Ekonomimizi geliştirmenin yolu demokrasiden geçiyor

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF dunyaweb@dunya.com

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) gelişmiş ülkelere ilişkin büyüme tahminlerini düşürdü. Bunun anlamı, işsizlik sorununun

daha uzun süre devam edeceğidir. Yüksek işsizlik, düşük gelir ve yetersiz talep demek. Yüksek
işsizlik gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde sorunların başında geliyor. AB’nin işsizlik
ortalaması yüzde 12’ye yakın. Üye ülkelerde ise rakamlar genel olarak yüksek. Yüzde 27
oranında işsizliğin olduğu Yunanistan’ı yüzde 24.5’la İspanya, yüzde 12.6’yla İtalya ve yüzde
10.3’le Fransa takip ediyor. Yunanistan dışındakiler Birliğin Almanya’dan sonra gelen üç büyük
ekonomisi. Nüfusu görece az olan AB ülkelerinden Avusturya’da işsizlik oranı yüzde 4.9 iken,
Parasal Birliğin dışında kalan Danimarka ve Norveç yüzde 5.1 ve 3.3 oranlarıyla işsizliğin en
düşük olduğu ülkeler. Dünya Çalışma Örgütü (ILO), OECD ve Dünya Bankası tarafından ortak olarak hazırlanan raporda, ekonomik büyümenin ivme kazanamamasının en önemli nedenlerinden biri olarak dünya genelindeki yüksek işsizlik gösteriliyor. 100 milyondan fazla insanın işsiz olduğu G20’de, 450 milyon kişinin günlük geliri 2 doların altında. Ücret artışlarının verimlilik artışlarının gerisinde kaldığının, reel ücretlerin azaldığının ve gelir dağılımındaki bozulmanın sürdüğünün belirtildiği raporda, istihdam artışının ekonomik iyileşme ve refah artışı için şart olduğunun altı çiziliyor.
***
İşsizlik Türkiye’de de yüksek; Mayıs ayı itibariyle işsizlik oranı yüzde 8.9. Ekonomiden Sorumlu
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan 5. İstanbul Finans Zirvesi’nde yaptığı konuşmada; dünya
genelinde ve özellikle Türkiye’nin geleneksel ihracat pazarlarında yaşanan ekonomik ve siyasi
istikrarsızlıkların büyüme hızının yavaşlamasına yol açtığını, büyümenin sürekliliği için yapısal
reformların şart olduğunu, enflasyonu düşürmeye odaklanacaklarını, ancak bunu yaparken
istihdamı koruyacak tedbirler alacaklarını belirtti. Gelecek on yılda gelişmekte olan ülkelerde
büyüme hızının düşük beklendiğini kaydeden Babacan, Türkiye’nin cari açığı yüksek bir ülke
olarak büyümenin kaynaklarına dikkat etmesi gerektiği, tüketime değil; üretim, yatırım ve
ihracata dönük bir büyüme stratejisiyle cari işlemler ve işsizlik gibi temel sorunlarını
çözebileceği görüşünde. Petrol üreten bir ülke olmadığımıza göre, cari işlem açıklarının sorun
olmaktan çıkarılması için katma değeri yüksek, teknoloji yoğun ürünler üretmemiz ve
ihracatımızı arttırmamız gerekiyor. Ancak, eğitim kalitesini arttırmadan bu hedeflere ulaşmak
zor. Son zamanlarda, özellikle orta eğitim alanında atılan adımların bizi bu hedeflere
yaklaştırdığı söylenemez. Türkiye, ekonomik ve siyasi hedeflerine ancak iyi eğitimli, dünyadaki
gelişmeleri iyi okuyan, vizyon sahibi ve açık görüşlü gençler vasıtasıyla ulaşabilir.
***
Başbakan Yardımcısı'nın, Türkiye’nin hukuk devleti olması yolundaki çalışmalara devam
edileceğine dair açıklaması önemlidir. Hukukun olmadığı yerde demokrasi de olmaz. Ortadoğu
gibi siyasi ve ekonomik istikrarsızlıkların, kavga ve kaosun günlük hayatın parçası olduğu bir
coğrafyada, Türkiye’nin kalkınma yolunda ilerleyebilmesi ve ekonomik hedeflerine ulaşabilmesi
hukukun üstünlüğünü tüm kurumlarıyla hakim kılmasına; Anayasa'da yer alan laik devlet ve
güçler ayrılığı ilkelerini tam olarak hayata geçirmesine bağlıdır. Yeni Anayasa tartışmalarının
yapıldığı bir dönemde Başbakan Yardımcısı'nın açıklamaları son derece önemli. Laik devlet
ilkesini ayakta tutmadan ne demokrasimizi ne de ekonomimizi geliştirebiliriz. Bu işin hiç şakası
yok. Türkiye’de başta iktidar partisi olmak üzere tüm siyasi partilere bu konuda büyük iş
düşüyor. İlerde tarih önünde sorumlu olmamak için şimdi sorumlu davranmaktan başka yol
görünmüyor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016