Piyasalar nefes aldı

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Dünya ekonomisi potansiyel performansının altında büyüyor. Geçtiğimiz günlerde IMF kendi büyüme öngörülerini bir kez daha aşağı yönlü revize etti. Biz de geçen yılı düşük büyüme ile tamamladık. Bu senenin ilk çeyrek rakamları bunun devam ettiğini gösterdi. İkinci çeyrek için gelen ön bilgiler büyümede kayda değer bir hızlanma işareti vermiyor. 

Büyüyememe sorunu bağlamında her ekonominin kendine özgü nedenleri var kuşkusuz. Ama, küresel krizden bu yana, özel alanın harcama eğilimindeki gerileme eğiliminin ortak bir neden olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Bu yaygın bir talep yetersizliği yaratıyor. Harcamadan kaçınmanın yarattığı talepteki yetersizliği krizden önceden devralınan kurulu kapasite ve üretim faktörü varlığına rağmen büyümeyi yavaşlatıyor. Harcamadan kaçınma gibi davranışların genel iktisadi iklimdeki değişmelerden etkilendiği biliniyor. Artan belirsizlik ve tehditler iktisadi iklimin karakterini değiştiriyor. Bu da iktisadi kararları ve davranışları etkiliyor. 

Artan belirsizlik, yükselen risk algısı ve riskten kaçınma zincirinin büyüyememe sorunu üzerinde önemli etkileri olduğu kanısındayım. Son yazılarımda bunu fazlasıyla vurguluyorum zaten. Uluslararası ortamda ortaya çıkan siyasal ve jeopolitik gelişmeler genel bir belirsizlik yaratıyor. Ulusal ekonomilerdeki siyasi ve ekonomik olaylar da bu genel belirsizliği uç noktalara taşıyor. 

Son günlerde uluslararası planda öne çıkan iki olay iki önemli küresel aktör açısından acil durum işareti vermeye başladı. Bunlardan birisi Yunan ekonomisinin iflas noktasına gelmiş olması. Bu Yunanistan’ı olumsuz etkiliyor kuşkusuz ama Avrupa Birliği ve Euro alanının dağılma riskini de beraberinde getiriyor. İkinci olay ise Çin borsasında oluşan balon ve bunun patlama işaretleri vermeye başlaması. Bir dönem dünya ekonomisinin en önemli büyüme gücü olan Çin’de sorunların baş gösterdiği biliniyor. Çin’ ekonomisinde borsa balonunun oluşması da patlama işaretleri vermeye başlaması da ciddi bir küresel risk kaynağı olarak algılanıyor. İçeride biz de ulusal riskler üreterek artan belirsizlik sürecine katkı yapıyoruz. Belirsizlik üreten sorunlarımızın başında güney sınırımızdaki çatışma olasılığı ve içeride yaşadığımız, oldukça da sert geçen seçim süreci yer alıyor. Son zamanlarda adeta nefes nefese yaşıyor gibiyiz. 

Bu yazdıklarım bilinmeyen şeyler değil. Dolayısıyla bir çoğunuza ilginç de gelmeyebilir. Ama son günlerde ortaya çıkan ve bütün bu tabloyu ilginç kılan bir nokta var. Belirsizlik ve risk algısının ulaştığı noktaya rağmen son sıralarda piyasalara bir sükunet ve durağanlık hakim oldu gibi görünüyor. Kur sakin, borsada pek fazla bir hareket olmuyor, finans piyasalarındaki oynaklık azaldı. Bu ilginç bir durum tabii. Seçimin sonuçlanmış olması bu sonucu doğurdu demek belki mümkün. Ama dikkatli bakarsanız seçim sonuçları belirsizliğin azaltılması yönünde büyük bir katkı yapmadı. Tersine, koalisyon gereği doğurarak belki daha boyutlu bir belirsizliğin kapısını araladı. Dışarıdaki risk unsurları azaldı desek o da doğru olmaz. Yunanistan meselesinin en sıcak olduğu evreden geçiyoruz. Çin’deki borsa çöküşü hemen hemen gerçekleşti gibi. Civarımızda yoğunlaşan jeopolitik riskler de aynen devam ediyor. 

Bütün bunlara rağmen piyasalarda bahar esintilerinin hakim olmasının bir nedeni vardır her halde. Kendi adıma aktörlerin risk üreten sorunlarda son noktaya yaklaşıldığı dolayısıyla beklemek gerektiği yönünde yeni bir beklenti setine kaymış olmalarının bu sükunette rol oynadığını düşünüyorum. Üstelik bunda pek haksız ya da öngörüsüz olmadıkları kanaatindeyim. Son bir iki gündeki gelişmeler buna işaret ediyor. İçeride koalisyon görüşmelerinin fiilen başlamış olması bunun sonucunu beklemenin daha akılcı olacağını söyleyen bir gelişme. Ama daha önemli olanı en büyük risk unsuru haline gelmiş olan Avrupa-Yunanistan geriliminin sonlanmış olması. Avrupa’nın büyüme hızının ufak çaplı da olsa hızlanmaya başlamış olması iyimser beklentileri beslerken Yunanistan sorununun bunu baskılayacak bir noktaya ulaşmış olması ufku karartan bir durumdu. Hafta sonunda taraflar arasında sağlanan anlaşma en azından bu baskıyı ortadan kaldıracak, Avrupa’da büyümenin yolunu açacaktır. Bunu çok önemli bir adım olarak algılamak doğru olur. Öte yandan, Çin’den gelen haberler de borsa çöküşünün kısa sürdüğünü söylüyor. Bu da dünyanın en önemli büyüme motorlarından, birisinin görece yavaşlamış olmasına rağmen, hala çalıştığı anlamına geliyor. Bu iki gelişme dünya ekonomisinde beklentileri bozan unsurların etkisinin ortadan kalkacağına işaret ediyor. Piyasaların nefeslenmesi bunun öngörülmesinden kaynaklanmış olabilir diye düşünüyorum. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018