Aile şirketlerinde kurumsallaşma yolunda ortaklık süreçleri

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Reşat MORAL - Yönetici Ortak

Karaca KACAR/ Kıdemli Avukat 

1. Kurumsal yönetim aile şirketleri için neden önemlidir?

Kurumsal yönetim, bir şirketin ortakları, çalışanları, iş ve çözüm ortakları gibi ilgili bulunduğu tüm parametrelerle arasındaki ilişkiyi, şeff afl ık, eşitlik, sorumluluk ve hesap verebilirlik ilkeleri çerçevesinde oluşturması, koruması ve devam ettirmesidir. Dolayısı ile en nihayetinde kurumsal yönetim bir işletmenin işleyişini kişilere bağlılıktan kurtararak sistematize eder. Bu sistemsellik doğal olarak şirketlerde sürdürülebilirliği temin edecektir. Dünyada ve Türkiye’de aile şirketlerinin en temel probleminin sürdürülebilirliği sağlayamamak ve aile ilişkileri ile iş ilişkisi arasındaki sınırları belirleyememek olduğu düşünüldüğünde, kurumsal yönetim adına atılan her adım ile birlikte aile şirketlerinin temel sorunları sürdürülebilir çözümlere kavuşmayı başaracaktır.

Kurumsal yönetim ilkelerinin temel standartlarının benimsendiği aile şirketlerinde, şirketin devamlılığı kişilere bağlı olmaktan çıkarılacağı için halefiyet problemi ortadan kalkmış olacak ve kârlılık, verimlilik, çalışan performansları ve müşteri memnuniyetinde yükselme meydana gelecektir. Bu kapsamda en genel ifade ile kurumsal yönetim, her bir şirket yapısında olduğu gibi, aile şirketleri bakımından da profesyonelleşmeyi sağlamakta ve şirket performansının geliştirilmesinde önemli rol oynamaktadır.

2. Kurumsallaşma aşamasında aile şirketlerini bekleyen en esaslı adımlar nelerdir?

Kurumsal yönetimin tohumlarının “kendini bilmek” ve “farkındalık” olduğunu düşünüyoruz. Diğer bir ifade ile kurumsal yönetim, aile şirketi hissedarlarının belli konularda egolardan arınıp fedakârlık ederek belli kurallar bütününün içerisinde yer almayı kabulleriyle yeşillenmeye, kök salmaya başlayacaktır. Kurumsallaşmanın tanımının “şirketin faaliyetlerinin ve yönetiminin sistematize edilmesi” olduğu düşünüldüğünde, yönetim bakımından her bir şirketin sektörel özelliklerine ve iş organizasyon yapısına göre farklı adımlar atılabilecektir. Ancak temelde, kurumsallaşmanın sağlanabilmesi için sistemi oluşturan parçaların bütünlük içindeki iş ve görev tanımlarının yapılması, şirketin amacına uygun olarak şirket içi kural ve yönergelerin –şirket iç düzenlemelerinin tespiti ve yeknesaklaştırılması ve yazılılık esasına dayandırılması, şirket içi her bir pozisyon bakımından yetki ve sorumlulukların objektif ve net olarak belirlenmesi önem taşımaktadır.

Bu aşamalar aile şirketleri özelinde değerlendirildiğinde, aile şirketlerinde kurumsallaşma aşamasında ele alınması gereken temel konular aile anayasası oluşturulması, hissedarlar sözleşmesi düzenlenmesi, aile üyesi hissedarların yönetim ve icra kurullarında görev almalarının koşul ve standartlarının tespiti ve uygulanması, yönetim kurulunda aileden bağımsız ve profesyonel üye atamalarının yapılması, kısa, orta ve uzun vadeleri iş planlarının oluşturulması ve şirketin iç denetiminin bağımsız şekilde sağlanması olarak belirtilebilir. Şirket yönetimi bakımından bu konulara ilişkin olarak aksiyonların alınması sırasında duygusal esaslardan uzaklaşılmalı, objektif ve profesyonel davranılmalı ve kararlar ticari ortak paydalarda anlaşma sağlanarak verilmelidir.

3 . Aile şirketlerinde ideal yönetim kurulu yapısı ve aile bireylerinin yönetime katılımı nasıl olmalıdır?

Şirketlerin rekabet gücünü arttıracak en önemli unsur iyi bir yönetimdir. Bu bakımdan yönetim kurulu yapısının doğru belirlenmesi özellikle aile şirketleri açısından büyük öneme sahiptir. 2012 yılında yenilenerek yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanunu’nda da bir nevi yönetim kurulunun önemi vurgulanarak, yönetim kuruluna başka bir organa devredilemeyecek görev ve yetkiler verilmiş, buna ek olarak özen borcu yüklenmiştir. Söz konusu bu borç kapsamında tedbirli yönetici ölçüsüne göre hareket eden yönetim kurulu üyesinin ekonomideki bütün gelişmelerden, pazar şartlarındaki değişikliklerden ve belirsizliklerden doğan riskleri önceden teşhis etmesi ve önlemlerini alması, aksi halde sorumlu tutulacağı belirtilmiştir.(1) Şirket için bu denli büyük bir öneme sahip olan bir organın aile şirketleri içindeki uygulamada duygusal bağlara yenik düşmemesi şirketin devamlılığı için büyük önem taşımaktadır. Türkiye’deki aile şirketleri incelendiğinde, genel olarak yönetim kurulu içinde bulunan üyelerin tamamının aile bireyi olduğunu gözlemlemekteyiz. Ancak önemle belirtmek gerekir ki şirket devamlılığı ve gelişiminin sağlanması için yönetim kurulunda işinde ve sektöründe uzmanlaşmış, profesyonel ve aile ile herhangi bir bağı bulunmayan üçüncü kişilerin bulunması ve bağımsız unsurları da barındıran bir yönetim kurulunun oluşturulması, aile şirketlerinin stratejik konularda objektif bir bakış açısı kazanmasını sağlayarak yenilikçi yaklaşımların benimsenmesini kolaylaştıracak ve aile üyeleri arasında denge kurulmasını sağlayacaktır. Bu şekilde bir yönetim anlayışının benimsenmesi kesinlikle şirketin yönetiminin üçüncü kişilere bırakılması olarak düşünülmemeli, tam aksine şirketin ileriye taşınması için aile bireyleri ve çalışanlar arasında kolektif bir ruhun oluşturulması kapsamında değerlendirilmelidir.

4. Aile şirketlerinde azınlık haklarına ilişkin nasıl bir yaklaşım belirlenmelidir?

Aile şirketlerinde, her ailenin kendi yapısına ve ihtiyaçlarına göre aile bireylerinde şüpheye yol açmayacak ve beklentilerini karşılayacak şekilde net bir yaklaşım belirlenmelidir. Özellikle aile şirketlerinde azınlık hissedarlarını korumaya elverişli bir kurumsal yönetim yapısının oluşturulması ve şirket ana sözleşmesi, yönetmelik ve yönetim tüzüğünde bu kişilerin açıkça korunması gerekmektedir. Bu durum, aile şirketlerinde şeff afl ığın sağlanması bakımından da büyük önem arz etmektedir. Aile şirketlerinin azınlık hakları konusundaki şeff aflığı kamuoyuna açıklık bakımından da büyük rol oynamakla birlikte, aile şirketinin piyasadaki güvenilirliğini artıran bir etken olarak görülebilir.

Burada bahsedilen azınlık hakları ticari veya sosyal anlamda tavizler olarak değerlendirilmemeli, şirketin ticari geleceği ve sürdürülebilirliği açısından stratejik ve operasyonel çerçevelerde geleceğe yönelik öngörülü planlar olarak ele alınmalıdır. Azınlık haklarının düşük oranlı hissedarları korumaya yönelik düzenlemeler değil, şirketi yönetimsel olarak oluşabilecek kilitlenme durumlarından koruyan düzenlemeler olarak görülmesi oldukça önemli bir farklılıktır.

5. Üçüncü kişiler ile ortaklığın aile şirketlerine faydaları nelerdir?

Şirketin çoğunluk hissesinin bir veya daha fazla aile üyesinin elinde bulundurulduğu aile şirketlerinde, ki uygulamada %30 ve daha fazla oranda hissedarı bir ailenin mensubu olan şirketler Aile Şirketi olarak nitelendirilmektedir, özellikle büyüme, profesyonelleşme ve markalaşmanın sağlanabilmesi için şirkete üçüncü kişi ortakların katıldığı söylenebilir. Her ne kadar şirket paylarına aile bireyi dışında üçüncü kişilerin katılması aile içinde bölünme izlenimi yaratsa da gerekli önlemlerin alındığı yapılanmalarda bu tür gelişmelerin şirketin vizyonu ve misyonu kapsamında şirkete objektif bir bakış açısı kazandırdığı göz ardı edilmemelidir. Yenilikçi yaklaşımların benimsenerek iş kapsamının genişletilmesi ve yönetim içinde şeff afl ığın sağlanması aşamaları şirketin sektöründe profesyonelleşmiş, pazara hakim, objektif üçüncü kişi ortaklar ile daha hızlı şekilde başarıya ulaştırılabilir. Böyle bir durumda önem taşıyan nokta, ortaklar arasındaki temel ilişki ve ortaklık haklarını düzenleyen hissedarlar sözleşmesinin tanzim edilerek, şirketin esas sözleşmesinde düzenlenmesine yasal mevzuat sınırlandırmaları ile izin verilmemiş veya düzenlenmesi sınırlandırılmış konuların ortaklar arasında yazılılık esasına bağlanmasıdır. Böylelikle üçüncü kişi ortaklar ve aile bireyleri arasındaki ilişkinin çerçevesi çizilmiş ve denge sağlanmış olacaktır.

6. Aile anayasası ışığında hazırlanan bir pay sahipliği sözleşmesinin kurumsallaşma aşamasında veya ortaklık işlemleri öncesinde önemi ve rolü ne?

Aile anayasası aslen ailenin değer, prensip, varlık ilişki ve kurallarını bir çerçevede düzenleyen bir manzume bir kılavuzdur. Aile anayasası aslen ailenin görüşlerimizin başında paylaştığımız “ailenin farkındalığı” kavramının vücut bulmuş halidir. Aile anayasası, ailenin misyonu, vizyonu ve felsefesi ışığında oluşturulduğundan ve aile ile şirket faaliyetlerinin birbiriyle nasıl etkileşim içerisinde olacağına etki itibariyle dolaylı olarak ışık tuttuğundan Şirketleri ilgilendiren konularda ailenin yaklaşımını yansıtır.

Aile şirketlerinde hissedarlar sözleşmesi ise -şayet mevcut iseaile anayasasının ruhunu yansıtarak şirket hissedarları arasındaki ilişkiyi daha amaca yönelik ayrıntılar ve prensipler çerçevesi ile düzenlemektedir. Hissedarlar Sözleşmesi, şirketlerinin işleyişine ilişkin temel esasların belirlenmesi adına iş süreçlerinden, yönetim ve organizasyona, ortaklık yapısından, aile bireylerinin birbirleriyle olan iş ilişkilerine, hisse ve malvarlığı yönetimi ve devirlerine kadar pek çok ilişkileri düzenleyen kurallar bütünüdür. Hissedarlar sözleşmesi hükümleri sözleşmenin tarafı olan hissedarlar üzerinde bağlayıcıdır ve sonradan şirkete hissedar olma iradesindeki kişilerin, her ne kadar ortaklık işlemleri sonrasında Hisssedarlar sözleşmesi yeni ortaklık yapısına göre değiştirilecek olsa da bu sözleşmeyi imzalamış olma ön şartı aranmaktadır. Hissedarlar sözleşmesinde payların ve hissedarlığın korunması, şirketin hissedarlık yapısının mevcudiyeti, pay devir sınırlamaları ve pay devri halinde diğer hissedarların hakları, yönetim hakları, sınırlar ve serbestiler, rekabet hükümleri gibi konular düzenlenir.

Aile anayasası ışığında hazırlanan bir pay sahipliği sözleşmesi ile şirketin kurumsallaştırılmasının yanında aile ilişkileri de kurumsallaştırılmakta ve ana bir vizyon ve hedef oluşturulmaktadır. Böylelikle hem kurumsallaşma aşamasında hem de ileride gerçekleşebilecek bir ortaklık süreci öncesinde, şirketin ana vizyon ve hedefl eri korunmuş hem de aile bireylerinin her birinin hakları koruma ve düzenleme prensipleri ile belirlenmiş olur. Tabiri caiz ise aile, hissedarlar ve şirketin burada belirtilen farkındalığı üçüncü kişiler ile olası bir ortaklık süreci öncesinde yaşaması, bir davetlinin davetli olduğu bir baloya terzi dikimi bir tuvalet veya smokin ile katılımı ve kendini bu şekilde daha güvenli hissetmesi ile benzeşebilir.

7. Aile şirketlerinin varlığını ve gelişimini sürdürmesi için kurumsallaşma veya birleşme/ devralma projeleri gerekli mi?

Yukarıda arz ettiğimiz üzere aile şirketlerinde şirketin devamlılığını belli kişilerin varlığına bağlamamak adına bir “kurumsal yapı” oluşturularak kurumsallaşmanın sağlanması oldukça önemlidir. Gerek kuşak geçişleri gerekse de piyasadaki rekabete ayak uydurma sürecinde bu kurumsal yapıyı kurmuş şirketler çok daha kolay şekilde değişime uyum sağlamaktadır.
Sürdürülebilirlik yolunda zaman içerisinde şirketlerin çok farklı gerekçeler ile ortaklık ihtiyacı doğabilecektir.

■ Büyüme ve yeni pazarlara erişim,

■ Kurumsal yönetime yukarıdaki iç farkındalık sonunda veya bu farkındalığın yeterli olmadığını görerek direkt zorunlulukla geçiş iradesi,

■ Markalaşma,

■ Kurucunun ayrılışı,

■ Finansman ihtiyacı, bunlardan sadece bazılarıdır.

Kurumsallaşmanın yanında aile şirketlerinin piyasadaki etkinliğini ve konumunu geliştirmek adına özellikle sektörde profesyonelleşmiş, sağlam bir yapıya ve kaynağa sahip üçüncü kişi konumundaki farklı stratejik ve/veya finansal ortaklar ile girilecek ortaklık süreçleri, şirketlerin büyüyerek gelişmesinde yaygın yöntemlerden birisidir. Zira çoğu aile şirketinin sıklıkla karşılaştığı durumlardan bazıları aşırı korumacı yaklaşımlar geliştirmek ve riske girmekten çekinmektir.(2) Bu sebeple iyi yönetilmiş ortaklık süreçlerinin aile şirketleri üzerindeki olumlu etkisini yadsımamak gerekir. Nitekim günümüzde hala daha sürekliliğini sağlayan ve etkin bir şekilde çalışan aile şirketlerini incelediğimizde yüksek çoğunluğunun kurumsallaşma yoluna gittiklerini ve kendilerini devamlı olarak geliştirmek ve piyasaya uyumu sağlamak adına ortaklık projeleri ile bünyelerine yeni iş kolları yeni sektörler eklediklerini görmekteyiz.

8. Ortaklık yolu ile büyüme sürecinde şirketin kontrolünün devamlılığı nasıl sağlanabilir?

Bir aile şirketinde, ortaklık yolu ile büyüme sürecinin ardından şirket ortağı olan aile bireylerinin halen şirket nezdinde hisseleri bulunuyor ise ortak kontrol söz konusu olacaktır. Geleneksel bir yapıya sahip aile şirketlerinde, hissedar olarak şirkete katılan üçüncü kişileri şirketin temel vizyon ve misyonundan uzaklaştırmadan şirketin ortak kontrolünün sağlanması önem arz etmektedir. Böyle durumlarda, Hissedarlar Sözleşmesi kontrolün korunması ve düzenlenmesi açısından kritik önem taşımaktadır.

Hissedarlar Sözleşmelerinde ortaklık ve haklar dengesi gözetilerek getirilecek hisse devri, yönetim hak ve sınırları ile stratejik konularda belirsizliğe mahal bırakmayacak açık ve somut enstrümanlar Şirketlerin hissedar ilişkileri veya olası pürüzlerden bağımsız şekilde ilerlemesine olanak tanıyacaktır.

9. Aile şirketlerinin kurumsallaşma aşaması tamamlanmadan ortaklık sürecine girilmesi halinde tarafları bekleyen olası riskler nelerdir?

Yukarıda bahsettiğimiz kurumsallaşma farkındalığı ve bunun şirkete yansıması belli seviyeye erişmeden farklı ihtiyaçlarla ortaklık süreçlerine girilmesi gerek ilgili aile mensubu hissedarlar gerekse müstakbel ortak için bir takım riskler barındırmaktadır.

Potansiyel ortak bakımından risklerden kısaca bahsetmek gerekirse henüz tam olarak sistem standartlarını oluşturamamış bir aile şirketi üzerinde gerçekleştirilecek incelemelerin sistemsel bir şirkete oranla daha fazla zaman gerektirmesi, sürecin uzaması ile birlikte daha fazla kaynak yatırımı yapılması riski, şeffaflık zafiyetinden kaynaklı finansal veya hukuki komplikasyonlar, ortaklık görüşmelerini ve müzakerelerini aile bireyleri veya aileden farklı hissedar grupları arasında yönetmenin yoğun baskısı ve karmaşıklığı, özellikle finansal yatırımlarda finansal ortağın çıkış stratejilerine aile hissedarının uyumunda karşılaşılan fikir ayrılıkları örnek olarak sayılabilecektir.

Diğer taraftan kurumsallaşma ve sistemsellik zafiyetleri devre konu şirket ve dolayısı ile hissedar aile bakımından da riskler barındırmaktadır. Özellikle ortaklık görüşmeleri başlangıcında devre konu aile şirketinin mali ve hukuki olarak ayrıntılı şekilde incelendiği “due diligence” süreçlerinde şirket belge ve bilgilerinin toplanması ve tasnif edilmesi bakımından harcanacak çabanın kurumsal şirketlere oranla daha fazla olması, iş ve görev kapsamının belirsizliğinden dolayı çalışanların büyük bir bölümünün şirket için hayati önem taşıyan müşteri ilişkilerinden ve faaliyetler ile ilgili sorumluluklarından uzaklaşmak zorunda kalmaları(3), ortaklık görüşmeleri süresince kamuya mal olması süreçlerinin yönetimi, karşı tarafta kurumsallığın getirdiği profesyonellik ile hareket eden bir ortak adayı bulunması karşısında dolaylı olarak sistem endeksinde zayıf kalan hedef şirketin potansiyel ortaktan gelen talepleri uygulamaya koymada zorluk çekmesi gibi riskler sıralanabilir. Bu riskler uygulamada o kadar önem arz etmektedir ki; ortaklığın en önemli unsurlarından olan hisse değeri ve satış fiyatını esaslı olumsuz şekilde etkilemektedir.

10. Aile şirketlerine finansal veya stratejik ortak katılımı hangi usulde nasıl gerçekleşir?
Aile Şirketlerinde bugünkü ana gündemimiz dışında kalması sebebiyle bahsetmeyeceğimiz halka arz haricinde uygulamada ortaklık yapıları gerek yatırım yapacak potansiyel ortağın yapısı gerekse şirketin ihtiyacına göre farklı usullerde gerçekleşmektedir.

■ Pay devri suretiyle ortaklık

Finansal veya stratejik amaçlarla bir potansiyel ortağın şirketin hisselerinin bir kısmını ya da tamamını taraflar arasında anlaşılan şartlarda devir alması suretiyle gerçekleştirilmektedir.

■ Sermaye artırımına katılım suretiyle ortaklık

Uygulamada finansal ortaklıklarda sıklıkça görüldüğü üzere hissedarların pay devri ve gelir beklentisinden çok şirketin finansal ihtiyaçları ve büyümesi ön plana alınarak gerçekleştirilen bir ortaklık modeli olmakla şirket nezdinde gerçekleşecek sermaye artırımına mevcut hissedarların rüçhan haklarının sınırlanması suretiyle yeni ortağın katılımı ve bu suretle finansal kaynağın şirkete aktarımı suretiyle ortaklık kurulmaktadır.

■ Alacak hakkının hisseye dönüşümü suretiyle ortaklık

Çoğunlukla uluslararası finansal kurumların tercih ettiği bir ortaklık modeli olmakla belli sektörlerde finansal kurumlar tarafından şirketlere verilen kredi ve finansal enstrümanlardan doğan alacak hakkının geri ödeme yerine hisseye dönüşümü suretiyle ortaklık ilişkisi kurulmaktadır.

11. Aile şirketleri nezdinde finansal ortaklık işlemlerinde aile bireylerinin yönetim ve finansal haklarını korumak adına ne gibi önlemler alınabilir?

Ortaklık işlemleri sürecinde taraflar arasında akdedilecek pay alım ve hissedarlar sözleşmesi gibi sözleşmeler ve şirket yapısına göre bu sözleşmelere eklenecek belli başlı hükümler ile aile bireylerinin yönetimsel ve finansal hakları korunabilecektir. Hissedarlar sözleşmeleri çerçevesinde şirket nezdinde yatırımcı ve aile üyeleri arasında ayrı pay grupları oluşturulmaktadır. Oluşacak hissedarlığın yapısına göre aile grubuna yönetimsel, pay devri ve satış işlemlerinde ayrıcalık ve öncelikler tanınabilir; bu şekilde imtiyazlı paylar oluşturulabilir.

12. Ortaklık işlemleri sonrası başarılı bir şekilde varlığını sürdüren aile şirketlerinin ortak özellikleri nedir?

Türkiye ekonomisi nezdinde büyük önem taşıyan aile şirketlerinin temel önceliklerinin sürdürülebilir başarıyı yakalamak olması gerektiği aşikârdır.(4) Bu yolda gerekli riskleri alarak ortaklık sürecine girmiş ve bu süreci tamamlamış aile şirketlerinin büyümek ve ilgili olduğu piyasadaki rekabete karşı ayakta kalabilmek için kurumsal yönetime ayak uydurması, şirketi bir adım öteye götürebilmek için yeni hissedarlar ile şirket vizyon ve misyonu çerçevesinde aynı çatı altında buluşması ve uzman yöneticiler ile çağın ve profesyonelliğin gereklerine ayak uydurması sürdürülebilir aile şirketlerinin ortak özellikleridir.

***
(1) Türkiye’de Kurumsal Yönetim Derneği Yayınları, Ekonomi Gazeteciliği İçin Kurumsal Yönetim El Kitabı, syf. 51, İstanbul-Eylül 2011
(2) Didem Eryar Ünlü, Aile Şirketlerinde Başarının Temeli Süreklilik, Dünya Gazetesi, 23.11.2010 tarihli yazısı.
(3) Sermaye Piyasası Kurumu, Şirketlerin Birleşme ve Devralmalar Sonrası Performansları, Araştırma Raporu, syf 4.
(4) Aile Şirketlerinde Sürdürülebilir Başarının Anahtarları, Akbank-Deloitte-Sabancı Üniversitesi-EDU-TAİDER, 2016

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ufuk çizgisi 03 Nisan 2024