Vergi indirimli enflasyon düşüşü vatandaşın umurunda mı?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Tüketici fiyatları endeksi 400’ün üstünde mal ve hizmetin fiyatı izlenerek oluşturuluyor. Bunlar arasında bazı hanelerin hiçbir zaman sahip olmadığı ve olamayacağı, çoğu hanenin ise belki on yılda, yirmi yılda bir değiştirebildiği ürünler de var.

Örneğin otomobile hiçbir zaman sahip olmayan, olamayacak durumda bulunan binlerce hane söz konusu. Sahip olduğu beyaz eşyayı, mobilyayı yıllarca değiştirmeden kullanan yine binlerce hane var.

Otomobil, beyaz eşya ve mobilya için KDV ve ÖTV avantajı getirildi. Bu sayede enflasyonun klasik ifadeyle belinin kırılması amaçlanıyor. Bu amaca büyük ölçüde ulaşılacak, yılın hiç olmazsa son iki ayında tüketici fiyatlarında belirgin bir yavaşlama, hatta negatif oran oluşması sağlanacak.

Bu köşede dün de yazdığımız gibi özellikle kasım ayında fiyatların negatif gelmesi olasılığını güçlendiren yalnızca otomobil, beyaz eşya ve mobilyadaki vergi indirimleri de değil. Enflasyonla topyekun mücadele programı ve döviz kurunun gerilemeye başlamasıyla üretici fiyatlarından tüketici fiyatlarına gelen baskının azalmış olması da TÜFE’nin daha ılımlı seyretmesini sağlayacak.

Otomobilli tüketici enflasyonu olur mu?

TÜFE’de otomobilin ağırlığı yüzde 6.58. Şimdi otomobilde vergi indiriminden dolayı kasımda yaşanan yüzde 10 dolayındaki fiyat düşüşü TÜFE’yi aşağı çeken bir etki yapacak ama bu milyonlarca vatandaşı aslında hiç mi hiç ilgilendirmeyecek.

Tıpkı her ay beyaz eşya da alınmadığı, mobilya da değiştirilmediği için olduğu gibi.

Tüketici fiyat endeksi, Türkiye’deki tüm hanelerin toplam harcamalarındaki değişimi ölçüyor.

Tüm haneleri düşünürsek her ay tabii ki otomobil de alınıyor, beyaz eşya da, mobilya da...

İşte bu yüzdendir ki düşük gelirli haneler açıklanan oranların kendi harcamalarındaki değişimi yansıtmaktan uzak kaldığı görüşünü dile getiriyorlar.

Bunun çaresi belki vatandaşın zorunlu olarak kullanmak durumunda olduğu ürünleri kapsayan bir endeks geliştirmek.

Bu çalışmayı ekonomist Zafer Yükseler özel çabasıyla yıllardır yürütüyor. Yükseler, Hızlı Tüketilen Ürünler Fiyat Endeksi (HTFE) adını verdiği endeksle temsili bir hane tarafından ayda bir kez veya daha sıklıkla tüketilme olasılığı yüksek olan mal ve hizmetlerdeki fiyat değişimini izliyor. HTFE’de TÜFE’nin ağırlık olarak yarıdan biraz fazlası kapsanıyor.

İlginçtir, Zafer Yükseler’in hesapladığı HTFE’nin verdiği sonuç, genel olarak TÜFE ile elde edilen sonuçtan çok farklı çıkmıyor. Ama öyle görünüyor ki kasım ayında durum değişecek, vatandaşın enflasyonu açıklananın çok ötesinde oluşabilecek.

Çünkü bu ay otomobil, beyaz eşya ve mobilya fiyatları enflasyonun düşük görünmesini sağlayacak. Ama iyi de kaç hane bu ürünlerden satın alabilecek ve bu sayede enflasyon düşüşünü hissedecek ki?

Dar gelirli vatandaş soğan fiyatına bakacak, patates fiyatını izleyecek, yani temel ihtiyaç maddelerine, gıdaya odaklanacak; eğitim harcamalarını, enerji fiyatlarını izlemek durumunda kalacak. Ve bu fiyatları izlemeyen tek hane olmayacak.

Enflasyon tahminimizi aşağı çekmemiz suç mu?

Bu köşede dün, daha önceki enflasyon tahminimizi revize ettiğimizi belirttik. 8 Ekim’de yıl sonu için TÜFE’yi yüzde 30, Yİ-ÜFE'yi yüzde 50 tahmin ettiğimizi yazmıştık.

Koşullar çok değişti, vergi indirimiydi, enflasyonla mücadele programıydı; bir dizi adım atıldı, kur da geri gelmeye başladı ve biz de bunları göz önünde bulundurarak tahminimizi TÜFE’de yüzde 20, Yİ-ÜFE'de yüzde 40 olarak revize ettik.

Hesaplamamızı yanlış veriler üstüne oturtmuş olabiliriz, bu eleştirileri kabul ederiz.

Alınan bu önlemlerin enflasyonun böylesine gerilemesini sağlamayacağı dile getirilebilir, bu eleştiriyi de kabul ederiz.

Ama kabul etmeyeceğimiz bir eleştiri var.

Bu oranları, inanmadığımız halde böyle yazdığımız eleştirisini kabul edemeyiz. Bu eleştiriyi yöneltenler demek ki yıllardır bizi gerektiği gibi izlememişler.

Yeni inşaatlar için frene basıldı ama...

“Tonlarca yükü olan bir TIR düşünün. Sürüce de biraz dikkatsiz, hele hele fizik kurallarından hiç haberi yok, otomobil kullandığını sanıyor. Aniden fren yapması gerektiğini pek düşünmeden sürüyor aracını ve frene bastığında otomobil gibi durabileceğini zannediyor. Bir engel çıkıyor önüne, çarpmamak için asılıyor frenlere, ama o da ne, aracın arkası savrulmaya başlıyor, fizik kuralları devreye giriyor çünkü...”

Yılın ilk yarısına ilişkin inşaat ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi verileri açıklandığında 16 Ağustos’ta böyle yazmıştık.

TÜİK dün dokuz aylık verileri açıkladı ve TIR sürücüsü frene daha da yüklenmiş... Ama araç savruluyor; devrildi devrilecek.

Yapı ruhsatı alınan daire sayısı dokuz ayda geçen yılın tam yüzde 59 altında. 2017’nin dokuz ayında 1 milyon 173 bin daire için yapı ruhsatı alınmışken sayı bu yıl 485 bine inmiş.

Yapı kullanma izin belgesi verilenlerin sayısı ise yüzde 4 artarak 572 binden 594 bine yükselmiş.

Ruhsat alınan ve inşaatına başlanan daireler tamamlandıkça izin belgesi verilenler daha da artacak.

Yani inşaatta sorun buzdağı gibi ve biz su üstünde gördüğümüz kısımdan bile zaman zaman tedirgin oluyoruz.

Ya su içindeki kısım?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar