'Fon, şirketimi ele geçirir korkusu var'
TBMM Sanayi Komisyonu Başkanı Altunyaldız, firmaların güçlerini artırıp daha hızlı büyüyerek ülkemizin gelişmesine ve ihracat artışına katkı noktasında önemli enstrüman olarak girişim sermayesi fonlarını kullanabileceğini kaydetti.
Hüseyin GÖKÇE
TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız, Girişim Sermayesi Anadolu Buluşmaları’nın Türkiye ekonomisi ve firmalar açısından çok önemli olduğunu söyledi. Bunların Türkiye ekonomisini ve firmaları büyüteceğini söyleyen Altunyaldız, 2023 yılında 10 küresel marka çıkarma hedefine de yaklaştıracağını anlattı. Bu dönemde teknolojik değişimi sağlayamayan firmaların, yarını kaybedeceğini ifade eden Altunyaldız, şirketlerin girişim sermayesi fonlarının yönetimi ele geçirmesi endişesi taşımaması gerektiğini bildirdi. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Ziya Altunyaldız, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak’ın sorularını cevaplandırdı.
► Son dönemlerde, Girişim Sermayesi Ortaklıkları’nın Anadolu’da şirketlerle buluşması yönünde başlatılan çalışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle şu tespiti yapmamız lazım. Şu anda imalat sanayinin milli gelir içindeki payı yüzde 17 seviyelerinde ve bunun önümüzdeki dönemde net bir hedef olarak yüzde 25’e çıkarılması gerekiyor. Bunu sağlarken de yatırımlarda verimliliğin artmasını çok önemsiyorum. Türkiye’de girişim sermayesine yönelik fonların büyüyerek, üretken yatırımlara doğru kayması, yatırım yapılan şirketlerde; ihracatlarının artması, kârlılık oranlarının istenilen seviyeye çıkması ve bunlara yeniden yatırım yapılabilecek temel unsurlara geçebilmesi için de katma değerin artışı önemli.
Bugün ihracat içinde yüksek teknolojili ürünlerin yüzde 3.5 civarındaki payının artması, orta ve ileri teknoloji ürünlerin payının ise yüzde 40’a ulaşması gerekiyor. Bunları ortaya koyduğunuzda bir hedef daha ortaya çıkıyor. Bütün bunların yanı sıra Türkiye’nin 2000’li yılların ortalarında belirlediği 2023 yılına ilişkin 10 tane küresel markaya sahip olması.
► Peki Türk şirketleri bu hedefleri gerçekleştirmeye hazır mı?
Ancak burada en önemli şeylerden birisi kurumsal yapılardaki zayıflık. Ve firmaların ölçek firma yapısına ulaşmamasıdır. Aslında KOBİ ülkesi olmak bir avantajdır ve bunu iyi değerlendirmek gerekiyor. Ancak firmaların bu seviyede kalmayıp, devletin ortaya koyduğu programlarla birlikte daha büyük yapılara doğru evrilmesi gerekiyor. Bu yüzden güçlü firma yapısına ihtiyaç var. Bunun ana unsurlarından birisi sürdürülebilir kaynak temini, kârlılığı pozitif etkileyecek kaynak temini, bununla birlikte bizi taşıyacak nitelikli insan gücü çalıştırılması anlayışı, eğitim sanayi işbirliğidir. Ayrıca bununla birlikte özellikle son dönemlerde, Ar-Ge reform paketiyle ortaya koyduğumuz anlayışla firmaların yaptıkları 1 liralık Ar-Ge harcamasının 2.30 lira desteklenmesini çok önemli buluyorum.
Şimdi teknik anlamda, bugün ileri teknoloji ve konvansiyonel teknoloji kullanan alanlar var. İnovasyonu tüm alanlarda uygularsanız, en klasik sektörde bile katma değeri ciddi anlamda arttırırsınız. Dolayasıyla inovasyon tüm sektörlerde yatay, Ar-Ge dikey olarak uygulanmalı ve marka algısını yerleştirerek yola devam etmeliyiz. Kasacısı, orta vadeli dönemde bizim şu kişi başına geliri hem de toplam milli geliri yukarı tırmandırmamızı sağlayacak ana unsur bunlar.
► Finansmana erişim konusunda devreye giren KGF, bu hedeflere nasıl katkı sağlar?
Hükümetimiz son dönmede ortaya koyduğu KGF ile piyasanın fonlama kolaylığı bir çok firmanın işletme sermayesi dahil istediği fona erişmesi, gerek piyasalara, gerekse Türkiye ekonomisine çok önemli katık sağladı. Ancak olaya uzun dönemli baktığınızda, bizim çözmemiz gereken unsurlardan birisi tasarruf oranlarının düşüklüğüdür. Dışarıdan kaynak bulmamız gerekiyor, bunlar da konjonktüre göre faiz artıyor. Bu maliyetin yüksek olduğu dönemlerde, tüm alanlardaki faaliyetler kısıtlanıyor. Yani sağlanan kâr, Ar-Ge yerine işletme gideri olarak harcanıyor.
Kârlarınızı daha nitelikli insan kaynağına aktaramıyor, marka ve tasarım oluşturamıyorsunuz. Bu aslında kısır döngü oluşturuyor ve bunu aşmak gerekiyor.
► Tekrar ilk soruya dönersek, girişim sermayesi fonları bunlara çözüm olur mu?
Pek çok alandaki kısıtımızın ana parametrelerinden birisi finansman sıkışıklığı ve maliyet. Bu fonlar, firmalara alternatif bir finansman kaynağı sağlamış oluyor. Türkiye bu fonlarla ilk kez 1995 yılında tanışmış. Ancak 2005’e kadar, sadece 36 şirkete 300 milyon lira yatırım yapılmış.
Ancak o günden bugüne kadar baktığımızda, özellikle girişim sermayesi fonlarında önemli bir artış var. İçeriden ve dışarıdan 2005-2016 arasında 250’den fazla şirkete 18 milyar dolarlık birikimli yatırım gerçekleşmiş. Üstelik bunun 5 milyar dolarlık kısmı da merkezi Türkiye olan fonlardan gelmiş. Kaynağa ulaşımın zor ve maliyetli olduğu bir dönemde gerçekten sıfır maliyetli bir kaynak olarak karşımıza çıkıyor bu fonlar.
Bu noktada şunu ifade etmek istiyorum. Sektörün reel sektöre katkılarının artması, bu alandaki ölçek büyüklüklerine erişilebilmesi ve küresel yatırımcıların teşvik edilmesi adına mevzuat düzenlemeleri ve destek mekanizmaları geliştirilmesine dönük taleplerini dinledik. Süreç içerisinde bunlara yönelik çalışmaları ilgili kurum ve kuruluşlar ile yakinen takip edeceğiz.
► Şirketlerde bu fonlara yönelik bilinç yeterli mi?
Maalesef firmalarımızda şöyle bir korku var. “Ortak alırsam, biraz daha farklı alana girersem firma elimden gider mi?” Oysa artık günümüz dünyasında bu korkularını yeri yok. Yani aslında fazla sevgi bazen öldürüyor. Özellikle küresel uygulamalarda, girişim sermayesi fonlarının mutlaka yönetimi alma gibi bir kaygısı yok. Tam tersine, dinamizm gördükleri firmalara ortak oluyorlar. Dolayasıyla firmanın mevcut atak yapısını korumasını istiyorlar. Ayrıca bunlar tüm dünyada çalıştığı için şirketi küresel networke de dahil etmiş oluyorlar. Yani küresel alana entegre oluyor şirketler. Ayrıca firmaya know-how transferi gerçekleşiyor, dünya genelindeki ağ sayesinde pazarlama operasyonu da kolaylaşıyor.
► Bu fonların uygulamaları ve firmalara sağladığı katkılara yönelik yapılan çalışma var mı?
Küresel uygulamalara, ülke bazında baktığımızda birçok ülkede çok somut sonuçlar karşımıza çakıyor. Örneğin, Kanada’da üretiminin yüzde 20’sini ihraç eden şirketlerin, girişim sermayesinin dahil olmasıyla ihracatın payını yüzde 70’e çıkardığını görüyoruz. İhracat oranı İngiltere’de yüzde 50’ye yükseliyor. İrlanda’da bu şirketlerde ihracatın payı yüzde 80 seviyesinde ve girişim sermayesinin ortak olduğu firmaların yüzde 92’si ileri teknoloji firmaları. İrlanda ciddi anlamda küresel krizden etkilendi ama bu dinamiklerin etkisiyle hızla toparlandı. Danimarka’da girişim sermayesi fonundan faydalanan şirketlerde istihdam yüzde 20, Ar-Ge harcamaları yüzde 50 ve ihracatı yüzde 140 arttı. En somut ölçümün yapılabildiği ABD’de ise girişim sermayesinden yararlanan şirket sayısının 16 bin 300 olduğunu, bunların ihracatlarını yüzde 92, daha da önemlisi Ar- Ge harcamalarını yüzde 193 arttırdığını görüyoruz.
Girişim sermayesi fonlarında aktif dönem
Ferit PARLAK
Girişim sermayesi fonları ile ilgili girişimler, TOBB bünyesinde hızlandı… Türkiye Girişim Sermayesi Sektör Meclisi, Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve bazı idari alanlarda girişim sermayesi fonlarının daha iyi iş yapabilmesi amacıyla önerilerini hazırladı… Melek yatırımcıya teşvikten, fonlara Hazine’nin sunabileceği katkıya; hisse senedine dönüşebilir tahvil sisteminden, ortaklık anlaşmalarına kadar birkaç düzenlemeyle girişim sermayesi fonlarının etkin kullanılabileceği dillendirilerek, hükümete iletildi…
Girişim sermayesi fonlarının gelişmesi için aktif rol aldığını bildiğimiz Ziya Altunyaldız’ın, “Girişim Sermayesi Fonları, firmaları ve Türkiye ekonomisini büyütecek”, “Teknolojik değişimi sağlayamayan firmalar yarınını kaybeder”, “Şirketler, girişim sermayesinin şirketi ele geçireceğinden korkmasın, büyüsün” şeklindeki cümleleri, fonların gelişmesi yönünde siyasi desteği gösteriyor.
1 milyar dolarlık kaynak ayrıldı, bu 2 milyar dolara çıkabilir
► Türkiye’de bu iş için ne kadar kaynak ayrılacak?
Önümüzdeki dönemde bu konuda Türkiye’de 1 milyar dolar ayrıldığı ifade edildi. Ancak yapılacak bir çalışmayla bunun 2 milyar dolara çıkabileceği söyleniyor. Dışarıdaki fonlar zaten gelmeye devam ediyor. Şimdilerde, bankaların faizi düşürmesi gerektiğini söylediğimiz bir dönemde, yatırımlar için ve gerçekten nitelikli alanlara yatırım yapabilmek için, tüm KOBİ’lerimizin girişim sermayesine dönük çalışma yapması, bu konuda pozitif yaklaşım içinde olmaları gerektiğini düşünüyorum. Aslında küresel pazara girebilecek çok fazla firmamız var. Bunların güçlerini artırıp daha hızlı büyüyerek ülkemizin gelişmesine ve ihracat artışına katkı noktasında önemli enstrüman olarak girişim sermayesi fonlarını kullanabilirler.
Ayrıca, fon yöneticilerine de proaktif çalışarak, bu anlamda gelecek gördükleri firmalara ortaklık önermeleri gerektiğini ifade ediyorum. Bütün bunları yaparken, bir kez daha altını çizmek istiyorum. Özellikle kriz zamanlarında veya finansmanın maliyetli olduğu zamanlarda, daha çok mevcudu sürdürme çabası içine giriyoruz, Ar-Ge’yi kısıyoruz, teknik elemanı kısıyoruz, bunun yanında daha standart ürüne yöneliyoruz. Çünkü rakamlar onu gösteriyor.
Yani, bu fon tarzı uygulamalarla bize atılım yaptıracak unsurdan geri adım atmadan, TBMM’de kabul edilen düzenlemeyle, Ar-Ge alanında ortaya koyduğumuz yaklaşım, üniversite-sanayi işbirliği, üniversitelerde teknoloji transfer merkezi kurulmasına yönelik esnek yapılandırma gibi ortaya konulan yaklaşımlardan da yararlanılmalıdır. Kısacası şimdi, nitelikli dönüşümü hızlandırma, gaza basma ve dolayısıyla açığı kapatma zamanıdır.
Küresel sermayenin, Türkiye’ye son 15 yılda 185 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye geldiğini görüyoruz. Bu rakam, Türkiye’de firma yapılarının evrilmesiyle artacaktır. Dönüşüm vizyonunu içselleştirip bugüne getiremezsek, mekanik üretim yapısından, dijital üretim yapısına geçemezsek, yarını kaybederiz. Bu bir tercih değil zorunluluktur.
Geciktiğimiz her an ülkemizin ve firmalarımızın kaybıdır. Hiç sağa sola bakmandan insiyatif alan firmalar daha çok kazanacak, dönüşümü hızlı gerçekleştirenler küresel ekonomiye entegre olma şansını yakalamış olacak.
► Karar mekanizmasında olanların, siyasilerin reel sektörün sorunlarını çok bilmediğine yönelik eleştirilere ilişkin ne söyleyeceksiniz?
Bayram öncesinde TBMM’de komisyonların çalışmalarına devam etmesine yönelik bir karar çıktı. Biz Sanayi Komisyonu olarak, sanayicilerle sahada buluşacağız, OSB’lere gidip sorunları yerinde izleyip göreceğiz. İlgili bakanlar, komisyonumuz ve bu işin diğer aktörleriyle birlikte bu işi yapacağız, bu alanlarda yeni enstrüman geliştirmeye çalışacağız.