Yabancı yatırımcı şubatta çıkış eğiliminde...

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Yurtdışında yerleşikler şubat ayıyla birlikte hem hisse senedinde hem devlet iç borçlanma senedinde net satıcı konumuna geçti.

Hisse senedinde ocak ayında yüklü miktarda alım gerçekleştirildiği dikkat çekmişti. Bunda sermaye artırımları için getirilen tutar da etkili olmuştu.

1 Şubat gününe ilişkin veri yöntem olarak her ne kadar şubat toplamına dahil ediliyorsa da, bu tutar çok büyük ölçüde ocak ayındaki gerçekleşmeyi gösteriyor. 1 Şubat verisi, 28-29- 30-31 Ocak ile 1 Şubat’taki hareketin toplamından oluşuyor. Dolayısıyla 1 Şubat’ta görülen giriş de ağırlıkla ocak ayına ait.

İşte ocak ayının ilk haftasındaki çıkış dışında izleyen dönemde hisse senedinde süreklilik gösteren bir giriş yaşandı. Hisse senedinde 4 Ocak-1 Şubat döneminde net 1.4 milyar dolarlık giriş gerçekleşti.

Yurtdışında yerleşiklerin yoğun bir şekilde hisse senedi aldıkları bu dönemde borsada fiyatlar da belirgin ölçüde yukarı gitti.

Ne var ki şubat ayıyla birlikte eğilimde kırılma yaşandı. Yurtdışında yerleşikler şubat ayının ilk haftasında 105.6 milyon dolarlık satış yaptı, geçen haftaki satış da 63.7 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Son iki haftadaki satışa rağmen yurtdışında yerleşiklerin yılın ilk bir buçuk aylık dönemindeki hisse senedi alımlarının toplamı net 1.2 milyar dolara yakın bir tutar oluşturdu.

DİBS’ten çıkış var

Yurtdışında yerleşikler ilk bir buçuk aylık dönemde devlet iç borçlanma senetlerinde toplamda net 638 milyon dolarlık satış yaptı.

Yedi haftalık dönemin yalnızca bir haftasında net alım gerçekleştirildiği dikkati çekti. Diğer altı hafta ise hep net satışla geçti.

Hisse senedi ve devlet iç borçlanma senedi toplamında yılın ilk bir buçuk aylık dönemindeki net giriş ise 528 milyon dolar düzeyinde oluştu.

Türkiye’nin dişinin kovuğuna yetmez!

Bir buçuk ayda gelen para yalnızca ama yalnızca yarım milyar dolar!

Elbette bu portföy yatırımı olarak gelen tutarı gösteriyor. Bunun dışında doğrudan yatırımlar var, bankacılık sisteminin borçlanması var. Onlar ayrı ve bu verileri ödemeler dengesi kapsamında görebiliyoruz.

Ancak yurtdışında yerleşiklerin portföy yatırımı olarak hisse senedi ve devlet iç borçlanma senedi alımı yoluyla getirdikleri döviz de elbette önemli. Ama öyle bir buçuk ayda yarım milyar dolar gelirse değil!

Dünyanın neredeyse en yüksek faizini veriyoruz ama gelişmiş ülkelerdeki insanların ne yapacaklarını bilemedikleri tasarruflarını çekemiyoruz. Kimi ülkeler adeta “parayı muhafaza etme” mantığıyla negatif faiz uyguluyor. Biz o paraya yüzde 20’leri bulan faiz veriyoruz ama olmuyor.

Sahi hiç bunu düşünüyor muyuz, bir yabancı fon herhangi bir ülkede örneğin on yılda elde edeceği faizi Türkiye’de bir yılda alabileceği halde bizi tercih etmiyorsa, ki etmiyor, bunun üstünde hiç kafa yoruyor muyuz?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar