Zombi senaryoları

Levent AKBAY
Levent AKBAY AÇI KARŞI AÇI levent.akbay@dunya.com

IMF’nin ‘Zombi Şirketler’e ilişkin raporu kısa zaman önce medyada kendine yer buldu. Rapora göre Türkiye yüzde 13’lük zombi şirket oranıyla dünyada ilk sırada yer alıyor. Bu arada halka açık şirketlerin yüzde 8’i de zombi imiş. Bu kategoride ise 21. sırayı alıyoruz.

Bu şirketler borç ödemek için yeterli parayı kazanamıyor. Mali sıkıntı içindeler ve kâr etme şansları yok. Bir şekilde ‘desteklerle’ hayatta kalmayı sürdürüyor. Bu yönüyle sağlıklı çalışan şirketler için ekonominin önündeki büyük tehditlerden biri olarak görülüyorlar.

Salgın döneminde mali yapıları daha da bozulmasına ve kağıt üstünde yaşıyor olmalarına rağmen bu şirketlere verilen krediler ekonomi içindeki paylarının artmasına yol açıyor. Pandemi döneminde bu şirketlerin de devlet desteklerinden, kredilerden, teşviklerden yararlandırılmalarını anlamak mümkün.

Ancak hem kağıt üstünde kalan, hem kâr edemeyecek durumda olan bu şirketlerin normal dönemde ‘bir şekilde’ yaşamalarını, üstelik kimi desteklerden nasıl yararlandıklarını anlamak kolay değil.

TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu (REF) işbirliği ile hazırlanan Türkiye Sanayisinin Bugününe Bakış ve Öneriler Raporu’nda ilginç bir tespit vardı. Dr. İzak Atiyas tarafından kaleme alınan Rapora göre “İmalat sanayinde zaman içinde verimliliği düşük olan girişimlerin pazar payları görece artmış, verimliliği yüksek olan girimlerin pazar payları ise görece azalmıştır. “

Ayrıca “Girişimler arası kaynak dağılımının olumsuz etkisi özellikle çarpıcıdır; birçok yılda imalat sanayi verimliliğinin azalmasının yegane sebebi kaynakların verimliliği yüksek olan firmalardan verimliliği düşük olan firmalara aktarılmasıdır.” Sadece bu kadar da değil.

Şirketlerin pazar paylarının gelişimine ilişkin şu bulgu da önemli: “… Tüm sektörlerde verimliliği görece düşük olan girişimler daha hızlı büyümüş; sektörlerindeki katma değer paylarını verimliliği yüksek olan girişimlere göre daha büyük oranda artırmışlardır.”

Rapora göre küçük ve verimsiz firmaların ekonomideki etkinliğinin artmasının araçları olarak “kredi politikası, teşvik politikası, aşırı borçlanma” gibi unsurlar sıralanıyor. Bir yandan tüm şirketlerin yüzde 13’ünün ‘zombi’ olduğuna ilişkin bulgular, bir yandan verimsiz şirketlerin ekonomideki ağırlıklarının kaynak dağılımı, teşvikler ve kredilerdeki çarpıklık nedeniyle artıyor olması.

Bir yandan da imalat sanayinin ‘fiyat’ dışındaki göstergeler bakımından küresel pazarlarda rekabet şansının çok sınırlı olması. Bir soruyla bu bahsi kapayalım. Acaba ‘zombi’lerin ve ‘verimsizlerin’ vergiyle ilişkileri nasıl? Bu konuda yapılmış bir araştırmaya denk gelmedim. Ancak bu ay başında uygulamasına geçilen ‘yüzyılın vergi affı’ndaki rakamları bir hatırlayalım.

13 kurumun toplam 1.3 trilyon liralık alacağı yeniden yapılandırmaya konu oldu. Bunun 521,3 milyar lirası vergi aslı, 316,1 milyar lirası gecikme faizi-ceza olmak üzere 837,3 milyar lirası vergi alacaklarından oluşuyordu. SGK’nın 196 milyar liralık asıl alacağı, 165 milyar liralık gecikme faizi-ceza olmak üzere 361 milyar liralık alacağı yeniden yapılandırmaya konu olmuştu.

Ocak 2023’de TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmelerde dönemin Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş bu alacakların 500 milyar lirasının tahsil kabiliyeti kalmadığını, yaklaşık 300-350 milyar liralık bir alacağın tahsil edilebileceğini açıklamıştı.

(Sonraları kimi yayın organlarında tahsil kabiliyeti olmayan alacaklarının 360 milyar lira olduğu açıklandı. ) Biz 500’ü değil 350’yi baz alsak bile o günün kurlarıyla yaklaşık 20 milyar dolar yapar. İnsan düşünüyor da; ‘yüzde 13’ ve ‘verimsizler’ ile tahsil kabiliyeti kalmayan vergi borçları arasında bir ilişki olabilir mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Planlamaya geri dönüş 18 Eylül 2023
17. Madde 15 Eylül 2023
Asıl fren 2024’te… 13 Eylül 2023
Enflasyon birikirse!.. 06 Eylül 2023
Enflasyonda atalet 04 Eylül 2023
Kepenkler kapanmasın… 01 Eylül 2023