Yeni bir krize doğru

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Geçtiğimiz haftayı Türkiye, İsrail ile örtük savaş, İran ve Hamas ile gizemli aşk yaşayarak geçirirken, dünyanın geriye kalanı küresel ekonominin krizde ikinci dip yapma riskinin arttığını konuştu. IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn, yeni bir kriz dalgasının hiç de uzak olmadığını ve yeni dalganın Asya Ülkelerini de kapsayacağını söyledi. Bu kaygıların tam da Yunanistan'daki krize yönelik çözüm politikasının AB tarafından kabul edilmesinin ardından gelmesi, AB için krizin henüz sona erdi denilemeyeceğini gösterdi.

Bu gelişmelerin ardından gündeme İngiltere ve Macaristan oturdu. Macaristan hükümetinin istatistik verilerle oynadığı daha önceden biliniyor ise de, bu defa işlerin kötüye gittiği süreçte bunun hükümet tarafından kabul edilmesi, AB ekonomisine olan güveni iyice sarstı. Tüm bu gelişmelerin sonucunda Euro hızla değer kaybetmeye başladı ve Euro-dolar paritesi 1.19'u gördü. Artık paritenin €/$=1 olması kimseye sürpriz gelmiyor.

Krizin derinleşme olasılığı IMF'den, AB'ye herkesi korkutuyor. Çünkü AB ülkelerinin bütçeleri piyasalara müdahale için yeterince güçlü değil. Hepsi bütçe açıklarını nasıl kapatırız, borçları nasıl öderiz ya da öteleriz derdinde.

Tüm bunlara rağmen toplanan G-20, açık ifade ile herkes kendi başının çaresine baksın dedi. Bunu söylerken finansal piyasalara yönelik küresel bir çözüm paketi önermekten, özellikle bankalar üzerine bir ek bir vergi konulmasını önermekten de özenle kaçındı. Bu uygulamayı da ülkelerin kendi kararlarına bıraktı. Çünkü bu konuda zaten ABD ve Almanya yeni düzenlemelere gitmiş durumda. IMF de bu konuda öncü rol oynamaktan kaçınıyor.

Şimdi yeni durumda her ülke tek başına kalmış durumda. Hata yapan ülke krize girecek, hata yapmayan bu defa da uçurumun kenarından döndük diyecek. Mevcut bu karmaşa da unutmamız gereken olgu ABD'nin ekonomik ve siyasi olarak elinin daha da güçlü hale gelmiş olmasıdır.

Artık ülkelerin hükümetleri politika üretirken daha dikkatli olmak durumundalar. Çünkü hiçbir hükümet kriz dışardan geldi, bizim bir hatamız yok diyemeyecek. Çünkü kendi kuyruğunu kendi kesmiş olacak. Bu durumda Yunanistan'da olduğu gibi kimi ülkelerin hükümetleri ülkeyi seçime götürüp, yükü gelecek olan yeni hükümete (siyasi partiye) bırakmayı düşünebilir. Nitekim Yunanistan'da Yorgo Papandreu hükümeti şu anda bu durumda.

Türkiye bu kaos ortamında sakin liman konumunda. Bunu ne kadar sürdürür? Sorunun yanıtı biraz da ülkeye giren spekülatif (hatta artık kumarbaz sermayesi diyebiliriz) kısa vadeli sermaye girişleri, kayıt dışı para girişleri ve hükümetin uygulayacağı politikalar bağlı. Açıkçası bizim hükümetinde eli de çok güçlü değil. Lanet olsun deyip, çözümü yeni gelecek olan siyasi partiye ya da partilere bırakabilir. Sonra da onların çaresizliğine bakıp, kıs kıs gülebilir.

Olası yeni iktidar adayı partilerin, söylemleri, parti programları ve kadrolarının mevcut özellikleri sorunları çözecek iktisat politikaları üretecek gibi de durmuyor. Bu partilerden birisinin kurduğu kadro çelişkili düşünceler içinde. Ekibin bir kısmı, bugünkü sorunların kaynaklarından olan Kemal Derviş döneminin bürokratları, bir kısmı da devletçiliğin savunucusu. Yani ne yapacakları belli değil. Söylemleri belli bir gecikme ile hükümete eleştiri getirmekten ya da popülizmden ibaret. Bu söylemelerine içlerindeki IMF yanlıları ne diyecek? Şu anda yanıtı yok.

Diğer partinin belli bir ekonomik programı zaten yok. Böyle bir amaçları da yok. Onların derdi kamu kurumlarında ve üniversitelerde nasıl örgütleniriz modelini bir an önce uygulamak.

Tüm bu yazdıklarımızdan sonra umutsuzluğa kapılmayınız, en azından heyecanlı bir ülkede yaşıyorsunuz. Bu da az şey değil.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019