerinin kitabı alıpta sağa sola dağıtmasından kaynaklanıyor bilinemez ama işletmecilikte palavra salgını bundan neredeyse 30 sene önce bu kitapla başladı. Gurular ve şarlatanlar piyasayı işgal edip yöneticilere 'Müşeri odaklı çabalarımız', 'win-win stratejimiz', 'öğrenen örgüt', 'sonuç-odaklı çalışmalar', 'dikişsiz entegre örgütümüz'  gibi kelimelerin aralarını doldurarak kurulan cümlelerle abuk sabuk konuşmayı öğrettiler. "Sat da kazan" diyen işletmeciler eski kafalı olarak değerlendirilirlerken değer katmak, en iyi uygulamaya benchmark, çabuk başarı falan gibi ne olduğu belirsiz laflar edenler çağdaş sayılır oldular. O kadar ki orta seviye genç yöneticiler yönetim toplantılarında İngilizce 'bullshit bingo' Türkçeye herhalde 'palavra tombalası' diye çevrilebilecek bir oyun oynamaya başladılar. Bu oyunu bana yabancı bir bankanın satın aldığı bir Türk bankasında oynayanlar anlattı. Oyuncular üst yönetim toplantılarına girerken üstünde vizyon, tüketici odaklı, misyon, öz işimiz filan gibi kelimeler bulunan kartlara para yatırıyor ve toplantılara bu kartlarla girip gizlice tombala oynuyorlardı. Bu içi boş lafların her geçişinda karta bir işaret konuyor, kartta bir sıra veya sütunu tamamlayan tombala yaparak haftanın hasılatını cebe atyordu. Oyunculara göre, işin komiği konuşan yönetici kendisinin ne kadar dikkatle dinlendiğini görünce seviniyor, ve 'uçma' hızını arttırıyordu. Bu müşteri odaklı banka geçen sene hala bir şubesinden öbür şubesine para aktarırken müşterisinden havale parası istiyor, bankamatikte kendi hesabına para yatıran müşterisinden komisyon kesiyordu. Yahu para transferleri artık elektronik, bir düğmeye basıyorsun gidiyor, adam kendi parasını makinede kendi hesabına yatırıyor ne komisyonu? İşte esas buna "One minit" demek gerekiyor hangi müşteri odaklı çalışma yaptın ki para istiyor komisyon kesiyorsun? ayıptır ve dahi günahtır.

Peters ve Waterman kendi itiraflarına göre, kitabı yazarken ne yaptıkları konusunda hiç bir fikir sahibi de değillermiş . Onlar da McKinsey danışmanlık firmasının 7-S modelinden başlamışlar. Evet, McKinsey de bir liste sahibi. Aklınızda kalmasın McKinsey'e göre bir işletmenin  başarısı yedi süreçteki başarılarıyla ölçülüyor. Bunlar strateji, şirket yapısı ve iş süreçlerinin tasarımları, yönetimin davranış biçimi, personel kalitesi, ortak değerlere ve gerekli becerilere sahip olmak olarak sıralanıyor. Buyrun kullanabilirseniz kullanın ve işletmenizi başarıya götürün. McKinsey'in yedilik listesi İngilizce kelimelerin baş harfleri hep S olduğu için 7-S olarak tanıtılıyor. Bu listelerden size de bana geldiği gibi bıkkıntı gelmediyse 6-Sigma, 7-P, 3-C gibi diğerlerine de bakabiliriz.  Size önerim bırakın bunları.  "Listesiz olmaz" diyorsanız sufilerin listesini kullanın hiç olmazsa bizden.

"Geçen hafta Ioccaca, bu hafta Peters ve Waterman. Hoca da bir şey beyenmiyor" demeyin. Daha önceki yazılarımda da değindiğim gibi bunlara bir itirazım yok. Hepsi akla uygun tavsiyeler. Çoğu eskilerin aşikarı ifşa dedikleri türden. Bir zararları yok ama ileri sürüldüğü derecede bir faydaları da yok. Tüm bu öneriler ve bunun gibi düzinelerce öneri yazarlarının bazen gözledikleri, bazen de gözlemedikleri ama duydukları, okudukları vakaların genellemelerinden kaynaklanıyor. Dedim ya eğer vakanın içinde değilseniz vakalardan ne öğreneceğinizi size bir başkası söylüyor. O söyleyenin de neyi nasıl yorumladığı belli olmuyor. Bir sonraki yazımda son sıralarda ortalığı kasıp kavuran başka bir vakayı, bu kez yazarlarının kendi gözledikleri değil duydukları bir vakadan genellenmiş bir modeli ele alacağız. Bu seferki daha önce baktıklarımız gibi liste değil ama yine de bir liste. İngilizcesi 'Balanced Scorecard'. O da işletmecilik yazınına yine gurulardan bir hediye. 

Sağlıcakla kalın 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019