2030 risk listesine sürdürülebilirlik damga vurdu

Yasemin SALİH
Yasemin SALİH İYİLİK FABRİKASI yasemin.salih@dunya.com

Geçen hafta Nart Sigorta’nın toplantısında ticari savaşların getirdiği riskleri tartışmak üzere bir araya gelen iş dünyası, şirketlerin gelecek 10 yılda en çok işlerin durması, siber riskler, yaptırımlar ve yetenekli yönetici azlığından korktuğunu konuştu. Panelistler ise bir ülkenin yeni yatırım çekebilmesi için üç kural olduğuna dikkat çekti: Güvenlik, istikrar ve sürdürülebilirlik.

Sigortacılık sektörünün hammaddesi risktir... TEB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Canevi, geçtiğimiz hafta Nart Sigorta’nın 20 yıldır düzenli olarak gerçekleştirdiği ve küresel bir sorunu masaya yatırdığı Danışma Kurulu Toplantısı’nda kurdu bu cümleyi. Toplantının bu yılki başlığı, “Artan Ticaret Silahı, Yaptırımlar; Dünyaya ve Türkiye’ye etkileri”ydi. General Electrik Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Canan Özsoy, White&Case Ortağı Aslı Başgöz ve Kurucu Savunma Sanayi Müsteşarı Vahit Erdem gibi güçlü konuşmacıların yer aldığı panele başkanlık eden Canevi, son dönemde artan riskler nedeniyle sigortacılık sektörünün küresel anlamda da hammadde sıkıntısı yaşamadığına dikkat çekti.

Ticaret savaşları ve yaptırımların tüm dünyada sürdürülebilirlikten, istihdam geliştirmeye kadar her alanda ekonomiyi zorladığını anlatan Canevi, gelinen noktanın sorumluluğunu ise küreselleşmeye yükledi ve dedi ki: “Bütün bunlar küreselleşememenin yan etkileri. Eğer küreselleşmeyi başaramazsak dünya daha da bireyselleşecek. Bunun sonu felaket olur.”

‘Şirketler uyum departmanları artıyor’

Canevi’nin belirttiği ‘felaket’in sinyalleri ve sonuçlarından bahsedildi sonra. Ticari yaptırımlardan ağzı yanan büyük şirketlerin aldığı tedbirlere değindi Yavuz Canevi. Bunlar arasında en dikkat çekenlerden biri de ardı ardına kurulan “Compliance” yani uyum departmanları. Canevi, “Örneğin ABD’nin yaptırımı nedeniyle yasaklı ülkeye kredi veren bir bankaya milyarlarca dolarlık ceza geldi. Banka bunun hemen sonrasında Türkiye’de 100 kişilik bir uyum departmanı kurdu. Şimdi atılacak bütün adımlar önce bu departmanın süzgecinden geçiyor” dedi.

Yaptırımların bunun gibi yapısal etkileri çok. Şirketler artık bu risklere göre yapılanıyorlar. Bu durum şirketlerin yöneticilerden beklentilerini de değiştiriyor.

Yetenekli yönetici bulamama riski ilk 10’da

Toplantıda ev sahibi olarak bir konuşma yapan Nart Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Levent Nart da, sigortacılık sektörünün 2030 projeksiyonlarına ışık tuttu. Şirketlere “Önümüzdeki 30 yılda gördüğünüz riskler” sorusu yöneltilerek yapılan bir araştırmanın sonuçlarını paylaşan Nart, listenin ilk 10’unda yetenekli yönetici bulma sıkıntısının yer aldığına dikkat çekerek, “Birinci sırada ‘işlerin durması’ başlığı var. Çünkü riskler arttı, şirketler artık işlerin tamamen durmasından korkuyor. Birçok sanayici bu sigortayı satın alıyor. İkinci sırada ise siber riskler var. Onu doğal afetler, yeni teknolojiler ve ticaret savaşları ile yaptırımlar izliyor” dedi. Nart, araştırmaya göre 2030’a kadar sigortacılık sektöründe en çok büyüme tahmin edilen dört ülkesi ise Çin, Hindistan, Endonezya ve Türkiye.

‘Sürdürülebilirlik yoksa yatırım da yok’

Panelin konuşmacılarından GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Canan Özsoy ise yükselen popülizmin demokrasiyi tehdit etmesine ve bunun da ekonomiler için büyük tehlike oluşturduğuna dikkat çekti. Popülizmin yükselmesinin yaptırımlar, dampingler, sınır ötesi verilere korumacı tutumlar gibi ekonomik sonuçlar yarattığını vurgulayan Özsoy, “ABD-Çin savaşı bunun son örneklerinden. Ama şunu hepimiz biliyoruz ki ticaret savaşlarının kazananı yok. Yaptırım, kaynağına da ekonomik zarar veriyor” dedi.

Yeni düzende bir ülkenin yatırım çekebilmesi için 3S kuralının geçerli olduğunu belirten Özsoy, bunu da şöyle açıkladı: “Uluslararası yatırım dünyası İngilizce üç kelimeden oluşan 3S kuralını konuşuyor. Bunlar security (güvenlik), standardizasyon (istikrar) ve sustainability (sürdürülebilirlik). Bir ülkenin bu üçünü yerine getirmesi gerekiyor ki yatırım çekebilsin. Sürdürülebilirlik burada önemli.”


Türkiye’nin insan kaynağı gücünün bu ortamda elini güçlendiren etkenlerden olduğunu vurgulayan Özsoy, “Türkiye’nin insan kaynakları açısından azımsanmayacak bir gücü var. Bir kere 27.5 milyon çalışabilir nüfusa sahip. Bunu bu dönemde kullanmayı başarmalıyız. Evet yurtdışına yetenekler gidiyor ama burada fırsat verdiğinizde mutlaka dönüyorlar. O fırsatı burada verebilecek ortamı yaratmalıyız” diyor.

Yeni dünya düzeni düzensizlik

Şu anda ticari yaptırımlar dünyanın önündeki en büyük sorunlardan biri. Bu, 1950’lerde Kore ile başlayan süreç. Ancak soğuk savaş döneminde bir dengesi vardı, SSCB’nin dağılmasından sonra o denge bozuldu. 11 Eylül’den sonra ise iyice ortalık karıştı. Terörün tarifi karmaşık hale geldi. İnsanlarda güvensizlik başladı ki bu en tehlikeli süreçlerden biri. Çünkü güvensizlik ortamında insanlar daha otoriter liderlere yöneliyor. Yeni dünya düzeni “düzensizlik”. Ekonomi ve ticaret alanında oluşmuş kural ve anlaşmalara uymama, kuralsızlığa doğru bir gidiş var. 1975’te imzalanan Helsinki Anlaşması’nda yer alan ekonomi, insan hakları, çevre, ülkelerin hukuki eşitliği gibi sürdürülebilirliği de içeren ilkelerde işbirlikleri artık kalmadı. Serbest piyasa ekonomisi sistemi tehlikede. Küreselleşmeden dönüş, yeni sistem arayışını getiriyor ancak bunun ne olacağı ya da modeli henüz bilinmiyor. Bu çok tehlikeli bir gidişat.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar