Uyku gelmeden esneyebilmek!

Ali Argun KARACABEY
Ali Argun KARACABEY VERİDEN BİLGİYE argunkaracabey@arel.edu.tr

Geçen yazımda ülkemiz insanının değişen koşullara ne kadar çabuk ve kolay uyum sağlayabildiğinden bahsetmiştim. Kişi bazlı baktığımız zaman yakın geçmişteki yaşananları çok çabuk unutmak anlamına gelmesine karşılık bu uyum yeteneği veya bir başka açıdan değişen koşullara çok çabuk uygun hale gelmemizi sağlayabilecek esneklik işletmeler için hayati değere sahiptir. İşletmelerin bu esnekliğe sahip olabilmeleri aslında iki bileşenle açıklanabilir. Bu bileşenlerden birincisi üst yönetimin zihnen bu esnekliği kabullenebilmesi, ikincisi ise bu anlayışı işletmeye (yapısına, iş süreçlerine ve iş yapma modellerine) aktarabilmesidir.

İnternet kaynaklarına göre 1800’lü yılların sonuna doğru Amerikan Patent Dairesi Başkanı Charles Duell “Artık yeni hiçbir şey yok. İcat edilebilecek herşey icat edildi” dediği veya yine aynı şekilde güvenilirliği sorgulanabilir kaynaklara göre Henry Ford’un kredi talebini görüşmek için gittiği banka müdürünün kendisine “Atlar her zaman kullanılacaktır. Otomobil ise geçici bir hevestir” diye cevap verdiği söylenmektedir. Zihinsel olarak bir işletme yönetiminin esnekliği kabullenmesi dediğim zaman bahsettiğim böyle bir düşünce yapısına sahip olmamaktır. Bir başka deyişle biz bu işi böyle yaparız veya bu işin doğrusu budur yaklaşımından uzak olabilmektir. Daha farklı söylersek sürekli öğrenebilmeyi kabullenebilmektir.

Arjantinli bir akademisyen Andres Hatum’un 2007 yılında “Gelişen Ekonomilerde Örgütsel Esneklik” alt başlığıyla yayınladığı kitabı (Adaptation or Expiration in Family Firms) bizim ülkemizde faaliyet gösteren işletmeler için de önemli bilgi ve değerlendirmeler içeriyor. Şirketlerin faaliyet gösterdiği çevrenin değişken ve belirsiz olmasının 4 ana temeli olduğu, bunların sırasıyla küresel bağlantılar, bilgi teknolojileri, bilgi tabanlı rekabet ve politik belirsizlik olduğu kitapta verilen bilgilerin başında geliyor. Bu dört etkenin ortaya çıkardığı en önemli sonuçlar ise rekabetin şiddetlenmesi, ürün hayat sürelerinin kısalması ve artan teknolojik inovasyon olarak sıralanıyor. Bu değişim kaynaklarının arkasından ise yöneticilerin önünde iki tercih olduğu, ya değişime karşı duyarsız kalıp bir süre sonra yok olmak veya değişime göre kendilerini şekillendirip getirdiği avantajlardan yararlanmak.

2000 yılında sonuçları yayınlanan bir başka çalışmada ise çevreye uyum sağlama yetenekleri yüksek ve yenilikçi şirketlerin değişimleri yapılarına yansıtabilmiş, süreçlerini yenilemiş ve yeni iş modellerini uygulamış şirketler olduğu belirtilmektedir. Yani, esnek bir örgüt yapısına sahip olmak, yeni insan kaynakları pratikleri geliştirmek ve rasyonel bir küçülme sürecine sahip olmak gibi uygulamaları başarıyla gerçekleştirebilen şirketlerdir bunlar. Gelecek yazıda ele alacağım soru bizim ülkemizde bu esnekliğe ihtiyaç var mı ve nasıl sağlayabiliriz?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Abone 13 Mayıs 2019
Paylaşım ekonomisi 29 Nisan 2019
Eğitimde değişim 18 Mart 2019
Sistem bozucular 21 Ocak 2019
Dijitalleşme, ama nasıl? 31 Aralık 2018
Dalgalar ve Atatürk 21 Mayıs 2018