Türkiye seçim sonuçlarında sosyal medya ne kadar etkin?

Nazlı SARP
Nazlı SARP nazli.sarp@dunya.com

Son on yıldır bambaşka bir dünyada yaşıyoruz: Sosyalleşme olarak bildi­ğimiz kavram sosyal medyaya, gün­demi takip etme ve güncel kalma ihtiyaç ve araçlarımız olan gazete, dergi, sanat etkin­liği hatta TV haberleri bile sadece bir küçük akıllı cihazın içine hapsedilerek, zaman ve mekandan bağımsız olarak tarafımıza ser­vis edilmektedir.

Bu durum bir takım yeni psikolojik du­rumları deneyimlemeyi beraberinde ge­tirmiştir. Örneğin FoMO (Fear of missing out-gelişmeleri kaçırma korkusu) yeni ne­sil kavramı olmakla beraber günümüzde ay­nı masada oturan iki kişinin birbirleriyle iletişim kurmak yerine göz ucuyla da olsa sürekli sosyal medya hesabına bakar olma davranışını modellemektedir. Ayrıca bu du­rumun zamanla bir davranış bozukluğu ha­line evrilmesi günümüzde phubbing (sosyo­telizm) kavramını ortaya çıkarmıştır ki bu da dijitalleşmenin karanlık yönünü ortaya koymak açısından bir delil niteliğindedir.

Bu kavramlara değindim zira amacım asıl konuya gelmeden önce sosyal medyanın ta­lep tarafını oluşturan biz alıcıları az da olsa tanımlayabilmek… Bir şeyin alıcısı olacak­tır ki satıcısı da niyetini ona göre şekillen­direbilsin.

Sosyal medya algoritmaları günümüzde en çok toplumda geniş halk kitlelerine de­zenformasyon ve manipülasyon aracılığıy­la yönlendirmelerde bulundukları gerek­çesiyle siyasetten piyasalara dolayısıyla ekonomik ve toplumsal düzenin dinamik­lerine doğrudan etkileriyle eleştiri almak­tadır. Bunun altında yatan neden de aslın­da yapay zekanın ta kendisidir. Sistem veri odaklı çalışır, kullanıcı yani talep edenler­den elde edilen veriler işlenerek tekrar on­ların hizmetine servis edilir ama nasıl ve ne­yi amaçlayan bir algoritmayla? İşte sorunun özü ve bugün yapay zekanın tehlikeli bulun­masının altında yatan iksir de tam bu nokta­da şekillenmektedir.

Sosyal medya kullanımı azaldı

Bu konuda çok sayıda belgesel, kitap ve makale yazılmıştır ancak alanımız dar ve konumuz da bu olmadığı için girmeyeceğim. Yine de bakış açımı önemli ölçüde besleyen en önemli eserin 2020’de Sinan Aral tara­fından yayınlanan The Hype Machine ol­duğunu söyleyebilirim. (Bizde iki yıl sonra Furya Makinesi: Sosyal Medya Seçimleri­mizi Ekonomimizi ve Sağlığımızı Nasıl Bo­zuyor? adıyla Tellekt Yayınevi tarafından sunuldu.)

Türkiye’de sosyal medya kullanımına ba­kacak olursak; We Are Social’in yayınladığı araştırmaya göre, 2021’de toplam nüfusun yüzde 80,8’i sosyal medya kullanıcısıyken, 2022’de bu oran 73,1’e düşmüştür. Youtube, Instagram ve Twitter sırasıyla en çok kulla­nılan platformlardır. Sonuçta bir toplumun yüzde 70’den fazlasının dezenformasyona tabi olma olasılığı çok tehlikeli sonuçlar do­ğurabilir!

İnce vakası dezenformasyonun galibiyeti ile sonuçlandı

Gelelim ülkemizdeki seçimlerde sosyal medyanın payının ne olduğu konusuna; bu konu, başlı başına bir araştırma tezi olmak­la beraber elbette ölçüm yapacak kadar net bir veriye şu anda sahip değiliz. Ancak bu satırları yazarken seçim sonuçlarını hiç bil­miyor olsam da siyasi ve ekonomi içerikli paylaşımların belli bir kesim tarafından sa­tın alınmış olduğu gerçeğini şimdiden açık­lıkla ifade edebilirim. Bunlardan en önemli­si Sayın Muharrem İnce vakası olarak gös­terilebilir. Kendisinin adaylığı adeta sosyal medya üzerinde şekillenmiş ve destekle­yenlerle karşı olanlar arasındaki medya sa­vaşında büyük ölçüde dezenformasyonun galibiyeti ile sonuçlanmıştır. Hatta kendisi­nin adaylıktan çekilme konusu da yine sos­yal medya üzerinden piyasalara borsa, kur ve Türkiye CDS’i parametreleri aracılığı ile etki etmiş ve bunun sonuçlarıyla belli bir al­gı yaratılmıştır. Eğer demokratik hak ya da özgürlükler görecelidir diyenlerdenseniz bilemem ancak ben tereddüt etmeden söy­lüyorum ki Sn. Muharrem İnce’nin aday­lıktan el çekmek zorunda kalması Türk de­mokrasisine hiç ama hiç yakışmamıştır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Kur, faiz, enflasyon 25 Mart 2024