İpek Hanım Çiftliği, ‘gerçek’ ürünlerle büyüyor

Nazilli’de ufak bir çiftlik olarak faaliyetlerine başlayan İpek Hanım Çiftliği, 2005 yılından bu yana topraktan gelen ‘gerçek’ tarımsal ürünleri ile her sene yüzde 20 büyüme hedefi ile gelişiyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dilek SEVAL / İstanbul

İpek Hanım Çiftliği’nin bir tarım işletmesi olduğunu ve dokuz yıl önce kendi tarımsal üretimlerini öncelikle internet üzerinden tüketicilere ulaştırmaya başladıklarını anlatan İpek Hanım Çiftliği Kurucusu Pınar Kaftancıoğlu, zamanla bunu hayvancılık ve mamül ürün üretimlerinin izlediğini açıkladı.

Nazilli'de toplamda bin 200 dekarın üzerinde alana sahip olduklarını aktaran Kaftancıoğlu, “400 dekarın üzerinde bir alanda sebze dikiyoruz. Bir bu kadar daha alanda zeytin, narenciye, meyve, kestane ve asma bahçelerimiz var. Yine bir bu kadar alan da mera alanlarımız mevcut. Birkaç yıl önce kendi memleketim olan Kars'ı da bu üretim çarkına ekledim. Kars'taki köyümde; Hanak / Saskara'da kendi arazilerim ile birlikte neredeyse tüm köyün arazisini de işin içine katarak keten tohumundan çavdara, kavılcadan üveyik buğdaya uzanan bir zincirde tahıl dikimleri yaptık” şeklinde konuştu. Ürünlerini ‘gerçek’ olarak tanımlayan Kaftancıoğlu, ürünlerinin yarattığı en büyük farkın da bu olduğuna dikkat çekti. Müdahale edilmemiş; tadı ile, kokusu ile, damakta bıraktığı tat ile nostalji yaşatan ürünleri sayesinde bu işe başladıkları günden beri sürekli yükselen bir üretim ve satış grafiklerinin olduğunun altını çizen Kaftancıoğlu, “2014'te bir önceki seneye göre yüzde 20 kadar arttı rakamlar. 2015 yılında da 2014 yılına göre yüzde 20 büyümeyi hedefliyoruz. Vergilendirilmiş ciromuz 10 milyon TL'nin üzerinde. Karlılığımız pek parlak olmasa da üretim alanlarımızı büyütebilecek kadar kaynak ayırabiliyoruz ve kazandığımızı işimize yatırıyoruz” diye konuştu. 

Kadın Liderler Girişimi Konferansı için Yale Üniversitesi’ne çağırıldı

Yale Üniversitesi tarafından bu yıl beşincisi düzenlenen ‘Kadın Girişimciler Konferansı’na 7 Şubat 2015 tarihinde konuşmacı olarak davet edildiğini sözlerine ekleyen Pınar Kaftancıoğlu, etkinlik içinde düzenlenen sekiz panelden birinde ‘Bir kadın Türkiye gıda endüstrisini nasıl değiştirdi?’ başlığı ile bir seminer verdiğini aktardı. Geçtiğimiz yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde de Google tarafından hazırlanan doodle videosunda Türkiye’den İpek Hanım Çiftliği’ne yer verilmiş olmasıyla dikkatleri üzerine topladıklarını açıklayan Kaftancıoğlu, “İpek Hanım Çiftliği’nde 150 kadın istihdam ediyoruz ve çalışan kadınlarımızın maddi özgürlüklerinin olmasının onların hayatını olumlu yönde değiştiriyor” dedi. Çalışanları ile müşterilerinin arasında köprü işlevi gördüklerini söyleyen Kaftancıoğlu, “Çiftlikte çalışan köylü kadınlarımız, büyükşehirlerdeki müşterilerin hayatlarına nasıl dokunduklarını biliyorlar. Bu durum onların daha fazla şevk ile çalışmasını sağlıyor. Kadınlarımızın maddi özgürlüğe sahip olmaları ve hayatlarını değiştirmelerine vesile olduğumuz için büyük mutluluk duyuyoruz. Ülkemizde iş hayatında çok başarılı olan kadın girişimcilere sahibiz. Kadınlarımızın gerçekleştirdiği atılımlara Türkiye’de çok değer veriliyor. Dünyanın sayılı üniversitelerinden biri olan Yale Üniversitesi’nde ülkemizi temsil etmekten gurur duydum” açıklamasında bulundu.

tarim.jpg

‘574 çeşit ürün, tohumdan başlayarak kendi bünyemizde üretiyoruz’ 

Kışın domates yetiştirmek için topraklı seralarının, sprouting (filizleme) çalışmalarının ve kendi bünyelerinde mandıra, pastane, ekmek evi, salça-sirke evi ve bir de karışık üretim yapan büyük mutfaklarının bulunduğunu dile getiren Pınar Kaftancıoğlu, “Yaptığımız üretim tamamen entegre. Müşterilerimize ulaştırdığımız 574 çeşit taze, mamül ya da yarı mamül ürünün tamamını tohumdan başlayarak kendi bünyemizde üretiyoruz. Basitçe anlatmak gerekirse müşterimize ulaştırdığımız peynirin yapıldığı mandıra da bizim, mandıraya giren süt de bizim, o sütü veren inek de bizim, o ineğin yediği ot da bizim. Ya da ekmekte de buğdaydan başlayan benzer bir zincir... Bunu anlatmak dile kolay gelse de gerçeğe çevirmek gerçekten çok zor. Biz zamana yayarak, adım adım ilerlediğimiz için başarabildik” dedi. Tüm bunlara ek, yabani bitkileri yöredeki köylülerden temin ettiklerine değinen Kaftancıoğlu, piyasada satılan kekiklerin çoğunlukla kontrollü olarak yetiştirilen kekikler olduğunu, bunun yerine dağda kendi halinde yetişen kekiği toplatarak hem yöre halkına ek bir getiri sağladıklarını hem de bin 350 rakımdaki Sinekçiler Yaylası kekiğinin piyasaya girebilmesine vesile olduklarını vurguladı. 

patlican.jpg

‘2015’te aromatik otlar ve exclusive baharatlar üzerine yoğunlaşacağız’

Yatırımlarını dikim alanlarının artması üzerine yaptıklarını kaydeden Kaftancıoğlu, 2015 için yenilik planlarının aromatik otlar ve ‘exclusive’ olarak kayıtlı taze baharatlar üzerine olacağını açıkladı. Planlamalarını pek de acele etmeden yaptıklarını söyleyen Kaftancıoğlu, asıl akıllarında olanın okul yemekleri konusuna bir çare üretmek olduğunu vurguladı. Fakat memleketin tüm okullarına yetmenin mümkün olamayacağının da bilincinde olduklarını söyleyen Kaftancıoğlu, bu durumun çare üretmeye engel olmadığı gibi değişimi başlatacak bir düğmeye basmanın bile yeterli olacağına dikkat çekti. 

Ayrıca gerçek ürünler ile hazırlanan yemeklerin damağa nasıl bir şölen yaşatacağını; daha da önemlisi ekonomik sürdürülebilirliği ispatlamak için bir aş evi, restoran ya da lokanta açmak istediğini ifade eden Kaftancıoğlu sözlerine şu şekilde devam etti: Dikmeyi, yetiştirmeyi iyi beceriyoruz; bir de bunun pişirme, sunma ritüelini başarmak, kendimizi aşmak istiyoruz. İstanbul'da, Ankara'da böyle bir işi gerçeğe çevirirsek köyümdeki gençlerin her iki dünyada etkin olabilmesinin, iletişim kurabilmesinin de yolu açılacak.

nar-agaci.jpg

‘Köy tarımı terk ediliyor’

Gün geçtikçe köy tarımının terk edilerek, şirket tarımına geçildiğini ve Türkiye'deki tarımsal faaliyetlerin bu şekilde devam ettiğini kaydeden Kaftancıoğlu, “Benim yerimden, benim duygularım ile baktığınızda olabilecek en kötü şeydir bu. Köylünün elinden toprağı alınıyor, bahçesi, hayvanı alınıyor ve büyük şirketlerin tekeline geçiyor. Eskinin köylüleri, şimdinin fabrikalarında asgari ücret ile çalışmaya zorlanıyor. Yetmediği gibi bir de o köylünün imajı çalınıyor. Topraksız tarım yapan seralar, endüstriyel tarım yapan dev şirketler sattıkları ürünü tarla, doğal veya çiftlikten etiketleri ile konumlandırıyor” şeklinde konuştu. Reklam kuşaklarında hep kasketli veya şiveli konuşan köylü insanların yer aldığını vurgulayan Kaftancıoğlu, reklamcılık yapılırken imaj hırsızlığının göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çekti.