Yabancıya satışa bakıp avunmayın, konutta durum çok kötü

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Yabancılar eylül ayında 5 bin 615 konut satın aldılar ya... Bu alım geçen yılın eylülündeki 2 bin 236’ya göre yüzde 151 arttı ya... Birkaç ağaca bakmayı yeterli sayıp ormanı görmezden gelenler için harika bir durum bu. Ama etrafta koskoca bir orman var ve ağaçlar çürüyor, durum vahim ki ne vahim!

Yabancıya eylülde satılan konut, toplam içinde yüzde 4.4’lük bir paya sahip. Bu rekor bir orana işaret ediyor. Ama payın bu düzeye çıkmasını sağlayan birkaç etken var.

Bunlardan biri yüksek kur. Eylüldeki aylık ortalama dolar kurunun 6.37 düzeyinde oluştuğunu ve bunun ay ortalaması bazında rekor olduğunu, dolayısıyla konut satışında ortaya çıkan bu artışta kurun büyük etkide bulunduğunu unutmayalım.

Yabancıların Türkiye’de konut almaya yönelmesinde çok önemli bir etken daha var. Türk vatandaşlığı hakkı elde etmede sınırın 1 milyon dolardan 250 bin dolara indirilmesi, yani 250 bin dolarlık bir gayrimenkul alımının vatandaşlık hakkı yolunu açması da eylüldeki satışların artmasında en büyük etken. Bu uygulama 19 Eylül’de başladı.

Dolayısıyla eylüldeki yabancı ilgisine bakarak konut sektöründe sorunların aşıldığını söylemek mümkün değil. Kaldı ki, bu iki önemli etkene rağmen yabancı payı yüzde 5’i bile bulmadı.
Yabancılar hiçbir zaman konut sektöründe lokomotif olamaz. Birkaç ay daha yüksek sayılar görebiliriz, hepsi o. Önemli olan satışlardaki genel eğilim.

İpotekli satış mı, o da ne!

Eylül ayındaki toplam konut satışı geçen yılın yüzde 9 altında... Eylül ayındaki ipotekli konut satışı ise geçen yılın tam yüzde 72 altında... Sorun yalnızca eylülle sınırlı olsa iyi, hatta önemsiz bile denilebilir. Ama değil ki...

İlk dokuz aydaki toplam konut satışı geçen yıldan yüzde 2.7 daha az.

İlk dokuz aydaki ipotekli konut satışı ise geçen yılda yüzde 29.4 daha az. İpotekli konut satışı bu yıl geçen yılın yalnızca haziran ayında üstüne çıktı. Diğer sekiz ayda ise geçen yıldan daha az ipotekli satış gerçekleşti.

İpotekli satışta geçen yılın ocakta yüzde 20, şubatta yüzde 28, martta yüzde 35, nisanda yüzde 36, mayısta yüzde 12 altında kalındı. Haziranda yüzde 35’lik bir artış sağlandı, sonra yine düşüş başladı. Temmuzda geçen yıla göre ipotekli olarak yüzde 21 daha az konut satıldı. Son iki aydaki durum ise tam anlamıyla vahim. İpotekli konut satışı ağustosta geçen yılın yüzde 67, eylülde ise tam yüzde 72 altında kaldı.

Faiz yüzde 30’a dayanınca...

İpotekli satışların hemen hemen tümü banka kredisi kullanılarak gerçekleştiriliyor. Konut kredisi faizinin geldiği düzeye bakınca da ipotekli satışların niye bu kadar azaldığı kolaylıkla anlaşılabiliyor.

Geçen yılın eylül ayı... Tüm bankalar ortalamasına göre eylül ayında konut kredisi faizi yüzde 12.87 düzeyinde.

Bu yılın eylül ayı... Yine tüm bankalar ortalaması, konut kredisi faizi yüzde 25.19 düzeyinde.
Bu yıl ekim ayının ilk iki haftasında oluşan ortalama ise yüzde 28.83’ü bulmuş durumda. Yani ekimin verileri de hiç iç açıcı gelmeyecek, bu da şimdiden belli.

Sektör zorunlu olarak “stokçuluk” yapıyor!

Daha önce de birkaç kez konutta ne kadar stok olduğunu sağlıklı bir şekilde ortaya koymak çok zor, gerçek stoku kimse bilmiyor, diye yazdık. “Konutta stok olmaz” görüşüyle bizi eleştirenler de oldu. Pek anlayamadık doğrusu, konutta niye stok olmayacağını. Belli ki stok kavramı konusunda anlaşamıyoruz.

Yapıyor satamıyorsanız, stoktur. Otomobilde stok olmaz mı, buzdolabında olmaz mı, demir çelikte olmaz mı? Üretirsiniz ama çeşitli nedenlerle satışınız üretiminizden düşüktür.

Stok, satışınız iyi gitmediği için de oluşur; ürettiğinizi bir süre satmak istemediğiniz için de...

Son zamanlarda ekonomi yönetiminden “Stokçuların üstüne gideceğiz” mesajları yağdığına göre demek ki stok ve stokçuluk olabiliyormuş.

Ama tabii ki konutta kimse stokçuluk yapmaz, tam tersine elindekini uygun göreceği bedelle nakde çevirmek ister. Ama konut almak elbise almaya benzemiyor, ayakkabı almaya benzemiyor. “Cebimde para yok, ama kredi kartımı kullanırım” demek mümkün değil.

Bankadaki kredinin ise yanına yaklaşılamıyor ve stok büyüdükçe büyüyor, zorunlu olarak “stokçuluk yapanlar” da her geçen gün daha büyük sıkıntı yaşıyor. Ve tabii ki işçileri de mal ve hizmet aldıkları kişi ve kuruluşlar da...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar