Avrasya Birliği, Türkiye'nin bu coğrafyada rolünü zayıflatır

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

2008 yılında başlayıp, halen devam eden kriz, ülkeleri yeni arayışlara itti. Avrupa Birliği'nin krizden en fazla etkilenen ülkeler topluluğu haline gelmesi, Birliği ciddi biçimde sarsdı. Bu durum dünyadaki güç dengesini değiştirmeye yönelik yeni girişimleri de başlattı. Bu konuda en yakın tarihli girişim Rusya Federasyonu Başbakanı ve yakında tekrar Devlet Başkanlığı koltuğuna oturması beklenen Vladimir Putin'den geldi.

Putin birazda eski Sovyetler Birliği'ni canlandırma düşüncesi ile, Avrasya Ekonomik Birliği'ni (Eurasian Economic Community, ya da kısaca  EurAsEc) kurmak istediklerini iki gün önce açıkladı. Putin, Rusya'nın halen Belarus ve Kazakistan ile kurdukları gümrük birliğini genişleterek Avrupa Birliği benzeri bir kurumsal yapı oluşturacaklarını söyledi. Putin'in Avrasya Ekonomik Birliği'nin üye devletleri:Rusya, Belarus, Kazakistan, Tacikistan, Ukrayna ve Moldova'dan oluşuyor.

Avrasya Ekonomik Birliği'ne katılması düşünülen ülkelerin nüfuslarının toplamı 165 milyon kişiyi buluyor. GSYH büyüklükleri ise 2.1 trilyon dolar düzeyinde. Bu gücü ile Avrasya Ekonomik Birliği'nin (AEB), 17.5 trilyon dolarlık GSYH'ya sahip AB karşısında ekonomik gücü oldukça zayıf. Ancak böyle bir Birliğin en önemli özelliği petrol ve doğal gaz üretim gücünün yüksek olması. AB ülkeleri içinde İngiltere hariç diğer ülkelerin enerji fakiri olduğu düşüldüğünde, AEB'in farklı bir güç odağı olarak, küresel ölçekte güç dengelerini şimdi olmasa bile, önümüzdeki yıllarda değiştirmesi  kesindir.  Bu birliğin kurulması da açıkçası çok ta zor değil. Çünkü olası Birlik üyesi ülkelerinin ihracatlarının önemli bir kısmı halen Rusya'ya yapılmakta. 2010 yılı verilerine göre Belarus'un ihracatının %38,9'u, Kazakistan'ın %8,5'i, Kırgızistan'ın %35,7'si, Moldova'nın %23,8'i, Tacikistan'ın %14,4'ü ve Ukrayna'nın ihracatının %24,1'i Rusya'ya yapılmakta. Bir anlamda Birlik zaten kurulmuş durumda.

Türkiye'nin oluşacak olan böyle bir Birlik karşısında göreli olarak Avrasya coğrafyasındaki rolü zayıflayacaktır. Bu durum sadece ekonomik sonuçlar değil, politik sonuçlar da doğurur. Özellikle "komşularla sıfır sorun" ilkesinden yola çıkıp, tüm komşuları ile sıcak çatışma noktasına gelen, AB ile tam üyelik görüşmelerine başlayalı altı yıl olmasına rağmen, hemen bir arpa yol kat edemeyen, hatta bu ülkelerle örtük çatışma içerisine giren Türkiye'nin, dünyadaki tek dostu ABD olacak gibi durmakta. Arap ülkelerini ya da bizim Dışişleri Bakanlığı'nı ifadesi  ile İslam ülkeleri (kardeş ülkeler) mevcut iktisadi ve siyasi yapıları nedeni Türkiye ile bırakın bir Birlik oluşturmayı, kendi içlerinde bile birlik oluşturmaları bugüne değin mümkün olmadı. (Yaşı 50-60 arasında olanlar Arap Birliği deneyimini anımsıyorlardır). Eğer tersi bir durum olsa idi, Filistin sorunu şimdiye kadar çözülürdü. Sokakta bağıran değil de, biraz mektep medrese görmüş Arap Ülkesi yurttaşları ile biraz sohbet edin, göreceksiniz ki, Filistinlilere pek sıcak bakmamaktalar. (Bunun nedenleri ayrı bir yazı konusudur). Üstelik Türkiye'nin son yıllarda ret ettiği "milliyetçilik" Arap Ülkelerinde ciddi bir ideolojidir. Bu ideolojinin varlığını biraz okuma yapanlar, Osmanlı Devlet'inin çöküş sürecinde nasıl bir rol oynadığını göreceklerdir.

Türkiye'nin izlediği politika Türkiye'yi tümü ile ABD güdümüne sokmuştur. Bundan dolayı, her ne kadar bugünlerde çatışma halinde olsak ta, Türkiye kısa süre içinde ABD'nin istemi doğrultusunda İsrail ile yeniden el sıkışmak zorunda kalacaktır.

Dış politika, dış politikada ve ekonomik ilişkilerde kıvraklık ister, çatışmayı değil ortaklıkların öne çıkartılmasına dayalı politikalar üretmeyi, geçmişe değil, geleceğe bakılmasını gerektirir. Bunun için Cumhuriyet'in ilk yıllarında Büyük Önder Atatürk'ün izlediği politikaları bilmek, öğrenmek gerekir. Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı sırasında çatıştığı ülkelerle, Cumhuriyet kurulur kurulmaz, o ülkelerle nasıl birliktelikler kurduğunu bilmek gerekir. Mustafa Kemal Atatürk'ün o dönemde izlediği politikalar incelendiğinde ortaya çıkan sonuç: "dış politikanın hayaller değil, gerçekler üzerine kurulduğudur". 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019