Zor günler

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Günlerimiz biraz zor geçiyor. Kendi gündemimiz daha çok olumsuz karakterli gelişmelerle istila edilmiş gibi. Cumhuriyet gazetesine karşı yürütülen mesnedi zayıf güç gösterisi sinirleri geriyor. HDP ile iplerin gerilmesi de oluşan atmosfere katkı yapıyor. Öte yandan, siyasi iktidarın giderek muhalifl ere doğru yayılan eleme-tasfiye sürecinin getirdiği tedirginlik yaygınlaşıyor. Güneyde sınırlarımızın altındaki alanda bizim daha fazla askeri inisiyatif kullanmaya başladığımız izlenimi veren gelişmeler ve bunun getirmesi muhtemel sıcak çatışma olasılığı gerginliği daha da tırmandırıyor.

Bütün bunlar hem içeride hem dışarıda risk olarak okunuyor. Özellikle mali fiyatlar üzerindeki baskı artıyor. Döviz kuru yükseliyor. Tersine niyetlere rağmen faiz oranı üzerindeki risk baskısı yoğunlaşıyor. Negatif ayrışıyoruz. Bütün bunlar olumlu bir resim çizmiyor. Ama resmi bulanık olan bir tek biz değiliz. Bu günlerde küresel gündemin tepesinde ABD’deki seçimler var. Aslında seçim bazı sandıklarda başladı bile ama işin büyük kısmı yani büyük seçmen kitlesini kavrayan esas seçim bu gün (Salı) yapılıyor. Aynen bizde olduğu gibi, seçime giden yol sinirleri yıpratan, tedirginlik yaratan bir süreç olarak yaşandı ABD’de. Bunun nedeni sadece seçime katılan partiler arasındaki karşıtlık değil. Seçimde çekişen iki aday arasındaki zıtlıklar da zaman zaman kaygı kaynağı oldu. Adayların karşı cinslerden olması tabii zarafet, söylem adabı vb gibi farklar da yarattı ama esas ayrışma siyasi duruş, siyasi söylem ve benimsenen tezler gibi siyasi karakterlerini belirleyen unsurlardan kaynaklandı.

Cumhuriyetçi Partinin adayı Donald Trump daha ilk adımda hem söyleminde hem de eyleminde kaba bir üsluba sahip olduğu izlenimini verdi. Süreç içinde bu özelliği pek fazla değişmedi. Bu görüntü sanki siyasi söylemine de yansımış gibi göründü. Sonuçta Trump siyasetini korku, tehdit, şantaj ve gerginlik üzerine inşa eden bir siyasetçi olarak algılandı. Bu algı siyasi yelpazenin ortasında yer alan seçmenler kadar medyanın önemli bir parçası tarafından da benimsendi. Buna karşılık Demokratların adayı olan Hillary Clinton söylemini daha yumuşak daha zarif bir yaklaşımla seçmenine aktardı. Onun da siyasi geçmişinden gelen ve olumsuz olarak algılanan bazı defoları vardı ama yumuşak üslup ve sakin yaklaşım ikili mukayeselerde Clinton’u öne çıkarttı. Bu nedenle Trump yarışa biraz daha geriden başlamış gibi oldu.

Siyaseti sadece üslup ve yaklaşımla tanımlamak doğru değil. Esas önemli olan siyasi tezler ve siyasi niyetler kuşkusuz. ABD seçim sürecinde Trump ile Clinton arasında bu bağlamda ortaya çıkan temel ayrışmanın iki boyutu olduğunu düşünüyorum. Bunların birisi yerleşik düzen ve hiyerarşi ile olan ilişki ve mesafenin tanımlanmasındaki farktır. Öteki de uygulanması öngörülen iktisat politikaları arasındaki farklılaşmadır.

Trump seçime giden süreç boyunca siyasi söylemini ABD’deki yerleşik düzen eleştirisi ve bunu değiştirme niyeti üzerine inşa etti. Buna karşılık Clinton’un yaklaşımı ve söylemi daha çok mevcut düzenin nasıl tamir edilip, iyileştirileceği üzerine kurulmuştu. Trump’ın radikal renkler taşıyan tezlerinin muhafazakar Cumhuriyetçi seçmene itici ve giderek korkutucu geldiği izlenimini taşıyorum. Buna karşılık Clinton’un görece daha liberal olan siyasi niyetleri ve tezleri yarışta onu öne çıkaran temel etkenler oldu diye düşünüyorum.

Seçimin iki adayı arasındaki en büyük ve önemli fark ise uygulamayı öngördükleri iktisat politikaları bağlamında ortaya çıktı. Trump ABD’yi bir kez daha dünyaya kapanma kulvarına sürükleyecek olan korumacı politikaların adeta şampiyonluğunu yaptı. Dahası, pervasız bir müdahaleciliği savunan, özellikle de FED’i umursamayacağı izlenimini veren iktisat politikası söylemleri dillendirdi. Bu kuşkusuz kendisinin yerleşik düzene karşı oluşturduğu söylemle tutarlı bir tavırdı ama seçmen bu paketi satın almaya pek istekli gibi durmuyor. İşin bu yanının seçim sonucunu belirleyeceğini düşünüyorum.

Sonuçta gel-gitleriyle bir seçim maratonu daha yaşandı. ABD seçiminin sonuçları kuşkusuz bütün dünyayı etkileyecek. Bu nedenle sadece ABD seçmeni değil dünya da onlarla beraber aylardır hop oturup hop kalkıyor. Bizim kendi karmaşamızı çözmeye daha vakit var gibi görünüyor. Dünyanın ne yana devineceğini ise en geç yarın öğreniriz sanırım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018