Yeni hükümet beklentileri karşılayabilecek mi?

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF dunyaweb@dunya.com

1 Kasım seçiminin sonucunun 7 Haziran’dakinin tekrarı olacağı; Türkiye’nin önümüzdeki dönemde koalisyonlarla yönetilmeye hazırlanması gerektiği düşünülürken, AK Parti’nin beklenenin üzerinde bir performansla tek başına iktidara gelmesi, kendisine gönül veren seçmen kitlesi de dahil olmak üzere herkesi şaşırttı. AK Parti’nin seçim başarısının icraatından kaynaklanmadığı, 7 Haziran seçimleri sonrası dönemde artan terör olayları kadar, tüm hükümet formüllerine karşı duran MHP’nin de bunda payının olduğu muhakkak. Sonuçlar, MHP’nin ve aynı zamanda PKK kaynaklı terör olaylarına bağlı olarak HDP’nin seçmen tarafından cezalandırıldığı yönünde yorumlanıyor. 7 Haziran seçimlerinden sonra bir koalisyonun kurulamamış olması, demokrasimizin geriliğinin önemli bir göstergesi. Yunanistan’da birbirine taban tabana zıt Syriza ve Altın Şafak, Almanya’da Hristiyan Demokratlar ve Sosyal Demokratlar biraraya gelirken, Türkiye’de AKP ve MHP’nin olası koalisyon formüllerine karşı direnmeleri Türk demokrasinin geleceği açısından düşündürücüdür. Peki CHP oyunu neden artıramadı? Bunun faturasını bütünüyle yönetime çıkarmanın doğru olmadığı düşüncesindeyim. CHP’nin yüzde 25’i aşamamasında parti yönetiminin hatalarından çok, özellikle 70’li yıllardan bu yana sistematik biçimde sürdürülen politikalarla merkez sağdan uzaklaşıp muhafazakarlaşan seçmen kitlesinin payı büyük. Türk demokrasisinde ve düşünce hayatında geçmişte önemli bir yeri olan sol kanadın kaybolmaya yüz tuttuğu bir siyasi tablodan ne sol, ne de sosyal demokrat bir iktidarın çıkması zaten beklenemezdi.

***

Artık gelenek haline gelen balkon konuşmalarının bu sonuncusunda Başbakan Davutoğlu, 78 milyonun tamamını kucaklayacaklarını, kazananın şu veya bu parti değil Türkiye olduğunun, kutuplaşmanın ve çatışmanın olmadığı bir Türkiye için bütün partilerin kollarını sıvamaları gerektiğinin altını çizdi. Başbakan, kimsenin yenilgi psikolojisine kapılmamasını, yenilenin değil kazananın olduğunu; herkesin hukukunun güvence altına alınacağını; siyasi tercihleri, etnik köken ve mezhepleri ne olursa olsun herkese karşı görevlerini büyük bir sorumlulukla yerine getireceklerini söyledi. Bu açıklamaların AK Parti’ye oy vermeyen seçmenler tarafından ihtiyatla karşılandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Zira, zamanın Başbakanı Erdoğan da 2011 seçimlerinden sonra yaptığı konuşmada hemen hemen aynı şeyleri söylemiş ancak, olaylar tamamen farklı yönde gelişmişti.

***

Yeniden inşa edileceği söylenen Türkiye’de, inşaanın hangi temeller üzerinde yükseleceği bilinmiyor. Laik-demokrat ilkelerden ödün vererek Türkiye’nin 21. yüzyılda önde gelen ülkelerden biri olması zor. Başbakan’ın balkon konuşmasında her fırsatta hukukun üstünlüğünü vurgulayan Ali Babacan’a yanında yer vermesi hükümetin bu konuda ciddi olduğunun bir işareti olarak görülebilir. İş dünyasından yapılan açıklamalarda yeni hükümetten güçler ayrılığı ilkesi temelinde demokrasinin geliştirilmesi, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve ekonomik reformlar üzerine odaklanması isteniyor. Makroekonomik göstergelerin giderek bozulduğu Türkiye’de yeni hükümetin işi kolay değil. Farklı siyasi düşüncelere sahip olmanın ötesinde, geçmişin kutuplaşmacı politikasıyla birbirinden uzaklaşan kitleleri aynı anda memnun edecek politikaların nasıl hayata geçirileceği soru işareti. Yeni Anayasa'nın hazırlanması konusunda engellerin nasıl aşılacağı bilinmiyor.

Başkanlık sistemi tartışmalarının, bazı yazarların düşüncelerinin aksine yeniden gündeme gelme olasılığı yüksektir. Başbakan’ın balkon konuşmasında bundan bahsetmemesi, başkanlık tartışmalarının rafa kaldırıldığı anlamına gelmiyor. Yüzde 49 oy yetmemiş olmalı ki, Davutoğlu bu seçimde kendilerine oy vermeyen seçmenlerden sonraki seçimlerde oylarını istemeyi ihmal etmedi. Böyle bir talep mensubu olduğu siyasi hareketin oyunu arttırmayı amaçlayan bir politikacı için normal sayılsa da, demokrasi için bir başarı olarak görülemez. Serbest seçimler demokrasinin en önemli ögelerinden biri olmakla birlikte tek başına yetersiz. Yelpazenin sol tarafının olmadığı, merkez sağın giderek kaybolduğu, hemen herkesin AK Parti’li olduğu bir ülke ne kadar demokrat olabilir?

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016