Özel sektöre binen 42 milyar liralık yükün faturası kime kesilecek?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Özel sektörün toplam dış borcu 2014 sonu itibariyle 282.3 milyar dolar. Bu borcun 243.8 milyar doları yurtdışından sağlanmış, 38.5 milyar dolar ise yurtiçindeki yükümlülüklerden oluşuyor. Toplam dış borçta, 2013 sonundaki 267.9 milyar dolara göre 14 milyar dolarlık bir artış var.

Bir de reel sektörün döviz varlık ve yükümlülüklerine ilişkin verilere bakalım. 2014 sonu itibariyle finansal kesim dışında kalan firmaların 98.1 milyar dolarlık varlığa karşılık 281.4 milyar dolarlık yükümlülüğü bulunuyor. Yani bu değerlere göre reel sektör 2014 sonu itibariyle 183.2 milyar dolar açık pozisyon taşıyor. 

Rakamlar özet olarak böyle. Detayları ve geçmiş yıllara göre olan değişimi tablomuzda izlemek mümkün.

Bizim ağırlıklı olarak üstünde durmak istediğimiz, son günlerde baş döndürücü bir hızla artmakta olan döviz kurunun, özel sektörü nasıl bir girdabın içine sokmakta olduğu. Siyasilerimiz, eksik olmasınlar "Kamunun dış borcu çok az, hele hele milli gelire oranı nereden nereye indi, hiçbir risk yok" diyerek aynı plağı döndürmeye devam ediyorlar.

Söylenende doğruluk payı elbette var; ama döviz talebi hızla tırmandığında bunun yaratacağı tahribat dövizi kimin almak istediğine bağlı olarak pek değişmeyecek ki... Kur artışının nedeni ikinci planda kalacak, önemli olan sonuç; sonuç da kur artışının tahribatı.

Fatura kime?

Reel kesimin 2014 sonunda 183 milyar dolar açık pozisyonunun şimdi hangi düzeyde olduğunu bilmiyoruz. Ama varsayalım 183 milyar dolar hiç değişmedi. 2014 sonunda 2.32 olan dolar kuru 2.55'e geldi. Yani 23 kuruşluk bir artış söz konusu. Çarpıyoruz bu artışı 183 milyar dolarla, 42 milyar liralık bir yük çıkıyor karşımıza.

Çok doğaldır ki, özel sektör bu 42 milyarı sırtında taşımak istemeyecek, bundan kurtulmak için çaba gösterecek.
Nasıl olacak bu; birincisi fiyatlara yansıtılarak; ikincisi de borç ödemeleri olabildiğince ötelenerek. Bu öteleme, döviz alacaklısına karşı olduğu kadar, hatta ondan daha fazla diğer alacaklılara karşı kullanılacak bir yönteme dönüşecek. 

A şirketi, yurtdışında borçlu olduğu B bankası ya da şirketine olan borcunu ödemek için, yurtiçinde borçlu olduğu C şirketinin alacağını aksatmak durumunda kalabilecek. Ve bu durum bir domino etkisi yaratırsa hiç şaşırtıcı olmayacak. 

Taşlar bir kere yıkılmaya görsün... Sapasağlam duran şirketler bile, alacaklarını tahsil etmekte zorlanmaya başlayınca sıkıntıya düşebilecekler.

Enflasyonun yüzde 5.5 olarak öngörüldüğü, daha gerçekçi yaklaşımlarla yüzde 7-8 dolayında tahmin edildiği bir dönemde dolar kuru iki ayda yüzde 10 artmış. Bu demek değil ki izleyen aylarda da aynı hızla artış sürecek; ama bu artışı da oturup bir düşünmek, nerede yanlış yaptığımıza, daha da önemlisi bunun sonuçlarına bakmak gerekmez mi? Siyaset, kuru kimin yükselttiğini bulmak için adeta papatya falı açıyor. Kurun niye yükselmekte olduğu sır değil zaten; biraz da ortaya çıkacak sonuçlara kafa yorulsa...

Borç bulmak da zorlaşacak

Türkiye geçen yıl önceki yıla göre dış borç bulmakta zorlandı, portföy yatırımları azaldı. Bu yıl, sıkıntının daha da artması bekleniyor. Yıl ortasında ya da daha sonra, az ya da çok, FED bir şekilde faiz artırımına gidecek. Bazı kesimler, "FED faizi ne kadar artırırsa artırsın, bizdeki oran hala çok yüksek, hem bu yüzden indirim yapılması gerekir. Dolayısıyla bize gelen parada bir eksilme olmaz" görüşünü savunabiliyorlar. Bu görüşte ısrar edenler, Türkiye'deki döviz kuru oynaklığını, hatta son dönem için oynaklık bile denemez, düzenli artış gerçeğini görmezden geliyorlar.

Yabancı Türkiye'ye ya da bizim gibi bir ülkeye görece yüksek faiz için gelir elbette ama, kur artışının da faizi silip süpürmeyeceği varsayımıyla gelir. Yılbaşında getirdiği 1000 dolarını 2.32'den TL'ye çeviren ve eline geçen 2320 lirayı yüzde 9 faizli iç borçlanma senedine yatıran bir yabancı, bir yıl beklediğinde 2529 liraya sahip olacak. Ancak kur 2015 sonunda şimdiki 2.55 düzeyinde kalsa bile, bu yabancı yatırımcının eline 992 dolar (2529/2.55) geçecek demektir. 

Eğer kur artışının daha da artacağı tahmin ediliyorsa, bundan kaygı duyuluyorsa; soru bir, yabancı gelir mi; soru iki, mevcut yatırımcılar hızla Türkiye'yi terk etmez mi? 

Bir yandan dışarıdan borç bulmakta zorlanacağız, bir yandan da gelmiş olan yatırımcıyı ürkütecek çıkmaya yönelteceğiz. Gelmeyecek döviz yüzünden arz azalacak, çıkmak isteyecekler yüzünden talep artacak. Bunlar yetmiyormuş gibi içeride her gün siyaseten sonuç elde etmek uğruna demeç üstüne demeç verilecek.

Soğuk savaş döneminde ABD'li siyasetçilerin geliştirdiği bir domino teorisi vardı. Komünist idareyi benimseyen bir ülkenin komşularının da bir süre sonra bu idareyi seçmek durumunda kalacaklarına ilişkin bir teori. Bu teori şimdi bizde mali yapısı zayıflayacak şirketlerin iş yaptıkları şirketleri etkilemeleri şeklinde yeni bir biçim alır mı dersiniz...
fgtjh.png

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar