Dünyada çatışma endişesi, gelişmiş ülkelerde popülizm dalga dalga artıyor

50 bin alıcının 5 milyar euroya yakın Türkiye riskini sigortalayan uluslararası alacak sigortası şirketi Coface, bu defa yükselen siyasi riskleri rakama döktü. İşin içine sadece değişim rüzgarlarını değil, dini ve etnik değişimleri ve sosyal kırılganlığı da dahil etti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ece CEYHUN 

Coface’ın 159 ülkeyi kapsayan, çatışma ve terörden kaynaklı güvenlik riskleri ile siyasi ve sosyal riskleri bir araya getirdiği ve ilk defa hesapladığı Siyasi Risk Endeksi’nde Türkiye’nin yeri 26’ncılık oldu. 159 ülkeyi kapsayan küresel endeks içerisinde en yüksek riske sahip 3 ülke Afganistan, Irak ve Libya olarak sıralandı. Siyasi riski en düşük, yani 159’uncu ülke ise İzlanda oldu.

Araştırmada toplu sonuçlar Sahra Altı Afrika Bölgesi’nde, Bağımsız Devletler Topluluğu’nda, Latin Amerika ve Asya’da iç çatışmaların siyasi ve sosyal kırılganlığın arttığını ortaya koyuyor. Endeksi, çatışma endeksi, terör riski ile siyasi ve sosyal kırılganlık açısından 3 bileşene ayırdığınızda ise sadece gelişmekte olan ülkelerde yükselen sorunları değil gelişmiş ülkelerde artan riskleri de görüyorsunuz.

Raporda, Meksika’daki uyuşturucu kartellerinin savaşları, Afrika’daki çatışmalar, Çin ve Hindistan gibi ülkelerdeki sosyal kırılganlıklar ve sınıf farklılıklarının riskleri dalga dalga büyüttüğü ifade edilirken bu yıl peş peşe seçimlerin gündeme geldiği gelişmiş ülkelerin popülist dalgayı test ettiği ifade ediliyor.

Coface tarafından yapılan analizde ‘çatışma riski’ Afganistan, Irak, Sudan, Nijerya ve Suriye gibi sıcak savaşın yaşandığı ülkelerde yüksek çıkarken kartel savaşları nedeniyle bu risk Meksika, Kolombiya, Cezayir ve Hindistan’da da yüksek çıktı. Yine rapora göre siyasi ve sosyal kırılganlık endeksi BDT ve Latin Amerika’da yüksek çıkarken terör riskinin ise 2008 yılından bu yana 2.8 kat arttı. Siyasi popülizm baskısının en yüksek düzeye ulaştığı ülke olarak Birleşik Krallık gözükürken endeks değeri yüzde 73 oranında artmış durumda. Fransa’nın endeks değeri yüzde 70, Avusturya’nın yüzde 64 ve Hollanda’nın yüzde 53’lük endeks değerlerinde artış yaşadığı görülüyor.

2011-2015 yılları arasında artan saldırıların Avrupa’da terör riskinin ekonomiyi etkileyecek boyuta getirdiğine işaret eden araştırma, bu açıdan uluslararası yatırımcı gözünde Türkiye ile aynı sepette değerlendirilen gelişmekte olan ülkelerde de durumun hiç de parlak olmadığını ortaya koyuyor.

Coface Türkiye CEO’su Emre Özer, raporu DÜNYA’ya değerlendirirken “2011-2015 arasında Avrupa ülkeleri ciddi bir terör riskiyle karşı karşıya Coface endeksine göre bu ekonomiyi etkileyecek noktaya geliyor. Biz içeride ‘her şey biz Türklerin başına geliyor’ diye düşünüyoruz ama Türkiye çatışma endeksinde en sonda. Siyasi kırılganlık endeksinde ise başı Latin Amerika ülkeleri çekiyor. Brezilya para birimi real, dolar karşısında değer kazanıyor ama Brezilya ve Meksika gibi ülkelerde sorunlar daha ağır” dedi. Emre Özer, Türkiye’nin büyüme hikayesini ön plana çıkartması ve ekonomiyi uzun vadede ivmelendirecek reformlara odaklanması gerektiğini vurguladı.

Özer şöyle konuştu: “15 Temmuz’dan sonrada refl ekslerimizin ne kadar sağlam olduğunu gösterdik. Kısa vadede ekonomiyi canlandıracak kararlar hızlı alındı ve uygulandı. Bizim belki de en iyi yaptığımız şey kısa vadeli kararları almak. Referandumdan sonra ekonominin önünü uzun vadeli reformlarla açmamız lazım. Türkiye’nin yeniden yüzde 5 büyüme patikasına dönmesini sağlamalıyız. Türkiye’nin büyüme performansı, Coface’ta notumuzu korumamıza neden oldu. Buna karşılık Güney Afrika ve Brezilya’nın notu düşürüldü. Bu ülkeler neden Türkiye’nin notu düşmedi diye sorduğunda Coface’ın ekonomisti, ‘Türkiye büyüyor’ cevabını verdi. Dolayısıyla yabancılar her türlü hikayeyi, özelikle de Türkiye’nin büyümesi hikayesini satın almaya hazır. Her ülke farklı stres testlerinden geçiyor. Diğer ülkelerle karşılaştırdığınızda Türkiye göreceli olarak daha iyi. Ama uzun vadeli reformları hayata geçirmek ayrışmak için önemli. Türkiye’nin yüzde 5’lik büyüme hikayesini yeniden yazması gerek. Kısa vadeli tedbirleri aldık bir an önce uzun vadeli tedbirleri almamız lazım.”

Şirketlerin yüzde 80'i nakdini yönetememekten batıyor

Coface Türkiye CEO'su Emre Özer, şirketlerin bilançolarına bakıldığında, özellikle son yıllardaki kurdaki dalgalanmaların yarattığı tahribat incelendiğinde, en tepedekiler hariç tüm işletmelerin kur riskini yönetemediğini vurguladı. Son dönemde reel sektörün kur riskine yönelik olarak hükümet tarafından çalışmalar yapılsa da her şirketin aslında kendi içinde kur ve nakit riskini yönetmesi gerekliliği üzerinde duran Özer şöyle konuştu: “Şirketlerin yüzde 80’i nakdini yönetemediği, yüzde 25’i de alacaklarını tahsil edemediği için batıyor. Türkiye ekonomisinin en tepesindeki şirketleri bir kenara ayırdığınızda ‘kur riskinizi hedge ediyor musunuz?’, ‘alacağınızı sigortalıyor musunuz?’ sorularının cevabı hep ‘hayır’ çıkıyor. Türk sanayicisi parasını son kuruşuna kadar makine ve teçhizata yatırıyor. Türkler girişimci oluyor ama esas riskin nakdini yönetememek olduğunu görmüyor. Gezmekle bitiremeyeceğiniz fabrikalar bu riskler nedeniyle ya ucuza satılıyor ya da Avrupalı rakipleri gibi 100 yılı göremiyor. Bir şirket 10 sene kur zararı yazmamalı. Kuru yönetebilmek içinde ‘iyi yönetişim’ şart” diye konuştu.

Kimse kurda dalgalanmayı sevmiyor

2016 yılı bilançolarında kur riskinin yarattığı tahribatın etkilerini yavaş yavaş gördüklerini de anlatan Özer, iş dünyasının kurda fiyat seviyesinden ziyade volatiliteye karşı hassas olduğunu da söyledi. “Esas problem kurun çok oynaması” diyen Özer, “Yukarı çıkarken de aşağı inerken de herkes ‘bekle-gör’ moduna geçiyor. Kimse kurda volatiliteyi sevmiyor. Kurda dalga boyunun yükselmesi ticareti çok yavaşlatıyor. Üzerine Merkez Bankası’nın likidite politikası da piyasada TL’nin adeta kurumasına neden oldu. Kur, bekle-gör modu derken geçen yıl cirolarda yüzde 20-25 oranında azalmalar yaşandığını hesaplıyoruz. Ayrıca çeklerde vade bir yılın üzerine çıktı. Hiç hasar almadığımız haftalar oldu. Fakat prim ödemelerinde ertelemeyle başlayan teşvikler iyi bir ilk çeyrek sinyallerinin gelmesine neden oldu. KGF etkisini ise nisan ve sonrasında göreceğimizi düşünüyoruz” değerlendirmesini paylaştı.

Türk ihracatı Çin'e karşı avantajlı konuma geçti

İlk 3 ayda özellikle Avrupa’ya ihracat yapan firmaların yurtdışı satışlarını yüzde 80 ve üzerinde artırdığı bilgisini aldıklarını da ifade eden Emre Özer, “Avrupalı alıcılar, Çin’de ciddi kalite problemi görüyor. İşçi maliyetleri artıyor ve lojistik problemi var. Avrupalı şirketlerin artık daha çok Türk şirketlerinden alıma geçtiğini duyuyoruz. Siyaseti herkes yemekte konuşuyor ama para işine bakıyor” dedi. Emre Özer, büyüme sinyallerinin geldiği sektörleri ihracatçı sektörler olarak tanımlarken her sektörü alt kırılımlarına kadar incelediklerini de anlattı. Otomotiv ve yan sanayi, tekstil ve hazır giyim, petro kimya gibi sektörlerde Avrupa’ya ihracat yapan şirketlerin toplam satışlarında ihracatın payının her geçen gün arttığını vurgulayan Özer, yurtdışından ithal edip yurtiçine satış yapan şirketlerin sıkıntı yaşadığını kaydetti. Perakende sektöründe IT’den gıdaya kadar ithalatçı firmaların zorlandığını belirten Özer, her sektörde kendini yarattığı katma değerle ayrıştıranlar olduğunu da hatırlattı.

Latin Amerika ve Asyada hasarlar arttı

Coface Türkiye ekonomisinin 2017 yılında yüzde 2.7 büyümesini bekliyor. Özer’in verdiği bilgiye göre Türkiye’de hasar/prim oranı yüzde 55’ler civarında seyrederken bazı Latin Amerika ve Asya ülkelerinde yüzde 150-200 aralığına çıktı. Hasar oranı en çok artan iki ülke Brezilya ve Güney Afrika olurken bölge olarak Asya ön plana yükseldi.