2019 fırsatlar ve riskler yılı olacak

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

2018 birçok yönden, Türkiye’nin jeopolitiğini yeniden konumlandırma yılıydı. Dış politika panosundaki parçaların çoğunun -Suriye'den İran ve ABD ile ilişkilere kadar-  yeri değişti ve 2019'u ülkemizin kaderini yakından etkileyecek bir yıla dönüştürdü. Bu hafta, jeopolitik peyzajın nasıl geliştiğine ve gelecek yıl oyunun nasıl oynanabileceğine dair ipuçlarına bir bakalım. Türkiye'nin arzularını gerçekleştiği bir yıl mı yoksa hayal kırıklığı mı yaşayacağız?

2019'da Türkiye'nin karşı karşıya kalabileceği kilit konular nelerdir?

İlk endişe kaynağı, Amerikan kuvvetlerinin Suriye’den çekilme planlarının bu denli hızlı gerçekleşiyor olması çünkü bu gelişme Türkiye'nin de Suriye’nin Kuzeydoğusundaki YPG’ye karşı ne hızla hareket etmesi gerektiğini belirleyecektir. Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye'ye girmeye hazırlanmış görünüyor; ancak bu bilgi tek başına bize hem coğrafya hem de takvim açısından niyetin kapsamı hakkında yeterince bilgi vermiyor. Söz konusu alan oldukça geniştir. Bunun da ötesinde, YPG savaşçılarının ne ölçüde Amerikan silahlarına sahip olduğu ya da Türk birliklerine karşı ne tür bir yerel destek alabileceklerini bilmiyoruz. Burası, nihayetinde Türkiye'nin dikkatinin çok büyük bir bölümünü yöneltmek zorunda kalabileceği ve kaynakları üzerinde 2019 yılı ve hatta ötesinde büyük bir baskı oluşturabilecek ve neler olacağının öngörülmesi zor bir bölge.

Durum, Türk hükümetinin Esad hükümetiyle müzakerelere girişip bir anlaşmaya varıp varamayacağı sorusunu gündeme getiriyor. Böyle bir gelişme, aynı zamanda, Astana sürecinin sonucunu, yani yeni bir anayasa ve bunun için bir geçiş planı oluşturup oluşturulmayacağı konusu da etkileyecektir. Bu süreçte, çatışmaların sonuçlanmasından sonra Türkiye ile işbirliği yapan kuvvetlere, ayrıca Türkiye'deki mültecilere, adil muamele yapılmasının garanti altına alınması gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında 2019, Türkiye ve Suriye'nin müzakere sonucu bir anlaşmaya varması gerekebileceği, hatta gerektiği kritik bir yıl gibi görünmektedir. Bu biraz sancılı bir süreç olabilir çünkü Türkiye'nin bölgede şimdiye kadar izlediği siyasetin gözden geçirilmesi anlamına geliyor.

Suriye meselesi dışında, Türkiye’nin Rusya, Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkilerinde hâlâ sorunları var. ABD’den başlarsak; Amerika’nın Türkiye’ye şimdilik bazı muafiyetler tanıdığı İran ambargosu konusunda nasıl davranacağını bilmiyoruz. Amerikan hükümetinin 2019’da bu istisnaları daraltabileceğini düşünüyorum. Bu iki şekilde Türkiye'nin çıkarlarına aykırı olur: İlkin, Türkiye'nin İran’la ekonomik ilişkisi olumsuz yönde etkilenir. İkinci olarak, bölgede bir tür istikrar ve barış sağlamak için Türkiye’nin İran'la işbirliği yapması gereğine aykırı düşer.

Bunlara ek olarak, Türkiye'nin Rusya'dan sipariş ettiği ve ABD'nin iptal edilmesini istediği S400 füze sisteminin akıbetini de kestiremiyoruz. Bu konuda 2019 kritik öneme sahip çünkü füzelerin yıl sonuna doğru teslim edilmesi bekleniyor. Türkiye'nin satın alma işlemini tamamlanıp tamamlanmayacağına karar vermek için zamanı daraldı. Benim tahminim, Türkiye kararlılığını koruyarak füzeleri satın alacağı ancak muhtemelen derhal operasyonel hale getirmeyeceği yönündedir.
 
Bir de Gülen vakası var. Kendisi hala ABD'de. Bu sorunun ilişkiler üzerindeki olumsuz etkisinin devam etmesini bekliyorum, 2019'da bir sonuca bağlanacağını sanmıyorum. Amerikan hükümeti bazı soruşturmalar açılmasına önayak olabilir ancak bunun yalnızca idari değil, aynı zamanda adli bir karar olduğu gerçeği göz önüne alındığında, Türkiye’ye iadesi muhtemel görünmüyor.

Türkiye'nin AB ile olan ilişkileriyle de ilgilenmek zorundayız. En tartışmalı konuların başında gelen Türk vatandaşlarına vize serbestisi tanınması konusunda ülkemiz kendisinden istenen şartların önemli bir bölümünü yerine getirmiş bulunuyor. Ancak Türkiye'nin yine de çözmeyi taahhüt ettiği az sayıda ancak önemli engelin bulunması, 2019'u vize meselesinde kritik bir yıl yapıyor. Kanaatimce AB'nin iktisaden daha müreffeh ülkelerinin hükümetleri, bazı önemli alanlarda yakında işgücü açığı yaşanacağının farkına varmaya başladı.  Bu ülkelerde emek ithalatı konusunda bazı yumuşama işaretleri varsa da, bu vize şartının tümüyle kaldırılabileceği anlamına gelmiyor. Birçok Türk, bir dizi başka ülkeye vize şartını kaldırmak konusunda cömert davranan AB’nin Türkiye’de aynısını yapmasını bekliyor.

Anlaşılıyor ki gelecek yıl dış politika çok karmaşık görünüyor. Ancak, yurtiçinde de yerel seçimler, ekonomi ve daha pek çok konuda önemli gelişmeler yaşanması beklenirken, Türkiye dış politika zorluklarına odaklanabilir mi?
 
Yanıtlaması zor bir soru. İç meselelerle meşgul olsanız bile, dış dünya hala oradadır ve onunla da ilgilenmeniz gerekir. Dış politikanın kişiselleştirildiği, Dış İşleri Bakanlığının dış politikanın geliştirilmesi ve uygulanması konusunda çok az söz sahibi olduğu Türkiye’de, bunu yapmak daha da zorlaşmıştır. Ülkemizin dışarıdaki gelişmelere odaklanması zorunlu olmakla birlikte, bunu becerip beceremeyeceği sorguya açıktır.
 
Bütün iş Başkan Erdoğan’ın dış politikaya odaklanmasında düğümleniyor...

Kesinlikle. Belediye seçimlerinde yoğun rekabet yaşanması beklendiğinden, Cumhurbaşkanı muhtemelen kampanyaya bir hayli zaman ayırmak zorunda kalacak.  Tek teselli, seçimler çok uzak olmadığından eğer ülke bu üç aylık süreyi idare edebilirse, bilahare hükümet dış politika ile ilgili konulara ağırlık tanımak için yeterli zaman bulabilir. Ancak bunun iyimser bir bakış açısı olduğunu itiraf etmeliyim.

Kimilerine göre 2018'deki gelişmeler Türkiye için olumlu oldu. İdlib'de işler yoluna girdi; Kuzeydoğu Suriye'de de yoluna giriyormuş gibi görünüyor. Ancak bu gelişmeler özellikle Suriye'de Türkiye'nin sonuç elde etmesi için baskı yarattı. 2019, Türkiye özlemlerini sınırlamaya mecbur mu kalacak?

Sizin de belirttiğiniz gibi, Türkiye'nin lehine olan gelişmeler aynı zamanda ortaya yeni zorluklar çıkartıyor. Türkiye, Amerikalıların Suriye'den çıkmasını istedi fakat onların çekilmesi, Türkiye'nin belirsiz bir süre boyunca devasa bir coğrafi bölgeye müdahale etmek zorunda kalması anlamına gelebilir. Bu gelişme, iktisadi koşulların Türkiye'nin Uluslararası Para Fonu'nun kapısını çalmasını da gerekli kıldığı bir dönemde olabilir. Tüm olasılıklara birlikte bakılınca, Türkiye’nin sancılı bir süreç yaşayabileceğini düşündürtüyor. Sonuç olarak, 2019 özgün bir yıl olacak: fırsatlar ve aynı zamanda riskler yılı!
 
 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019