Neden geldim İstanbul’a?

Ali Argun KARACABEY
Ali Argun KARACABEY VERİDEN BİLGİYE argunkaracabey@arel.edu.tr

Bir yazı için gazetede ayrılan yer bir açıdan kamusal bir alandır. Okuyucuları ilgilendiren konuların yer alması beklenir bu alanda. Bugün bu konuda bir değişiklik yaparak, tamamen kendime ait bir olaydan bahsetmek istiyorum. Çok kısa bir süre önce, kamu üniversitesindeki görevimden ayrılarak, bir vakıf üniversitesinde göreve başladım. Çevremdeki birçok kişi bazı özlük haklarımdan, bazıları üniversiter anlayışın vakıf üniversitelerindeki yansımalarını beğenmediğinden dolayı aldığım kararın yanlış olduğunu dillendirdi. Verdiğim karardan da anlayabileceğiniz gibi ben bu düşünceleri paylaşmıyorum. Bu kararı alırken değerlendirdiğim çok farklı kriterler olmakla birlikte, bir tanesinden burada bahsedeceğim. 

Ülkemizde yükseköğrenimin ciddi bir dönüşüm içinde olduğunu, bu dönüşümün sonucunda daha dinamik ve esnek bir yapıya sahip olan vakıf üniversitelerinin ön plana çıkacağını; bu nedenlerle orta vadede eğitim sektörünün gidişatını belirleyecek olan kurumların vakıf üniversiteleri olacağına inanıyorum. Neden böyle düşündüğümü kısaca sizlere de aktarmak isterim. 

Yaklaşık 8 yıl önce iyi ebeveynler olarak kızımızın eğitim hayatının başlangıç noktasını belirleyebilmek adına farklı okulları inceleme altına almıştık. Çevremizdeki birçok benzerimiz gibi bizde bulunduğumuz şehirde iyi diye bilinen okulları inceliyor, bazılarını ziyaret ediyor ve öğretmenlerle görüşmeye çalışıyorduk. Ziyaret ettiğimiz, değerlendirdiğimiz okulların neredeyse hepsinin özel okul olduğunu söyleyebilirim. Özel okulları değerlendirmeye almış olmamızın gerekçesi, özel okul hayranlığı değil kızımız için en iyi ve uygun eğitimi bu okullardan alabileceğimize inanmış olmamızdı. O dönemde olduğu gibi, şimdi de uygun olanaklara sahip anne babaların ilk etapta özel okullarla ilgilendiğini görebiliyorum. Bu eğilimin gün geçtikçe daha da güçlendiğini söylemek de mümkün. Eğilimin güçlenmesi dediğim zaman iki farklı boyuttan bahsedebiliriz. Bunlardan birincisi ilk ve orta öğretim öğrencileri arasında özel okullara ilgi gösterenlerin oranının artması, ikincisi ise bu ilginin yüksek öğretime kadar uzanması. Benzetmek doğru olur mu bilmiyorum ama hem yatay hem de dikey açıdan bir yoğunlaşma var. 

Geçen hafta boyunca üniversitelerin kayıt süreçlerinde, özellikle de vakıf üniversitelerinde bu eğilimin etkileri açıkça gözlemlenebilir durumdaydı. Kayıt için gelen öğrenci sayısında, gelenlerin beklentilerinde ve kuşkusuz sosyoekonomik yapılarında bu eğilime ilişkin belirtiler açıkça ortaya çıkıyordu. Çok kabaca bir sonuca ulaşmak gerekirse, artık sadece üst gelir grubundaki aileler vakıf üniversitelerini tercih etmiyor. Daha alt gelir seviyesindekiler bile çocuklarını istedikleri gibi okutabilmek için bazı zorluklara katlanarak vakıf üniversitelerini tercih eder duruma gelmişler. Yani yüksek eğitim halen bazılarının sandığı gibi bir lüks olmaktan çıkmış ve bir ihtiyaç olarak algılanmaya başlanmış. Bu noktada bir diğer önemli tespit ise bazı öğrenci ve veliler için vakıf üniversitelerinin daha istenir hale gelmesi. Bunun altında yatan en önemli nedenlerden biri bu okulların, kamu üniversitelerine nazaran daha dinamik bir yapıya sahip olmaları, öğrencilerine daha farklı olanak ve programlar sunabilmeleri. Bu özelliği devam ettirebilmek ancak bu üniversitelerin dünyayı, toplumu ve kuşkusuz gençliği daha yakından takip etmeleri ile olanaklı olduğundan, bir açıdan daha duyarlı üniversiteler haline geliyor vakıf üniversiteleri. Bu duyarlılık öğrenci taleplerine verilen tepkilerde de kendini gösteriyor. Bir türkünün sözleri olan “neden geldim İstanbul’a” sorusunun cevaplarından birini aktarmaya çalıştım size. Özetlemeye çalışırsam, her ne kadar üniversitelerden bahsediyor olsam da, diğer bütün işletmelerde olduğu gibi, tatmin etmeye çalıştığı ihtiyacı daha iyi anlamaya ve bu sayede tatmin düzeyini yükseltmeye çalışanlar vakıf üniversiteleri olduğu için, bu sektörün geleceğini de bu kurumlar belirleyecekler.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Abone 13 Mayıs 2019
Paylaşım ekonomisi 29 Nisan 2019
Eğitimde değişim 18 Mart 2019
Sistem bozucular 21 Ocak 2019
Dijitalleşme, ama nasıl? 31 Aralık 2018
Dalgalar ve Atatürk 21 Mayıs 2018