'Endüstri 4.0 aşaması Türkiye’de yeni işler yaratmak için büyük fırsattır'

• Teknoloji üretme idealimiz olmalı ve yaratmak isteğimiz sonuca odaklanmalıyız • Yatırımları caydırıcı engelleri ortadan kaldırmalı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Rüştü Bozkurt

Ölçü, ölçeklendirme, tartma sözcükleri, onlardan türettiğim kavram ve terimler toplumsal yaşamın derinliklerine sinmiştir. Bizim için “olağan” kabul edilen bir davranışı biraz aşan olsa “ölçüyü kaçırdı” deriz. Bugüne kadar Alemdağ dendiğinde Sait Faik Abasıyanık’ın “Alemdağ’da var bir yılan” öyküsü aklıma gelirdi. Şimdi ölçme ve tartma araç-gereçleri üreten bir fabrika dağarcığıma eklendi: ESİT. 

Alemdağ’daki ESİT tesisleri 32 bin metrekare alanı kaplıyor; Hendek’deki 30 bin metrekarelik tesislerle birlikte düşünürsek 62 bin metrekare alan kaplayan bir tesisten söz ediyoruz. Eğer neler ürettiğini merak ediyorsanız sağdaki kutuya göz atın. 

ESİT’in pazarlama ve satışlarından sorumlu Çağrı Hekimoğlu’nu Hannover’deki fuarda tanıdım. Alemdağ’da doğanın zengin yeşillikleri arasındaki çalışma odasında karşısındayım. Tesisin kurucusu ve Genel Müdürü Ferhat Tigrel de söyleşimize katılıyor. Cumhuriyet Dönemi’nin yetiştirdiği idealist, üretken, heyecanını kaybetmemiş biri olduğunu hemen anlıyorum. Çağrı Hekimoğlu, “60’ın üzerinde ülkeye ihracat yapıyoruz” dediğinde Ferhat Tigrel’in gözleri gülüyor. İnanma ve disiplinin getirdiği başarıları dinlerken keyifleniyorum. Bulgaristan’dan Rusya’ya, Afrika ülkelerinden Asya’nın derinliklerine yapılan satışlar anlatılıyor. “ABD’ye indikatör ihracat ettik” dendiğinde sözün ağırlığını hissediyorum. Uluslararası eleklerin üstünde kalma anlamına geldiğini düşünüyorum. İki yöneticinin yüzlerindeki ifadeden, vücut dillerinden haklı bir gurur yansıdığını gözlüyorum. 

ESİT’in ileri-teknoloji donanımı, kendi insiyatifinde ürün geliştirmedeki yaratıcı katkısı, kalite özeni, izleme disiplini ve geri-bildirim özgüvenini sezinledikçe, doğru adrese geldiğim konusunda zihnimdeki meşrulaştırma pekişiyor. 

Türkiye sensör üretiminin neresinde? 

ESİT’in kapasite ve teknik olanakları, küresel pazardaki konumu, Ar- Ge, tasarım, inovasyon, marka yaratma felsefesi, ulaşılan başarının arkasındaki güç. Bu yazının merkez düşüncesi, kuruluşun felsefesi, tasarım gücü, marka özeni değil. “Endüstri 4.0 aşamasına hızlı uyum göstermek için ülkemizin olanak ve kısıtlarını öğrenmek istiyorum”. Çağrı Hekimoğlu’na, “Sensör üretme stratejisi olmadan anlamlı ve değerli bir endüstri 4.0 aşaması uyumundan söz edebilir miyiz” sorusunu yöneltiyorum. Yanıtını birlikte izleyelim: “Ülkemizde teknolojik gelişme konusunda bir strateji belirlenecekse, sensör teknolojilerinin geliştirilmesi ve sensör üretiminin ülkemizde yaygınlaşması şüphesiz önemli bir adım olacaktır. Sensör üretiminde siyasi irade, bürokrasi, üretici ve toplumun diğer dinamik kesimlerinin bir araya gelerek araştırma ve geliştirmeden başlayarak üretici olma, standartları belirleme aşamasına gelmenin önceliklerini belirlemelidir. Sensör üretiminde, hepimizin zihninde meşrulaştırdığı kesin bir ‘strateji’ olmalı, uygulamada ödünsüz gözetim ve denetim yapılarak gelişmeler izlenmelidir.” 

Uzun zamandır anlattığım ve yazdığım düşüncelere yaklaşan açıklama özgüvenimi artırıyor. Düşündüklerimizi onaylayıcı değerlendirmelerde cesaretlenerek Çağrı Bey’e “Sensör konusunda temel bakış açımız ve yaklaşımımız ne olmalı?” diye sorduğumda, zihni net bir insanın açıklığıyla anlatımını sürdürüyor: “Sensörde ürün özelleşmesini iki yönüyle düşünmeliyiz: Birincisi tasarımsal kısıtlar ürün özelleşmesini yönlendirirken, ikinci olarak da satış sonrasına ilişkin müşteri stratejisi etkin rol oynuyor. Bazı ürünler tüketiciye ulaştığında ‘satış sonrası hizmet’ gerektirmiyor. Bazı ürünlerde ise ‘satış sonrası hizmet gerektiriyor’. Satış sonrası hizmet konusunda da faal bazı müşteriler kendisine özgün tasarlanmış sensör talebinde bulunuyor. Özel ürünlerde maliyette artışı yüzde 10-15 olsa bile, satış sonrası gelir beklentisi sebebiyle müşteriler bunu makul kabul edebiliyor.” 

Anlatılanı dinledikten, zihnimde süzdükten sonra bir adım daha atıyorum. “Türkiye’nin Sensör üretiminde üstün ve zayıf yanlarının” ne olduğunu öğrenmek istiyorum. Aldığım yanıtı, siyasi irade, bürokratlar, girişimciler, medyada konuyu anlatanlar ve yazanlar, sivil inisiyatif liderleri özenle not etmeli: “Türkiye sensör üretimine yakın bir yerde duruyor. Bunun iki nedeni var: Birincisi sensör tüketicisi bir ülke. Gelişmiş ülkelerden daha yüksek oranda talep yaratıyor. İkinci neden ise ülke dışındaki yoğun endüstriye yakın bir coğrafyada yer alıyor; endüstriye kolayca erişebilme avantajları var.” 

Taklit sorunumuzu aşmalıyız 

Üretim dünyanın hiçbir yerinde “dikensiz gül bahçesi” değil. Ülkemizde de sorunlar var. Çin, Hindistan ve diğer Uzakdoğu ülkeleri nin yarattığı rekabet gibi. Önemli olan rekabetin varlığı değil, rekabet karşısında alternatif tepki stratejileri üretmektir. Çağrı Hekimoğlu’ndan Çin-odaklı rekabetin etkilerini analiz etmesini istiyorum: “Çin faktörü bütün dünyayı etkiliyor. Çin, girdiği alanlarda ‘fiyat düşürme’ etkisi yapıyor. Standart sensörlerde fiyat-odaklı hareketlenme var. Ancak, müşterinin talebi ve üretici kuruluşlar rekabette bir adım önde durmak için “özel tanımlanmış ürün” ortaya koyuyor. Bu özellik, ölçme prensipleri, biçimsel özellik, kalite gibi. Bazı ürünlerde özelleşme eğilimi çok güçlü. Örneğin, bugün evdeki basit musluk bile markaya özel tasarım parçalarının kullanıldığı ve yetkili servis haricinde müdahale edilemeyen hale geliyor” diyor. Analizini sürdürüyor: “Ülkemizde yaygın biçimde ‘taklit sorunumuz’ var. Biz, teknolojisi ve tasarımı bize ait, orijinal ürün odaklı çalışıyoruz, ama piyasanın fiyat-odaklı ucuzluk anlayışı çok ciddi haksız rekabet yaratıyor. Orijinal olan ile taklit olanı ayırt edemeyen piyasa ister istemez kalite düzeyini düşürüyor; sektörle ilgili olumsuz imajlar yaratıyor. İleri-teknolojik ürünlere yatırımların yapılabilmesi için ilke ve kuralları uzun vadede işleyen devlet destekleri çok önemli yönlendiricidir. Gelişmeleri, örneğin endüstri 4.0’ın önemini, olası etkilerini herkesin kavraması gerekir.” 

Standart belirleyenler arasında olma 

Sensör üretiminde, kullanılmasında yaklaşımımızın ne olması gerektiğini öğrenmeye çalışıyorum. Sorunun temel dinamiğini şöyle açıklıyor Hekimoğlu: “Sensör imalatını sadece üretici değil, standartlarını belirleme ve teknolojiye sahip olduğu için bağımsızlaşma sürecine katkısı açısından da değerlendirmeliyiz. “Sonra, sensör üretiminde bir yerlere gelmemiz, ülkemizin geldiği gelişme düzeyini ilerletmemiz ve potansiyelleri kullanmamız için bazı ilkelere uyulması gereği üzerinde duruyor Hekimoğlu : “Önce bu işlerin bir bütçesi olmalı belli bir kaynak tahsisi yapılmalı. Belli bir sermaye ayırmak önemli ama varlık nedenimizi açıklayan bir idealimiz ve yaratmak istediğimiz sonucu tanımlayan hedefl erimiz olmalı. Ayrıca işte etik değerlerin korunması ve geliştirilmesi, piyasada güvenirliliği artırması sadece üreticilerin değil toplum olarak hepimizin ortam sorumluluğu. Eğer biz endüstrideki dördüncü dönüşüme uyum göstermek istiyorsak, siyasi irade, bürokrasi, girişimci, medya ve sivil toplum inisiyatifl eri ortak bir meşruiyet temelinde birleşmeliyiz. 

Ferhat Tigrel bir ekleme yapıyor: “Devletin uzun soluklu destek politikaları olmadan Ar-Ge de olmaz. Benim başımdan bir RES uygulaması geçti. Yatırım aşamasında verilen sözlerin yatırım sonrasında tutulması lazım. Bu ülkede bana bildirilen esaslar dahilinde yatırım yaparsam, daha sonra alınan kararlardan etkilenmem inancı pekişmeli ki insanların yatırım iştahı artsın. Ben 30 yıl önce devreler yapardım, ithal fiyatının çok altında maliyetle üretirdim. En ileri ülkelerde bile kabul görürdü. O gelişmeler yaygınlaşmamışsa; yatırım iklimi yaratan, çok çalışırsam bu ülkede iyi kazanırım düşüncesini yeterince insanımızın içine sindirememiş olmamızda aramalıyız.” 

Çağrı Bey, kamu yönlendirmesi açısından önemli bir gelişmenin altını çiziyor ve diyor ki, “Bizde standartlar AB’den aynen tercüme ediliyor. Standartların uygulanmasıyla ilgili ülkemizdeki en büyük eksiklik, bu standartların yaygınlaştırılması ve uygulanması konusunda sistematik bir çalışma bulunmaması. Değer yaratma zincirinin her halkasında eşdeğer bakış olmalı, eşdeğer algılama ve bilgiyle üretime yönelmeliyiz. Hakim olan odaklar kendi ‘tip onayını’ öne çıkarıyor. Standartları ve kalite kriterlerini sektöre girişi, rakiplerin gelişmesini engelleyen bir araç gibi kullanabiliyor. Ülke olarak hedefimizin, yeni teknolojik standartlar üretmek ve bunların dokümantasyonunu dünyaya kabul ettirmek olması gerekmektedir ki endüstride gerçekten bir dünya oyuncusu olabilelim.” 

Yatırımları caydırıcı etkenler var 

Endüstri 4.0 aşamasında doğru konumlanma yapabilmemiz için ülkenin bir yol haritası olmalı, sistem içinde yer alan herkes o yoldan yürümeli, haksız rekabet koşulları yaratılmamalı düşüncesi zihnimde netleşmiş. Bu konuda Çağrı Hekimoğlu’nun görüşünü öğrenmek istiyorum: “Endişelerinize katılıyorum, önerilerinizi onaylıyorum. Biz endüstri 4.0’a biraz yakın biraz uzağız diyebilirim. Çünkü ‘tip onayı’ meselesini Avrupa merkezli firmalar vasıtasıyla çözsek dahi, ülkemizdeki kurumlarla tam olarak çözebilmiş değiliz” yanıtını alıyorum. 

Konu üzerinde yeterli bilgi edinmeden, derinlik bilgisine ulaşmadan piyasaya sunulan “endüstri 4.0 istihdam sorunu yaratır “ iddiasını anımsatıyorum. Beni rahatlatan yanıtla yüzleşiyorum : “İstihdam sorunu yaratacağına hiç inanmıyorum. Biz Almanya ve ABD gibi ülkelerin daha önce dünyanın başka ülkelere yaptıkları üretim-odaklı yatırımları geri merkeze almayı güçlendirmek istediklerini biliyoruz. Çin istilasının zararları karşısında herkes kendine özgü önlemlerini alıyor. Biz taklitçi olmaktan çıkar yaratıcı olursak, tüketici olmaktan üretici olmaya geçersek, istihdamı azaltıcı etkileri tersine çevirmiş oluruz. Bu açıdan bakarsak, endüstri 4.0 aşaması Türkiye’de yeni işler yaratmak için büyük bir fırsattır!” 

Ferhat Tigrel, ülkemizde yatırım ortamında ‘caydırıcı etki’ yapan gelişmelere gönderme yapıyor: “Bir mühendis olarak ileri teknolojili üretim yapabilmeye çok emek verdim. Şimdi bu fabrikanın yeri ticaret merkezi olunca büyük rant sağlıyorsa, beni bir mühendis olarak daha farklı işler yapmaya zorluyorsa, asıl istihdamı azaltanın bu yaklaşımda olduğunu söyleyebiliriz. Biz bu işe gönül vermiş insanları yüreklendirici uygumalar yapmalı, toplumun algısının caydırıcı yönde gelişmesini engellemeliyiz” diyor. 

Ortak sorumluluklarımız var 

Ferhat Tigrel ve Çağrı Hekimoğlu’na yapılması gerekenlerle ilgili önceliklerini soruyorum. Çağrı Hekimoğlu yanıtlıyor: “Önce küresel bir dünyada yaşadığımızın farkına varmalıyız. Bütün işlerimizi sadece Türkiye için değil, dünya için yaptığımız bilincini yükseltmeliyiz. Bu bilinçle birlikte, bazı ülkelerin ve güç merkezlerinin kendi pozisyonlarını korumak için kullandıkları ‘sertifika sorununu’ aşmanın yol ve yöntemlerini bulmalıyız. Eğer bu ülkenin bir TSE standardı varsa, o standardın verilişinde uygulamasında, uluslararası platformlarda geçerli olmasında ülke olarak arkasında durmalıyız. TSE standardına uyan ile uymayan arasında haksız rekabet koşullarının yaratılmasına asla izin vermemeliyiz. TSE’nin her yerde akredite olması şart. Oradan aldığımız bir ‘uygunluk belgesi’ göğsümüzü gere gere dünyanın her yerinde geçerli olmalı. Kurumlar yatırım önceliklerini belirlemeli. Madem ki dünya yeni bir endüstrileşme aşamasından geçiyor; bizim değer yaratmanın yeni koşullarında nasıl konumlanacağımıza ilişkin çoğunluğumuzun meşrulaştırdığı bir yatırım yoluna ihtiyacımız var. O zaman kaynaklarımızı daha iyi değerlendiririz, yaratmak istediğimiz sonuca daha hızlı ulaşabiliriz.” 

Ferhat Tigrel ve Çağrı Hekimoğlu ile ESİT’de yaptığımız söyleşide ulaştığım bazı genellemeleri paylaşmak isterim: Birincisi, donanımla ilgili bir envanter ve mevcut potansiyeli net olarak anlama seferberliğine ihtiyacımız var. İkincisi, dünya genelinde oluşumlar karşısında fırsat ve tehlikeleri öngörme ve önlem almayı dinamik hale getirmeliyiz. Üçüncüsü de endüstri 4.0 aşamasına geçişte donanım ve yazılım geliştirme “stratejisi” tasarlamalı ve ödünsüz gözetim ve denetimlerle ilerlemeliyiz.

ESİT neler üretiyor?

✔ Taşıt kantarları

✔ Akış kantarları

✔ Tank tartım

✔ Silo kantarı

✔ WF besleyici bant kantarı

✔ BBF/BF torbalama

✔ BS bant kantarı

✔ Bantlı kontrol kantarı

✔ PS baskül

✔ TT transpalet

✔ Yük hücreleri

✔ İndikatörler ve

kontrol cihazları

✔ Endüstriyel basküller

✔ Torbalama kantarları

✔ Ventilli dolum kantarları

✔ Otomatik taşıt kantarı

tartımı ve trafik yönetimi

✔ Ex-Proof ürünleri

✔ Vagon test standı

Bu konularda ilginizi çekebilir